Balkan Halklarına Özgürlük!

Sırbistan Emek Partisi Merkez Komitesi’nin Duruşu

Sırbistan Emek Partisi’nin (Partija Rada-PR) 1-2 Aralık 2007’de Sofya’da yapılan 2. Komünist ve İşçi Partileri Balkanlar Konferansına sunduğu belgeyi çevirerek yayımlıyoruz.

1. Eski Yugoslavya topraklarında yaşanan olaylar ve süreçler açıkça gösteriyor ki: -Yugoslavya’nın eski ülkeleri üzerinde yabancı himayesinin klasik unsurları vardır, bu ülkeler, yarı-sömürge konumunda ve çokuluslu sermayeye bağımlıdır.

-Mevcut rejimlerin “teröre karşı küresel savaş” denilen emperyalist politikanın içinde yer almaya dönük istekleri belirgindir; NATO’ya giderek daha fazla ükenin katılımı yönünde bir eğilim vardır. NATO’nun rolü, restore edilen kapitalist düzenin ezenler adına istikrarının sağlanmasıdır.

- Toplumun geniş tabakalarının temel sosyal haklarını bastırarak ve ortadan kaldırarak, eski Yugoslavya topraklarındaki eski sosyalist devrimin tüm mirası yok edilmektedir.

-Egemen sınıflar, Balkanlarda en büyük siyasi nüfuza sahip olmak için, Yugoslav halkları arasında milliyetçiliği teşvik ediyor. Aynı zamanda milliyetçiliği, ezilen kitleleri sınıf savaşımından uzak tutmak için kullanıyorlar. Örgütlü faşizm bir kez daha sahnededir; bu egemen sınıfların temel sosyal problemleri çözme yetersizliğinin bir ifadesi ve küresel faşistleşmenin bir yansımasıdır.

-Ezilen kitlelerin yönetilmesinin bir biçimi olarak parlamentarizm ve sözde parlamenter demokrasi iflas etmiştir.

-Halkın içinde biriken hoşnutsuzluğu açığa çıkarma ve ciddi bir sınıf savaşımına önderlik etme yeteneğine sahip güçlü devrimci güçler yoktur.

PR Merkez Komitesi, eski Yugoslavya toprakları üzerindeki yeni ülkelerde var olan süreçlerin, toplumsal krizi derinleştireceğini düşünmektedir. Bu, dünya çapında var olan küresel krizin bir yansımasıdır. Bu geçiş dönemi denilen şeydir, “Avro-Atlantik entegrasyonu da dahil” bu bir krizdir ve toplumun uyumlu gelişimini sağlayamamalarının sonucudur. Bu halkın toplam yoksulluğunu artıracaktır. Ana darbe, dağınık ve yönünü bulamamış işçi sınıfına yönelecektir, çünkü onun toplumun politik ve ekonomik yaşamı içerisindeki rolünü çok daha fazla marjinalleştirme girişimleri olacaktır. Tüm bunlar emperyalist güç merkezlerinin Balkanlar üzerindeki denetim rekabetine hizmet eden toprak iddiasının varlığının yanı sıra, etnik ilişkiler arasındaki sürekli gerilime neden olabilecektir. Sınıf savaşımı daha da keskinleşecek, başka bir deyişle, sınıf savaşımının daha radikal biçimleri güçlenecektir. Rejimler rotalarını, faşizmin çağdaş biçimlerinin sergilenmesi yönünde ayarlayacaklardır.

2. Eski Yugoslavya topraklarında işçi sınıfının aldığı yenilgi, Avrupa’da yer alan daha derin ve geniş politik sürecin bir sonucudur, fakat aynı zamanda da onlarca yıllık uzun mülksüzleştirmenin bir sonucudur da. Üretim araçları şu anda tamamen işçi sınıfının ellerinden alınmış durumdadır. İşçi sınıfı dağınık, politik olarak marjinalleştirilmiş, net sınıf bilincinden ve ekonomik ve politik konumunu nasıl geliştirmesi gerektiği konusunda net bir vizyondan yoksun haldedir. Sözde geçiş süreçleri aracılığıyla, sermayenin yerli kapitalist sınıfın ve küresel faizcilerin ellerinde daha da merkezileştirilmesi mücadelesinde, doğal ve kamu varlıklarının sömürüsü ve yıkımının yanı sıra, işçi sınıfının da sömürüsü artıyor. Yeni yerli kan emiciler ve modern dünya sömürgecileri kâr elde etmek için her aracı kullanmaktadırlar. Bundan dolayı amacı sermayeyi korumak ve kapitalist toplum düzenini pekiştirmek olan bir dizi sınırlayıcı kanunun önü açılıyor. İşçi sınıfının etkisinin zayıflığı, haklarını kaybetmesi ve yoksullaşması ile, işsizlerin sayısı lümpen proletarya ile birlikte artmaktadır. Sendikalar toplum içerisindeki hareketler üzerinde hiçbir etki yaratmadan, siyasal olayların kıyısında dolaşarak yalnızca var olan rejimlere hizmet etmektedirler. Bunun ötesinde, kukla rejimler her gün uluslararası faizciler tarafından ücretleri ödenen yeni polisler, profesyonel askerler, banka ve kamu çalışanları ya da her türde ücretli çalışanlar şeklinde var olan düzeni savunmak için yeni askerler almaktadırlar.

PR işçi sınıfının net bir sınıf bilincine dönmek ve sınıf savaşımı içgüdüsünü geliştirmek zorunda olduğunu düşünmektedir. Ezilen tabakaların mevcut durumu ne olursa olsun, işçi sınıfının eski Yugoslavya topraklarında politik sahneye geri dönüşü, sıfırdan başlamayacaktır. İşçi sınıfı tarihsel çıkarlarına uygun, net hedefler ortaya koymalıdır. Aynı zamanda, işçi sınıfı ve diğer ezilen tabakalar bu hedeflerin gerçekleştirilmesini, mücadelelerinin garantisini ve özgürlüklerini onlara sunan politik öncüsünü tanımalıdır.

PR hedeflerini ortaya koymaktadır. PR’nin ana hedefi işçi sınıfı ile siyasal iktidarı almak ve işbirlikçi kapitalist sınıfı yıkmaktır. Emek dünyası ve sermaye dünyası arasında hiçbir uzlaşma yoktur.

Eski Yugoslavya topraklarındaki mevcut durumun zorluğuna karşın, üretici güçlerin seviyesi şunlara elvermektedir: Herkese, temel insan ihtiyaçlarını tatmin edebilecek bir gelir ve düzenli bir iş, tüm nüfusun barınma ihtiyacının yerine getirilmesi, herkes için parasız ve ulaşılabilir sağlık, okul ve kültürel ihtiyaçlar ve sağlıklı bir çevrenin korunması. Bu hedeflere ulaşmanın ön şartları ise şunlardır: Demokratik bir hükümet ve üretim araçları ve tüm doğal varlık üzerinde işçi sınıfının hakimiyeti. Bu hedefleri gerçekleştirme yolunda önümüze çıkacak engeller göründüğü kadar büyük değildir. Yalnızca sürekli ve kararlı bir ezmeye ihtiyaç vardır.

3. Eski Yugoslavya topraklarında ve Balkanlar’daki ulusal sorun çözülmemiştir. Bu sorun Balkan halklarının modern bir sivil toplumu inşa etmekte ki gecikmişliğin bir ifadesidir, aynı zamanda sonrasında kurulan sosyalist devletlerin ulusal sorunu çözmekteki yetersizliğinin de göstergesidir. Ulusal sorun sivil toplumun temel bir sorunu olmaktan çıkarılamamıştır. Balkanlardaki ulusal sorunu irdelerken; ulusal kurtuluş savaşlarının ve halkların özgürlüğünün egemen rejimlerin kendi sınıf konumlarını korumak ve gerici ulusal projeleri gerçekleştirmek için kullanılabileceği gerçeğinin yanı sıra, emperyalist güç merkezleri tarafından da kendi hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla kullanılabileceği gerçeğini de unutmamak zorundayız. Marksist Leninist bir parti olan PR, ulusal sorunu proletarya devriminin tamamlayıcı bir parçası olarak ele alır, bu nedenle, kapitalist ilişkileri ortadan kaldırmadığımız takdirde, ulusal sorunun tamamen çözülemeyeceğini düşünmektedir. PR, sorunu ele almaya şu gerçek temelinde başlar: Ezen ulusların devrimci güçleri, ezilen halkların kendi kaderlerini tayin hakkı için mücadele etmelidir; ezilen ulusların devrimci güçleri ise, eşit halkların geniş bir birleşik topluluğunu kurmak için mücadele etmelidir. Emek Partisi, eski Yugoslavya topraklarında ve Balkanlarda milliyetçiliği ve faşizmi zayıflatan ve bu topraklarda yaşayan tüm halkların ulusal eşitliğini mümkün kılacak tüm süreçleri desteklemektedir. PR Merkez Komitesi, içinde bulunduğumuz aşamada, ulusal soruna dair aşağıdaki tutumları alır:

-Slovenya’da, bu ülkenin emperyalist güç merkezlerinden bağımsızlığı için mücadele eden, sınıf savaşımını güçlendirmeye çalışan ve Slovenya’nın bölgesel emperyalist rekabete çekilmesine karşı olan güçleri desteklemek.

-Hırvatistan’daki milliyetçi güçlere karşı mücadeleyi desteklemek. Bunun anlamı, ilk olarak, Ustaşe taraftarlarına ve diğer Büyük Hırvat güçlerine karşı durmaktır. Büyük-Hırvat milliyetçiliğine karşı mücadele, aynı zamanda Büyük-Sırp milliyetçiliğinin ve İtalyan yayılmacı milliyetçiliğinin yeni güçlenmesini de önlemelidir. Ezilen ve yoksul kitlelerin mücadelesine öncülük ederek, “Avrupalı Hırvatistan’a” karşı mücadelenin düzeyini yükseltmeyi dileyen bu güçleri desteklemek.

-Bosna Hersek’in birliğini korumak ve Bosnalıların, Sırpların, Hırvatların ve orada yaşayan diğer tüm ulusların eşitliğini sağlamak için Büyük Sırp ve Büyük Hırvat güçlerini daha da zayıflatmak. Bosna Hersek’teki NATO işgal güçlerine karşı duran bu güçleri sınıf ve enternasyonalist konumlar açısından güçlendirmek.

-Karadağ ulusunun kendine özgülüğünün tanınmasını savunmak; Karadağ’da yaşayan tüm halkların tam eşitliği temelinde, Karadağ’ın egemenliğini desteklemek. Bağımsız bir Karadağ için mücadele aynı zamanda Karadağ'daki hakim kompradorların her türden işbirlikçi hareketlerine karşı mücadele anlamına gelmektedir.

-Makedon ulusunun tanınmasını savunmak. Bu ülkede yaşayan Arnavut ve diğer halkların tam eşitliği temelinde, Makedonya’nın egemenliğinin tanınmasını desteklemek. Bugün Makedonya’nın egemen seçkinlerinin sadık bir biçimde hizmet ettikleri emperyalizme yönelik köle konumuna karşı Makedonya içerisinde savaşan güçleri desteklemek.

-Arnavut halkının kendi kaderini tayin hakkı ışığında, Kosova’daki Arnavut halkının tam ulusal kurtuluş elde etmek amacıyla yürüttükleri mücadeleyi desteklemek. Arnavut halkının kendi kaderini tayinini, Kosova’da yaşayan Sırp ve diğer halkları haklarından yoksun bırakmak için kullanan milliyetçi güçlere karşı durmak. Arnavut halkı içinde, Büyük-Sırp rejiminden kurtuluşlarını emperyalist NATO işgalcileriyle savaşıma bağlayan güçleri ve keza, bütün Balkanlar’da eşit bir halklar topluluğunun kurulması için mücadele eden güçleri desteklemek.

-Sadzak halkının artık siyasal müzakerelerin bir parçası olmamasını ve Sadzak’ta yaşayan Bosnalıların haklarının tam kabulünü desteklemek.

-Büyük Sırp birlikçiliği (ünitarizmi) ve Macar yayılmacı milliyetçiliği tarafından Voyvodina’nın özelliklerini tehlikeye sokmasına karşı savaşan güçlere özel destek ile birlikte, Voyvodina halkının çok uluslu toplumunun özelliklerini sürekli inşa etme ve geliştirme haklarını desteklemek.

-Roman (Çingene) halkının ekonomik, politik ve kültürel kurtuluşunu ve diğer halklarla eşit olmasını desteklemek.

-Macarlar, Rumenler, Ruthenyalılar, Slovaklar, Ulahlar, Türkler, Bulgarlar, İtalyanlar ve tüm diğer halkların ve ulusal azınlıkların kendi ulusal haklarını elde etmelerini desteklemek. -Sırbistan’da; Büyük Sırp milliyetçiliğine, Çetnik ideolojisine ve zorunlu birlikçiliğe son verme yanlısı güçleri desteklemek, örgütlü faşizmin değişik biçimlerinin güçlenmesini önlemek. Sırbistan’da milliyetçiliğe, zorunlu birlikçiliğe ve faşizme karşı mücadeleye, açık sınıf ilkelerine dayalı bir pozisyon olmaksızın önderlik edilemez.

PR Merkez Komitesi, enternasyonalist bir parti olarak, “proleterlerin vatanı yoktur” bilinen ilkesinden yola çıkar; yani proletaryanın dünya çapında devletsiz ve sınırsız bir topluluk için mücadele vermesi gerektiğini bilir. Sınırlar, toprak sorunları ve ulusal çelişkilerin emperyalistler ve egemen sınıflar tarafından ezilen kitleleri itaatkar kılmak için kullanıldığının bilincindedir. Bu nedenle, Emek Partisi, eski Yugoslavya topraklarındaki halkların, ulusal sorunu çözmelerinin temel bir önkoşulunun, bütün Balkan halkları arasında barış ve eşitliği savunmaktan geçtiğini düşünmektedir. Balkan halkları arasında kalıcı bir barış ve eşitlik, güçlü bir antiemperyalist hareket inşa etmeden mümkün olamaz. Balkanlarda güçlü bir devrimci antiemperyalist hareket, Balkanlar’da gelecekte kurulacak halklar topluluğunun bir temelidir; aynı zamanda Avrupa’da ezilen kitlelerin yeni bir devrimci mücadele dalgasının da güvencesidir.

4. Dünya çapındaki ekonomik ve politik krizler ister istemez gerici ideolojilerin tüm yelpazesini beraberinde getirdi. “Teröre karşı küresel savaş” biçimine bürünen günümüz faşizmi, dünya emperyalizminin önde gelen ideolojisi haline gelmektedir. Emperyalizmin, kendisini isyan halindeki kitlelerin saldırısından korumak için resmi olarak da faşist kalkanı kaldırması, sadece bir zaman sorunudur. Bu koşullar, en gerici dinsel fundamentalizmi yaymak için var olan krizleri kullanan dinsel kurumlar için iyi bir fırsattır. Kitleleri kazanmak için saldırgan girişimlerinde, en güçlü dinsel kurumlar çok daha fazla küresel politik hırslarını göstermektedirler. Bu yeni cahil bırakma yanlıları, bilimsel düşünceyi temel dinsel dogmalara bağlı hale getiren “ruhani bir dünya düzeni” kurmak için mücadele ettiklerini belirtmektedirler. Eski Yugoslavya topraklarında dinsel muhafazakarlığın belirli yayıcıları Sırp Ortodoks Kilisesi, Roma Katolik Kilisesi ve bazı İslami dinsel kurumlardır. Ezilen kitleleri kendi sosyal hakları ve politik özgürlükleri için mücadele etmekten uzak tutan bu gerici ideolojilere ve dinsel politik şiddete karşı kararlı bir mücadele vermek gerekmektedir. Bu nedenle ateizmin kabulü ve bilimsel pozisyonların ilan edilmesi, tüm devrimci ve ilerici güçlerin hedefidir.

Aynı zamanda, dinsel köktenciliğin ortaya çıkışıyla birlikte, bilim alanında, kültür ve bilgi alanlarında, küresel kapitalist düzeni, zorunlu, insan doğasının bir parçası olan, tarihsel bakımdan gerekli bir olgu olarak sunan ve meşrulaştıran kavramların sürekli üretimi ve dayatılması söz konusudur. Emperyalizmin bilim, kültür ve küresel bilgi alanlarında yenilgiye uğratılması, onun nihai tarihsel yenilgisi için bir önkoşuldur.

5. Emek Partisi’ni inşa ederken örgütsel sorunların incelenmesinde, Merkez Komitesi ayrıca diğer oluşumlar için çeşitli unsurlara işaret etmektedir:

-Bir antifaşist cephe inşa etmek. Bütün demokratik güçlerle birlikte, 20. yüzyılın sonunda eski Yugoslavya topraklarında ortaya çıkan milliyetçiliğin ve faşizmin değişik biçimlerine karşı mücadele etmek. Aynı zamanda örgütlü faşizmin saldırgan görünümlerine karşı mücadele vermek.

Yerel faşizme karşı mücadele, daha global ölçekte faşistleşme eğilimlerine karşı mücadele tarafından koşullanır; bunlar kendisini emperyalizmin sürekli savaşı ve militarist terörü, tüm ülkelerde devasa faşist örgütlerin kurulması, küresel ve faşizan bir ideoloji olarak neoliberalizmin dayatılması gibi değişik biçimlerde gösterir.

-Sosyal bir cephenin inşası. Geniş halk kitleleri içerisinde büyüyen yoksulluk ve umutsuzluk, güçlü sınıf örgütlerinin olmaması ile birlikte, Emek Partisi’ne hali hazırda ortaya çıkmakta olan toplumsal bir cephenin inşasında aktif hale gelme zorunluluğunu dayatıyor. Sosyal bir cephenin başarılı bir biçimde oluşturulması için, ilk olarak ezilen kitlelere toplumsal bir alternatif sunacak net bir politik platform inşa edilmesi gerekmektedir. Böylece sosyal haklar için mücadelenin aktif politik mücadele olmaksızın başarıyla sürdürülemeyeceğinin farkına varacaklardır. Mücadelenin temel hedefi; komprador kapitalist sınıfı yok etmek ve üretim araçları üzerinde iktidar kurmaktır, yani toplumun ortak zenginlik araçlarını ele geçirmektir. Hedefe ulaşırken, en geniş kitleler toplumun uyumlu kalkınmasının ön koşullarını ve ekonomik ve siyasal özgürlük imkânı yaratacaklardır. İşçi sınıfı ve işsizler sosyal cephenin temelini oluşturmalıdır.

-Kadın örgütünün sınıf temelinde inşa edilmesi. Eski Yugoslavya topraklarında var olan kadın örgütleri, kadının kurtuluşu mücadelesini sınıf savaşımı ve sınıfın kurtuluşuna bağlamamaktadır. Cinsel kurtuluş, sınıf savaşımı olmadan imkansızdır ve bu nedenle net sınıf temelli ve devrimci partinin etkisi altında bir kadın örgütü inşa edilmesi gereklidir. Bu örgüt, mevcut kadın örgütleri üzerinde, mücadeleyi yükseltmek için sürekli basınç yapacaktır.

-Emek Partisi’ni devrimci mücadeleye hazırlama. “Siyasal iktidar namlunun ucundadır.” Ancak eğer Balkanlarda silahlı mücadele ve silahlı hareket aşamasına ulaşmak istiyorsak, ilk olarak, Balkanlardaki devrimci hareket içerisinde bulunan ve bu hareketin taşıyıcılarından birisi olarak partinin kendisini hazırlaması gerekmektedir. Her gün militan ve iyi örgütlenmiş bir proletarya partisini yaratma yolunda bir katkı sağlamak gerekmektedir.

6. Emek Partisi Merkez Komitesi, insanlığın büyük bir bilimsel bilgiyi kontrol ettiğini ve bu bilginin üretimde doğru biçimde kullanılması ile tüm insanlığın temel ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamanın mümkün olduğunu düşünmektedir. Bu yeni insanlık tarihinin başlangıcının temelini oluşturmaktadır. Ancak insanlığın omuzlarındaki sosyal koşullar, çelişkilerle doludur -keskin, çatışmalı ve tutucu. Bu çelişkiler, insanlığı genel bir kaosla, bütün bir insanlığın yok oluşuyla tehdit etmektedir. Emek Partisi, kitlelerin dünya ölçeğinde, en temel varlık koşullarını dahi karşılamayan, insanlıklarını gerçekleştirmelerini olanaksız kılan kapitalist egemenliği reddettiğini düşünüyor. PR aynı zamanda, dünya emperyalizminin, konumunu savunmak için bütün araçları kullanmadan dünya sahnesinden inmeyeceğini de biliyor. Yükselmekte olan ve temel emperyalist ülkelerce desteklenen küresel faşizm, ölmekte olan kapitalizmin gerileyişini ifade ediyor. Ama o aynı zamanda bütün insanlık için caydırıcı bir tehdittir. Her günkü pratik bize bunu gösteriyor ve kanıtlıyor. Emek Partisi, insan toplumunun kapitalist düzene karşı dünya çapında mücadelesine katkısını yapacaktır.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi