Kriz Günlerinde 'Marks'ist Olmak Ve Grundrisse

1848 Avrupa Devrimleri’nin geri çekilmesinin (1850) ardından bir süre Marks’ın yayınlanmış, yayına hazırlanmış eseri yoktur. 1848 öncesi ve devrimler sürecini kapsayan beş yıllık zaman diliminde; Alman ideolojisi (1845-46), Felsefenin Sefaleti (1847), Komünist Manifesto (1848), Fransa’da Sınıf Savaşımları (1850) gibi bir dizi eser veren Marks, devrimlerin geri çekilmesinden sonra ürün verme anlamında adeta durur! New York Tribune ile New American Cyclopedia’da çıkan yazılarını bir yana bırakırsak 1857’ye kadar olan uzun aralıkta mesaisinin çoğu ‘British Museum’ kütüphanesinde yapılan yoğun araştırmalarla geçer. Bu süre içinde burjuva iktisatçıları eleştirdiği çalışmalar ise kaybolur.

1856 sonlarında dünyayı saracak ekonomik krizin belirtileri görünmeye başlar. Fransa ekonomisinin temel şirketlerinden biri olan Credit Mobiller’in aşırı spekülasyonlarının (2008 krizinin fitilleyicisi mortgage olayıyla benzerliği dikkat çekicidir!) tetiklediği Avrupa merkezli ekonomik kriz, 1857’de de tüm dünyayı pençesine alır. İleri kapitalist ülkelerin ekonomileri felç olur. İngiltere merkez bankası ve Amerikan maliyesi 1857 güzünde iflas eder; Fransa’da yatırımlar aşırı derecede düşerken, altın fiyatları yükselir; Alman ekonomisi gecikmeden krizden nasibini alır.

Ekonomik krizle eşzamanlı olarak dünya ölçeğinde toplumsal siyasal düzenler de krize girer; karşılıklı olarak birbirlerini etkileyip sarsmaktadırlar. Britanya İmparatorluğu öncülüğünde büyük Avrupa devletlerinin hepsinin içinde yer aldığı koalisyonun Rusya’ya karşı Osmanlı’yı kurtarmaya yönelik yaptığı Kırım Savaşı biteli bir yıl olmuştur. Kriz yılı olan 1857 içinde ise, İran, Çin savaşları ve Hint ayaklanması, dönemin en büyük emperyal gücü olan İngiltere’nin sömürgecilik sistemini darbelerken; Britanya İmparatorluğu’nun dünya üzerindeki hegomonik etkisi de zayıflamaya başlar.

1848 Devrimleri sonrası gerileyen sınıf mücadelesi, krizin getirdiği yıkımla birlikte kıta çapında canlanır; kitlelerin örgütlenme ve savaşma isteği artar. Marks, 27 Temmuz 1857 tarihinde NewYork Daily Tribune’da yayımlanan makalesinde genel panoramayı şöyle resmeder; “Kırım Savaşının bitiminden beri, Avrupa’nın dış görünüşünü karakterize eden uyuşukluk hali, yerini hızla canlı, hatta hummalı bir görünüme bırakmaktadır. Büyük Britanya geleceğini karartan reform hareketiyle ve Hindistan’daki zorluklarla karşı karşıyadır. (...) Fransız imparatorluğu nun mali sıkıntıları politik sıkıntılara yol açmışsa, bunların da yeni baştan mali sıkıntıları etkileyeceği kesindir. İspanya ve İtalya’daki patlamalar ve keza İskandanivya’da yakın bir gelecekte beklenen komplikasyonlar ise asıl önemlerini Fransız imparatorluğunun bu durumundan kazanmaktadır.”

1857 ekonomik kriziyle birlikte Marks yeniden sahneye çıkar! Kriz döneminin yarattığı coşku teorik-siyasi çalışmalarında patlamaya neden olur. Yıllardır yaptığı çalışmaların birikimiyle, temelleriyle birlikte ekonomik kriz gerçeğini açıklayacağı Grundrisse’yi yazmaya yönelir. 1857 Ağustos’uyla 1858 Mart’ı arasındaki altı aylık süre içinde ekleriyle birlikte yaklaşık bin sayfadan oluşan Grundrisse ortaya çıkar. İlerde daha ayrıntılı değinmeye çalışacağımız bu yapıtın muazzam içeriği, kapsamı ve derinliği bir yana, böylesine hacimli bir eserin çıkış sürecine, gerçeğine yakından bakmak gerekir. Hele içinden geçtiğimiz tarihsel dönemde bunun özel bir ilgiyi hak ettiğini; okuru da sıkmayacağını düşünerek ustaların kriz günlerindeki mektuplaşmalarından uzunca sayılabilecek aşağıdaki alıntıları yapmanın faydalı olacağı düşüncesindeyiz.

Marks 1857 Temmuz’unda; “Devrim son sürat yaklaşıyor. Credit Mobiller’in ve genel olarak Bonaparte maliyesinin son sürat gidişatından anlaşılacağı üzere.” 20 Ekim’de, “Amerika’daki kriz bir harika”, 13 Kasım’da; kendim de mali sıkıntı içinde olmama rağmen, 1849’dan (Avrupa’yı saran devrimler döneminin doruk yılı) beri hiç bu bunalımdaki kadar keyifli olmamıştım.” diye yazar Engels’e. 15 Kasım’da Engels’in cevabı; “Geçen yedi yılın burjuva boku, belli bir ölçüde bana da bulaşmıştı, şimdi o temizlendi, bambaşka biri oldum. Kriz bana bedenen en az deniz havası kadar iyi geldi. Şimdi bizim vaktimiz geliyor.” Marks, 8 Aralık’ta yanıt verir; “Geceleri deli gibi ekonomik araştırmalarımı toparlamaya çalışıyorum ki, tufandan önce hiç olmazsa işin ana hatları (die Grundrisse) açığa çıksın.” 11 Aralık’ta Engels’in buna yanıtı; “Bu krizde aşırı üretim şimdiye kadar hiç olmadık ölçüde, o kadar genelleşti ki, bu sefer ne sömürge sistemi bunun dışında kaldı, ne de tahıl. İşin muazzam tarafı da bu ve dev sonuçlar doğurmak zorunda.”

Mektuplaşmalardaki, ekonomik krizin konjonktürel ve genel özelliklerine dair söylenenleri bir kenara bırakırsak, kısaltarak yaptığımız alıntılarda ne görüyorsunuz? Esasen bu düşüncelerin cevheri, ‘töz’ü çıkıyor ortaya; en yalın biçimiyle bir devrimcinin coşkusunun, iradesinin sınırsızca bilimsel temelde nasıl bir kararlaşmaya dönüştüğünü görüyoruz! İşçi sınıfının sosyalizm davasına bağlılığının, ahlaki sorumluluğunun gereği olarak yeni bir devrimcilik hali yarattığını görüyoruz! Bu günlerde, ‘Marks’ist olmanın, devrimciliğin her düzeyde yeniden ‘yeniden üretimi’yle mümkün olduğunu görüyoruz! Olağanüstü koşullarda olağan devrimciliğin olanaksızlaştığını, zorunlulukların başka bir düzlemde kavranması gerektiğini görüyoruz! Sınıf düşmanları onu bir ‘analist’ olarak gösterirken; biz Marks’ın bilimsel analizlerinin bağlandığı tek gerçeğin ‘devrim ve devrimin imkanları’ olduğunu görüyoruz.

Kitaba dönecek olursak, 1857 ekonomik krizinin içine/içinde doğan Grundrisse, yazarının bundan sonra gelecek çalışmalarına uzanan devrimsel bir köprü rolü oynamıştır! Kriz günlerinin, Marks’ın sadece temposu ve üretkenliğini de değil, düşünsel dünyasında da bir sıçrama yarattığı rahatlıkla söylenebilir. Kapitalizmin her yönüyle çözümlenmesi düşüncesi, ekonomik krizle birlikte aklına gelmemiştir. Aslında bunun hazırlığını, ön çalışmasını yıllardır yapmaktadır. Buna karşın o AN’ın kriz’e denk gelmesi tesadüf değildir. Kapitalizmin sancılarının şiddetlenmesi ‘erken doğuma’ neden olmuştur.

Grundrisse’nin içeriği de dönemin dayattığı ihtiyaçlara göre şekillenmiştir. Bu konuda Marks, 15 Aralık’ta Engels’e yazar; “Muazzam çalışıyorum, genellikle sabah dörde kadar; çalışmalarım aslında ikili: 1. Ekonominin ana hatlarının (die Grundzüge) işlenip ortaya çıkarılması (halkın işin temelini anlaması ve benim şahsen bu kabustan mutlak suretle kurtulmam gerekli); 2. Şimdiki kriz.” Marks’ın genel hatlarıyla verdiği plana uygun olarak çalışma tamamlanır. Fazla ayrıntılandırmadan kitabın ana başlıklarının şunlar olduğu söylenebilir;

-Sermayenin üretim süreci (Bu başlıkta Para ve Meta bölümleri)

-Sermayenin dolaşım süreci

-Genel olarak sermaye

-Ekonomik kriz.

Grundrisse’yi, böyle alt alta sıralanmış başlıklar biçiminde ‘sade’ bir eser olarak düşünmek yanıltıcı olur. Kapital’deki yöntem ve biçim yalınlığına henüz ulaşılamamıştır. Marks’ın bunu yakalama uğraşı, dikkatli okurların gözünden kaçmayacak kadar barizdir. Bu durumun bir dizi nedenini, Grundrisse’ye ve yazım koşullarına bakarak anlayabiliriz.

Grundrisse’nin ana merkezini, ‘ekonominin ana hatları ve kriz’ oluştursa da, aynı zamanda burjuva iktisatçılarıyla, ütopik sosyalistlerle hesaplaşır. Birbirine paralel hatlar biçiminde uzanan bu çeşitlilik karmaşık bir zenginlik yaratır. Biçimdeki bu grift durum eserin genel yapısında ve içeriğinde bozulmaya neden olmasa da, okurdan daha fazla emek, sabır ve dikkat ister. Çünkü, kitabın akıcılığı yer yer bozulur. Dolayısıyla, okuru zorlar. Bu sorunla ilgili olarak Engels’e yazar; “Meselenin berbat tarafı o ki, her şey karmakarışık, birbirine geçmiş durumda; malzeme önümde hazır, sorun sadece biçiminde.”

Bu durum aslında anlaşılırdır. Daha önce, kısmen kendisinin uğraştığı devasa bir soruna kimse el atma cesaretini gösterememiştir; “Halka” ve “Partiye karşı sorumluyum” dediği bu görevi yerine getirmek için zamanla yarışmaktadır. Kişisel koşullarının ve sağlık durumunun elverişsizliği çabasıdır. Tüm bu olumsuzluklar silsilesine rağmen ‘iradenin iyimserliği’ galip gelir. Grundrisse tamamlandıktan sonra Marks, sürmenaj (aşırı çalışma hastalığı) olup yatağa düşer. Devrimci önder olmanın, Marks olmanın ne anlama geldiğini öğrenmek isteyenler, öncelikle O’nun mayasını anlamalıdır!

Grundrisse’nin kaderi biraz Marks’ın eseri tamamlandıktan sonraki haline benzer. Grundrisse gibi bir yapıt maalesef yazıldıktan ancak seksen yıl sonra ilk basımını yapabilir. 1939’da Moskova’da, Marks-Engels-Lenin Enstitüsü tarafından yayına hazırlanır. 1953’te Almancaya, 1968’te Fransızcaya, 1973’te ise İngilizceye çevrilir. Türkçeye tam metin olarak çevrilişi ise daha sonra mümkün olmuştur. Okurlarıyla buluşmak için onlarca yıl beklemek talihsizliğine uğrasa da Grundrisse günümüzde de güncelliğini muhafaza eden bir başyapıttır. O olmadan, onu dikkate almadan Marksist teoriyi bütünlüklü anlamak, tartışmak imkansızdır.

Grundrisse yazıldığı dönem yayımlanamamıştır. Bu duruma sebep olarak özel gerekçelerin yanında genel durumun etkisinin kitabın basılmasında engel teşkil ettiği söylenebilir. 1858’in sonlarına doğru kapitalizmin krizinin etkisi zayıflamaya başlamıştır, beklenen devrim gerçekleşmemiştir! Buna karşın, krizin en şiddetli yaşandığı günlerden başlamak üzere toplumsal mücadelelerdeki canlılık süreğenleşmiştir. Monarşik-otoriter rejimler gerilemeye başlamış, demokratik kazanımlar büyük gelişimler kaydetmiştir. İngiltere’deki reform hareketi, özellikle 1855-’59 yıllarında İngiliz siyasal sistemini derinden sarsmış, bunun devamındaki mücadelenin sonucu İngiliz işçi sınıfı 1867’de oy kullanma hakkını elde etmiştir. Diğer Avrupa ülkelerinde de durum bundan farklı değildir; Fransa’da Bonaparte gericiliğine karşı yükselen siyasi mücadele Paris Komünü’ne giden yolu döşemiştir. Uluslararası komünist hareket de yine aynı dönemde toparlanmaya başlamış, Marks ve Engels’in önderliğinde Birinci Enternasyonal kuruluşunu tamamlamıştır. Bütün bunların sonucunda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Komünist önderlerin kriz günlerinde gelmekte olanı, süreci devrimci biçimde kavrayıp, ona göre konumlanmaları sınıf hareketinin salt ‘şimdiki zaman’ını değil geleceğini de güvencelemiştir!

1857-’58’de yazılan Grundrisse’yi hemen takip eden dönemde Marks’ın teorik üretimi de olağanüstü boyutta hızlanmıştır; “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı” (1859), Kapital I-III. Ciltler (1864-’66), Kapital II. Cilt (1867-’70, 1877-’78 yılları) gibi, Marksizm külliyatının temel taşı olan yapıtlar çıkar ortaya. Bu yapıtların hepsi Grundrisse’nin devamcısıdır. Marks geriye kalan 25 yıllık ömrünü ‘yarım kalan’ işini tamamlamaya adamıştır. Yazılış tarihleriyle sıraladığımız kitaplar, Grundrisse’yle birlikte okunduğunda bu durum daha net anlaşılır. Sonraki eserlerinde Marks Grundrisse’yi pek çok bakımdan geliştirip, aşmıştır. Kapitalizmi düğüm düğüm çözmenin yanında yöntem ve biçim sorununu da özellikle Kapital’de parlak şekilde çözmüştür.

Aşılmış olması, Grundrisse’nin özgünlüğünü gölgelemez. Bu özgünlük ‘ilk’ olma, ‘yol açıcı’ olma özelliğinden kaynaklanmaz sadece. Felsefi soyutlamalarının diyalektik geçişlerinin zenginliği, çok katmanlı yapısı Grundrisse’nin en özgün, göz alıcı yanlarını oluşturur. Okuru bu yönleriyle devamlı şaşırtan kitap, diyalektik-materyalist ders kitabı gibidir adeta. İçine girildiğinde okyanusların dip maviliğini ve dağ zirvelerinin güzelliğini birlikte yaşatır okuruna! Devamcısı olarak belirttiğimiz kitaplarda bazı konu başlıkları ise ya hiç işlenmemiş ya da onda olduğu kadar kapsamlı olarak ele alınmamıştır. Mesela, Kapitalizm Öncesi Üretim Biçimleri bölümü daha sonra hiç işlenmemiştir; ‘Paranın Sermayeye Dönüşmesi’, ‘Sermayenin Yeniden-Üretimi’ ve ‘Sermayenin İlkel Birikimi’ gibi konular Kapital’e ekte yer almıştır, fakat Grundrisse’deki kadar ayrıntılı değildir.

Grundrisse’nin yazılışında itici bir rolü olan; ekonomik kriz de genel başlık olarak, ‘Sermayenin Yeniden Dolaşıma Girmesi ve Sermayeye Dayalı Üretimin Sınırları’ denilebilecek uzunca bir bölümde, Grundrisse’nin öncesi ve sonrası hiçbir yerde olmayan biçimde yoğun ve detaylı bir biçimde incelenmemektedir. Grundrisse’nin özgün yanları olarak belirttiğimiz özellikler bu bölümde en billurlaşmış haliyle karşımıza çıkmaktadır. Bu bölüm, güncelliğini tüm canlılığıyla hala korumaktadır: Öyle ki, kitabı bilmeyen birisi kesinlikle 150 yıl önce yazıldığına inanmayacaktır.

“Dünya piyasası yaratma eğilimi doğrudan doğruya sermaye kavramında verilidir” diyerek, o günden sermayenin küreselleşmesini haber vermektedir. Güncelliği bakımından Grundrisse’den bir alıntı daha yapalım; “Sermayenin mutlak artı-değer yaratmasının koşulu, dolaşım çerçevesinin genişlemesidir. Bir noktada yaratılan artı-değer, karşılığında mübadele edilmek üzere bir başka noktada da artı-değerin yaratılmasını gerektirir, öyle ki, artı-değer yeniden doğrudan doğruya sermaye haline gelmese bile, yeni sermaye potansiyeli olarak, para şeklinde, varlığını sürdürebilsin.

Sermayeye dayalı üretimin koşullarından biri, o halde, sürekli genişleyen bir dolaşım çerçevesinin üretilmesi olmaktadır; bu, ya doğrudan doğruya çerçevenin genişletilmesi, ya da aynı çerçeve içinde daha çok üretim odağının yaratılması yoluyla olabilir.” Bugünkü krizde kapitalist sistem her ikisini de gerçekleştirme yeteneğini gösteremiyor. Buna karşın normal dönemlerde halkı tasarrufa çağıranlar; yoksulluğun, sefaletin olağanüstü arttığı bir dönemde, yukarıdaki nedenlerden dolayı kitleleri tüketime teşvik ediyorlar. Üretim-tüketim ilişkisi de kitapta geniş biçimde işleniyor. Burada daha fazla alıntı yapmaya gerek yok, buradaki asıl muradımız; Marks’ın teorik hazinesinin güncelliğini göstermek ve O’nu ‘tüketime’ teşviktir!

Ekonomik krizle ilgili bölümde, Marks teorik soyutlamanın doruklarında dolaşmaktadır ama bu bölüm aynı zamanda kitabın en ‘anlaşılır’ kısmını oluşturmaktadır. “Halkın anlayabileceği biçimde” kaleme alındığını belirten yazının amacı, hiç kuşkusuz burjuvaziye karşı işçi sınıfını ve onun öncülerini silahlandırmaktı. Bunu hakkıyla gerçekleştirdiği düşünüldüğünde öncülerin Grundrisse’ye göstereceği ilgi, bugün her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Bundan da önemlisi Grundrisse’nin yazılış amacını bilince çıkarmak gerekir ki, içinde bulunduğumuz tarihsel kesitler, bu devrimci bir hayatiyet taşımaktadır.

Kriz kahinlerinin sosyal patlamalarla, büyük “dışsal” değişimler beklediği ve bunun için burjuvaziye sürekli uyandığı kriz günlerinde, ‘Marks’ist olduğu iddiasında olanlarda ‘içsel’ sınırlarının saldırıp parçalama sorumluluğuyla karşı karşıyadır; kimseden Marks’ın dehası beklenemez ama her devrimciden devrimciliğini her düzeyde aşması beklenir.

Bugün; burjuvazinin bile medet umar hale geldiği Marks’ın, bütünsel mirasını öğrenmek ve anlamak en devrimci görevlerden biridir. Yazının başından beri vurgulamaya çalıştığımız gibi; O’nun iç dünyası devrimciliği anlaşılmadan düşünsel dünyası da anlaşılamaz. Bu ikisinin diyalektik birliğini ise sadece komünist devrimciler kurabilir!

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi