Kadro Sorunları

Partinin siyasal çizgisinin uygulanmasında, örgütlenme ve çalışma yöntemleri sorunlarında sık sık ifade edilen “nitelikli ve yetkin kadro ihtiyacı”, kadro politikasının geliştirilmesi ve derinleştirilmesi görevini dayatır. Genç ve gelişmekte olan Marksist Leninist Komünist Parti’nin inşa sürecinde kadro ve örgüt sorunlarının varlığı doğal ve kaçınılmazdır. Siyasal aktivite, atılım ve yönlendirme alanında geliştirdiğimiz ilerletici gelenek, tecrübe ve deneyleri; yeni süreçte yeni biçimlerle ve daha üst düzeyde etkin kılmak; “Öncü Partiden Önder Partiye” sloganının anlamı, içeriği ve hedefine uygun bir düşünüş, örgütlenme ve pratik duruşu sağlamak için kadrolaşma sorunlarını çözmek acil ve yakıcı bir görev oluyor. Parti bu sorunları aşarak gelişecek, tarihsel ve siyasal misyonunu yerine getirecektir.

“Siyasal etkinin sonuçlarının örgütlenememesi”, “derinliğine çalışmanın yetersizliği”, “siyasi ve örgütsel yöneticilik vasıflarının zayıflığı”, “çalışma alanında mülteci kalmak”, açık alan çalışmasında “parti teorisi, politik çizgisi ve taktiklerini özümsemiş, politik öngörü ve reflekse sahip, ikna ve inandırma gücü yüksek” kadro yetmezliği, “parti vitrini” işlevi gören kurumlarda partili kadro tipinin siyasi ve ahlaki çehresini birleştirip yansıtan kadro, semtlerde “politikada yetkin, orta kuşak üzerinde etkili” kadro, askeri alan çalışmasında “ideolojik ve politik bakımdan sağlam” kadro ihtiyaçları, örgütlenme ve çalışmanın sorunları yanında, kadro sorunlarımızın varlığını da gösteriyor.

Yeni insanların, devrim taraftarlarının partiye kazandırılması, parti çeperi ve taraftarlarının parti örgütleri ve çalışma gruplarında örgütlenmesi, siyasi etkimizin örgütlenmesinde yaşanan sorunların mazereti olamaz. Sorun bir yanıyla çalışma tarzı, yönetimi ve yöntemlerine, diğer yandan da esas olarak kadro ve örgütlerimizin donanımı, perspektif ve niteliğinin zayıflığına ilişkindir.

Çalışma yöntemlerinin sınırlılığı ve adeta tekdüzeliği, çalışmada ilkellik ve amatörlüğün sürmesi, çalışmanın örgütlenmesinin zayıflığı ve geriliği; çalışmanın içeriği, kapsamı ve perspektif yetersizliğine işarettir ve bu zaafların varlığı zenginlik, girişkenlik, üreticilik ve verimliliğin önünde engel teşkil etmektedir. Bu da grup dünyasının çalışma tarzıdır. Kararlı bir kopuş sağlanamayınca niteliğin ve kalitenin düşmesi sonucu doğar. Her parti fonksiyonelinin, devrimci olanak, enerji, güç ve potansiyelinin yeterince değerlendirilmemesi anlamına gelen bu durumdan sıkıntı, kaygı ve acı duymaması, bunu sorun görmemesi düşünülemez. Durumdan rahatsızlık duymak ise, arayış ve çözümlere kafa yormayı, ilgi ve yoğunlaşmayı getirirse anlamlı olur, tutarlılık arz eder. İsabetli arayış ve doğru çözümlere ulaşmak, kadrolaşma gerçeğimizin bir fotoğrafını görmemizi gerektirir. Bu fotoğraftaki olumsuzluklar, kadro politikamızın sorunlarıdır. Olumluluklar ise, kendisine dayanarak ve ilerleterek kadro sorunlarının çözümüne yardımcı olacak ileri ve güçlü yanlarımızdır. Parti üç yıllık bir süreçte siyasal atılım ve aktivite anlamında ciddi gelişmeler kaydetti ve bunu mevcut kadrolarıyla başardı. Başarıyı getiren bu kadroların özellikleri, bugüne kadarki kadrolaşma deney ve tecrübelerimiz, partinin teorik birikimi ve potansiyeli, kadro sorunlarının çözümünde başlıca dayanaklarımız da. Örneğin; yeni insanları öne çıkarma, yeni insanlara fırsat tanıma ve teşvik etme, gençlik çalışmasında kadrolaşmanın somut ürünleri, kadroların ahlaki çehresi, işlevli bazı kurum ve yerel örgütlerin çalışmasının verimli sonuçları ve kendisine yeterlilik düzeyi, işbölümü ve uzmanlaşmada katedilen yol, özel eğitim dönemleri ve özel eğitim gruplarının örgütlenmesi gibi olumlu ve basamak yapabileceğimiz ilerletici yanlarımızın olduğu gerçeğini göz ardı etmeden, bugünün kadro sorunlarını aşmaya, partinin kadro politikasını geliştirmeye ve uygulamaya sokamayacağımız açıktır. O halde çalışma, örgütlenme ve kadro sorunlarımızı aşma yönündeki irade ve kararlılığımızı, öncelikle hastalıklarımız, eksikliklerimiz ve yetersizliklerimizin neler olduğunu ortaya çıkarmak, bilmek ve kavramada göstermemiz gerekir. Çünkü “en tehlikeli hastalık, ihmal edilen hastalıktır." (Stalin)

“Şimdiye kadar yok olup giden devrimci partilerin hepsi, kendini beğenmiş hale gelip güçlerinin nerede yattığını göremedikleri, zaaflarından söz etmekten korktukları için yok olmuşlardır. Ama biz yok olmayacağız. Çünkü biz zaaflarımızdan söz etmekten korkmuyoruz ve zaafların üstesinden gelmeyi öğreneceğiz." (Lenin)

Evet, parti politikaları ve kararlarını yaratıcı ve etkin biçimde uygulama yeteneği, iradesi ve donanımına sahip fonksiyonerlerin yetiştirilmesi için kadroların seçimi, teşviki, terfisi, eğitimi ve dağılımı konularında Marksist Leninist Komünist Parti de, aynı kararlılıkla zaaf ve eksikliklerinin üzerine gidecek, kadro politikasını geliştirecek ve derinleştirecektir. Kadro politikasının derinleştirilmesi ve kadro sorunlarının teorik incelenmesi, sorunların aşılmasına hizmet edecektir.

İşçi sınıfı ve emekçi yığınların siyasal iktidarını örgütleme ve kurmanın aracı proletarya partisinde politik önderlik, önderlik görevinin temelini oluşturur. Partinin ideolojik ve siyasi çizgisinin maddi güç haline gelmesi ve geleceği, başarısı veya başarısızlığı; etkin ve başarılı siyasal ve örgütsel çalışmasına, kadroların doğru seçimi, teşviki, eğitimi ve dağılımına, parti kararlarının uygulanmasının örgütlenmesi ve denetlenmesine bağlıdır. Başarılı bir örgütlenme çalışmasında, fonksiyonerlerin seçimi, teşviki ve dağılımı; pratiğin ve kararların uygulanmasının denetimi tayin edicidir.

Parti, kadrolarını sınıf savaşımının büyüyen ve çeşitlenen ihtiyaçlarına, öngördüğü görevlere uygun bir biçimde yeniden eğitmek, hazırlamak ve biçimlendirmekle yükümlüdür; ve bu, onun kadro politikasının özünü oluşturur.

Kadro sorunlarını, örgütlenme ve çalışmanın sorunlarından soyutlayarak ele almak mümkün değildir; aksine bu sorunlar büyük ölçüde “neden-sonuç” ilişkisi bakımından iç içe geçmiş, bir etkileşim içindedir. Birbirlerine olanak sunma, alan açma ve çözümleri kolaylaştırıcı koşulları yaratır. Örneğin, 3K diye formüle ettiğimiz kadrolaşma, kurumlaşma ve kitleselleşme arasında da böyle bir ilişki görürüz.

Partimizin geniş kitleler üzerindeki siyasi ve örgütsel etkisi, yaygın ve işlevli kurumlan; kadro seçimi, teşviki, eğitimi ve dağılımına büyük ve elverişli olanaklar sunar. Kadroların incelenmesiyle yeteneklerinin açığa çıkarılması, görülmesi ve sınanmasını, zorunlu ayıklama ve düzenlemelerin yapılmasını kolaylaştırır. Keza kadroların niteliğinin geliştirilmesi ve yetkinleştirilmesi, kurumlaşmaya alan açar, mevcut kurumlan işlevli kılar, onların etkili ve pratik-örgütsel çalışmayla parti politikalarını daha geniş yığınlara taşımasına vesile olur. Tabi ki 3K'da belirleyici olan kadrolaşma ve kadroların niteliğini yükseltmektir. Çünkü kadrolar, işin öznesidir, diğer alanlardaki sorunları etkin, bilinçli, amaçlı ve dönüştürücü “insan unsuru” çözecektir. Nitelikli kadrolarla iş bölümü ve uzmanlaşmaya dayalı bir faaliyet, kurumlaşma ve kitleselleşmede de yol almayı getirir.

Kadro Politikasının Anlamı Ve Unsurları

Kadro sorunlarımıza, marksist-leninist teori ve uluslararası komünist hareketin tarihi deneyimleri, kendi pratik gerçeğimiz ve çalışma tecrübelerimizin irdelenmesi, incelenmesi sonucu çözüm yöntemleri ve perspektiflerini bulabiliriz.

Esasında Marksist Leninist Komünist Parti’nin kadro politikasının kapsamı, içeriği ye hedefinin belirlemeleri, belli başlı temel unsurları, perspektifleri mevcuttur. 2. Kongre Belgeleri ve diğer parti yayınları buna tanıklık eder. Sorunlar, daha çok bu politikanın pratikleşmesinde, kadrolaşma çalışmalarında yaşanıyor.

Partinin açık ve tutarlı kadro politikasına rağmen kadro sorunları yaşanıyorsa; burada iki şeyden bahsedilebilir: Ya kadro politikasında dönemin ihtiyaçlarına yanıt veren hususlarda eksiklik, çarpıklık veya yanlışlık vardır; ya da politika doğru, bunun uygulanmasının denetlenmesi yüzeyseldir, yetersizdir veya kadroların düzeyi geridir. İkincisi, sonuçta yine birinciye dayanıyor. Kararların ve çalışmanın denetlenmesi, kadroların zayıflık ve yetersizliklerini de ortaya çıkarır. O durumda devrimci denetim ve kadro eğitimi, yine kadro politikasının konusu olarak devreye girer.

O nedenle kadro politikasında derinleşme, kendi pratiğimizin incelenmesi çözüm yollarını da gösterecektir. Parti ve sınıf savaşımı nasıl kadrolar istiyor, partili kadro tipinin karakteristik özellikleri nelerdir, kadrolaşma ve kadroların niteliğini geliştirmenin neresindeyiz? Her parti kadrosunun bu soruları doğru yanıtlaması gerekir ki, düşünsel ve pratik çözümünde de bir irade, girişim ve başarı gösterebilsin.

“Örgütün temel materyali ve belirleyici unsuru insandır.” O nedenle, parti, insan unsuruyla soyut değil, somut olarak ilgilenir. Büyüme sürecinin sorunları ve sıkıntılarını yaşayan bir parti de, örgütlenme ve çalışmanın genel ve temel sorunlarına dair görüşleri, güncel siyasi gelişmelerin öne sürdüğü devrimci görev ve ihtiyaçların üstesinden gelecek kadro ve örgüt şekillenmesiyle ete kemiğe bürünür.

“İnsanlar, kendi tarihlerini kendileri yaparlar... (ve bunu) doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar içinde yaparlar” ve yine “insanlar, yaşadıkları koşulların ve eğitimin ürünüdür" diyordu Marks. Tabi ki, koşullar ve aldığı eğitime göre insanlar, bu tarihi, bir sınıfın çıkarı ve yararına yaparlar. Yine insanlar gibi, insanların "irade ve eylem birliği” temelinde kurdukları partiler de "var olan ve geçmişte kalan koşullar içinde” kendi tarihlerini yaparlar.

Her kadronun "doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar”ı, partisi, parti yaşamı, parti ortamı ve parti olanakları ve aynı zamanda partinin de içinde yürüdüğü verili ve geçmişten süregelen tarihsel/toplumsal ve siyasal koşullardır. Kadro, parti ortamında kendi yeteneklerini geliştirme, kendi tarihini yapma olanakları bulur, bu fırsatı yakalar. Kolektifin eğitimi ve faaliyetiyle en büyük katkıyı alır. Yetenekleri geliştirme ve tarihi yapmada, insanı yücelten parti yaşamı ve ortamı da, yine insanların faaliyeti ve tarihin bir ürünüdür. Demek ki, alırken vermek de gerekir. Etkin birey, onurlu ve sürükleyici tarihini yaparken, proletaryanın çıkarlarını esas alan partinin, içinde yaşadığı koşulların dayattığı görev ve yükümlülükleri esas alır, görevlerinin büyüdüğü, çeşitlendiği gerçeğinden hareket eder; ve keza tarihsel "an”ın sorunları ve ihtiyaçlarını görür; sorumluluklara, yükümlülüklere ve sorunların çözümüne ortak olur, partinin sorunlarını yaşayarak tarihini yapar. Zira "doğrudan verili olan” olanakları ve yine "geçmişten kalan koşulları” elverişli biçimde ancak o zaman daha iyi değerlendirir ve gurur duyacağı bir tarih yapar.

Tarihsel dönemin devrimci olanakları ve elverişli koşullarının bir devrime dönüşmesi; parti örgütleri ve kadrolarının ideolojik-politik sağlamlığı, her "an”ın dayattığı büyüklü-küçüklü işlerin yapılması yeteneğine, işçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlara yakın ve örgütsel önderlik etmeyi başaran kadroların sayesinde gerçekleşebilir.

Bu yetenek ve yetkinliğe sahip kadro rezervi ve potansiyelinin hangi toplumsal kesimde ve nerede bulunacağına parti teorisi ve programı, stratejisi, temel taktikleri ve politikaları: bunların nasıl hazırlanacağı, bunlardan nasıl yararlanılacağı ve bunların yetişmeleri için nasıl yardım edileceğine örgüt ve kadro politikası yanıt verir.

Gericilik ve faşist terör koşullarında dimdik ayakta duran, gerekirse bir parti gibi, işe sıfırdan başlayarak kaldığı yerden "kuyu kazmaya" devam eden; düzenin, sosyal-demokratların öğütemediği, reformist akımların rüzgarına kapılmayan, tayin edici “an"lar da saldırıda tereddüt etmeyen, gerektiğinde yeniden saldırıya geçmek için geri çekilmeyi bilen; gelişmelere bağlı koyu gericilik koşullarında iddialı olmayı sürdüren, çalışmasını buna uyduran, devrim davasına ve partiye sadık, parti işçileri ve yapıcıları yetiştirmek partinin kadro politikasının amacıdır.

Stalin; “bize, mücadele hatlarının daima en önünde gitmeyi bilen, her duruma uyum sağlayan ve her türlü silahı kullanmayı ve onu duruma göre değiştirmeyi bilen insanlar gerek", komünistler “...kendini rüzgara ve paniğe kaptırmayan, bilakis rüzgara karşı yelken tutan insanlar olmak zorundadır" diyordu. Burada ideolojik-politik sağlamlık, yönünü kendi tayin edebilecek kadro niteliği ve gücünü görüyoruz.

Açık ki, bütün durumlarda ve en ağır koşullar altında yönünü kaybetmeden, sağa-sola yalpa vurmadan, istikrarlılıkla yürüyen “sıkı bir örgüt”, ancak, sistemli, planlı ve başarılı bir savaşım yürütebilir: işçi sınıfı hareketine önderlik edebilir. Ve bu sıkı örgüt devrimin partisidir, proletaryanın öncü savaş kurmayıdır, profesyonel devrimciler örgütüdür. Profesyonel devrimcilerden, sıkı kadrolardan, komünizm davasına inanan militanlardan oluşur. Burada nitelik ve “işin erbabı olma" önem kazanıyor. Onun için, komünist partilerin gücü, sadece üye sayısında değil, “özel hamurdan yoğrulmuş” üyelerinin niteliğinden ileri gelir.

Kadro, parti faaliyetinde öznedir, üzerinde çalıştığı nesne ise insanlardır. İşi değiştirme, dönüştürme ve örgütlemedir; onları özne düzeyine çıkarmadır. Başka bir deyişle bireyi kendi sınıfı için düşünen bilinçli, amaçlı ve etkin birey haline getirmektir. Parti faaliyetinde iş ve görevin çözümlemesi, insan ve kadro çözümlemesiyle birleştirilirse başarılı sonuç alınır; istikrar, süreklilik, verimlilik, nitelik ve ürün kazanılır.

Kadro politikamız bir yanıyla kadrolaşmayı, yeni insan kazanmayı hedefler; diğer yanıyla da bu işi yapacak propagandacı ve örgütçülerin, yöneticilerin öncelikle ve kesintisizce bilgi, teorik birikim ve deneyim donanımını geliştirmeyi, yeni gelişmelerin yeni ihtiyaçlarını yanıtlayacak yeterlilik ve yetkinliğe kavuşturmayı amaçlar. Bu da eğitenlerin eğitilmesidir.

Marksist-leninist partilerin kadro politikasının temel belirlenimleri, öze ilişkin esasları; mantıksallığın ve tarihselliğin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Ancak siyasi ve tarihi koşulların “an”a ilişkin öngördüğü ihtiyaçların yanıtlanması, kadro politikasının kapsamı ve hedeflerine yem unsurlar dahil edebilir. Örneğin demokratik ve sosyalist savaşım sürecindeki bir parti ile iktidar koşullarında devlet yönetimi ve inşa sorunları bulunan bir partinin kadrolaşması, ihtiyaç ve görevlere uygunluk ve yeterlilik anlamında kadro politikasına “farklılıklar katar. Yine legal koşullarda faaliyet yürüten bir parti ile ağır illegalite koşullarında faaliyet yürüten partinin kadro politikaları özgünlükler taşır.

Marksist-leninist komünist partilerde kadrolaşma, partinin kendini oluşturma, inşa ve yeniden üretme sürecinin önemli bir unsurudur.

Eğer her durumda ve faaliyetin her alanında politik hedeflerimize bağlı örgütlenme ve çalışma yöntemlerimizi nasıl geliştireceğimizi; gelişmelere bağlı tercih ve önceliklerimizi biliyorsak; “an”ın devrimci olanakları, gelişmelerin yönüne bağlı siyasi ve pratik politikalara sahipsek, çalışma alanlarındaki teknik, maddi ve fonksiyonel gücümüze hakimsek, parti güçlerimizi de doğru ve isabetli yükümlülüklerle örgütler ve biçimlendirebiliriz. Bu biçimlendirmede sadece “an”ın, demokratik savaşım sürecinin değil ve fakat sosyalizm savaşımının ve sosyalizmi kurmanın ihtiyaç duyduğu kadro tipinin yaratılması ve yetiştirilmesi de hedeflenir. Ancak böylesi fonksiyonerler, olağanüstü koşulların ihtiyaç duyduğu “olağanüstü” kadroları, ve tabi ki, bu türden fonksiyonerler de, bilinçli bir yönelimin, kadro politikasının uygulanmasının ürünleri olabilirler.

Kadro Politikasının Sorunları Ve Özgüllükleri

Kapitalist emperyalizm ve dünya gericiliğinin sosyalizmin teorisi ve pratiğine yönelik saldırılarının, modern revizyonist ihanetin tahribatı ve ağır sonuçlarının yarattığı “inanç bunalımı”nın etki ve yansımalarının sürdüğü; sömürgeci faşist diktatörlüğün fiziki ve manevi imha dahil, her türden ehlileştirme, düşürme ve etkisiz kılmanın kirli politika ve yöntemlerini yoğunlaştırdığı günümüz koşullarında kadrolarda ideolojik-siyasi sağlamlık ve bolşevikleşme her zamankinden çok daha zorunludur. Ateş hattında yürüyen ve karşıdevrimin kuşatması altında, onun kirli savaş deneylerinin kirli politika ve yöntemleriyle karşılaşan partinin, savaşımın kesintisizliği ve sürekliliği içinde kadrolarda sağlamlık ve bolşevikleşmeyi yaratacak bir eğitime ve keza gizlilik ve disiplin kurallarını yerleştirmeye, çalışmada yeni yöntemler geliştirmeye her zamankinden çok daha ihtiyacı vardır.

Otokrasi koşullarındaki Rusya’da nasıl ki, “devrimci disiplin, örgütlenme ve gizlilik güçlendirilip geliştirilmeden, hükümete karşı mücadele olanaksız" idiyse (Lenin), bugün coğrafyamızda da otokrasinin karşıdevrimci deneylerini de alan ve çeteleşen devlete karşı etkili bir savaşım yürütmek olanaksızdır. Bu da örgütlenme ve kadrolaşmada bolşevikleşmeyi, eğitimli ve yetkin olan partili kadro tipinin yetiştirilmesi görevlerini karşımıza çıkarıyor. Bunu sadece düşe kalka değil, düşmeden ve yaşanılanı yeniden yaşamadan da başarmak zorundayız, başaracağız.

Bolşevik disiplin ve gizlilik kurallarının yerleştirilmesi, en başta örgüt ve kadrolarda işbölümü ve uzmanlaşmaya dayalı bir çalışmanın gerekliliğinin eğitimini; fonksiyonerlerde doğru ve uygun bir istihdamı, dağılımı öngörür. Bu sorun, kadro politikamızın ana unsurlarından biridir. Parti, "legal ve illegal, barışçıl ve fırtınalı, yeraltı ve açık, dar çevre ve kitle hareketi” (Lenin) biçim ve yöntemlerini kullanma zenginliği, yeteneği ve iradesine sahip fonksiyonerler yetiştirmek görevini unutamaz.

Marksizm-leninizmin teori ve pratiği, parti öğretisi ve çalışması, dünya komünist hareketinin tarihi ve kendi tarihimizin olguları, bize her dönemde yolunu şaşırmadan yürüyen bir partinin, ancak sosyal bileşimini bilinçli, sistemli, kasıtlı ve planlı biçimde işçi sınıfı yönünde geliştirmesi halinde başarılı olacağını gösterdi, gösteriyor.

12 Mart ve 12 Eylül faşist yönetimi, ayrışan ve çözülen küçük burjuva sınıftan gelme kadroları hızla mücadelenin dışına attı, onların geçici yol arkadaşlığı ve istikrarsızlığını gösterdi. Komünist hareket, 12 Eylül’ün tahribatı ve yıkımı sonrasında kazandığı işçi ilişkilerini örgütleyemedi. İşçi çalışmasında fonksiyonerlerin seçimi, teşviki ve eğitimini beceremedi. Beceremezdi, çünkü en başta bu doğrultudaki yönelimi ve pratiğinde bir zayıflık vardı; bunu gerçekleştirecek nitelik ve yeterlilikteki kadroları sınırlıydı, dahası komünist hareket parçalı ve dağınıktı. Sonuç, işlevli, sürekli ve kalıcı parti hücre ve çalışma gruplarının yaratılamaması oldu. Öyle ki, parti çalışması sürecinde de gerçekleştirilen bir İşçi Konferansı’na rağmen aynı yetmezlikler sürebildi. Bırakalım yeni işçi ilişkilerini, eldeki işçi ilişkileri sınıf ideolojisi ve politikalarıyla eğitilemeyince, parti çalışmasının aktif fonksiyonerleri haline getirilemeyince çürüdüler, kooperatiflere yönetici oldular ya da işyerlerinden atıldıktan sonra “marketçi”liğe başladılar. Çalışmanın birikim ve deneylerini taşıyan bir bölümü ise atıl kaldı.

Burada sorunun çözümünün bir yanı, fonksiyonerlerde sınıf çalışması bilincini yükseltmek ve çalışma yöntemlerini geliştirmek ise, diğer yanı da, bu çalışmayı yürüten yönetici fonksiyonerlerin niteliği ve donanımının geliştirilmesidir. Parti, kadrolarını bu perspektifle yetiştirmek, eğitmek; kadro politikasını bu ihtiyacı yanıtlayacak şekilde geliştirmek zorundadır.

Partinin sosyal bileşiminde işçi sınıfı bakımından yaşanan çarpıklık; ulus ve mezhep aidiyeti ve yöresellik bakımından da çarpıklıklar taşıyor. Böyle olunca, işçi sınıfının nesnel durumunun olanakları ve potansiyeline müdahalede de zayıf kalınıyor; sınıf kaynağından yeterince beslenilemiyor. Bu durumun nesnel koşullarla şüphesiz ki bağı vardır, ancak tümünü izah etmeye yetmez. İşçi sınıfının hareketli bölükleri içinde çalışmayı geliştirme ve yoğunlaştırma öncelikli görev ise, politik islamın, sosyal demokratların, yurtsever ve Alevi hareketinin etkisindeki işçilerin “hareketliliği"ne ne demeli? Partinin hak etmediği bu çarpık bileşimin değiştirilmesi için çok milliyetli ve çok mezhepli bir coğrafyada ırk, din, mezhep, ulus ve yöre farkına bakmadan proletaryanın siyasal sınıf birliği ve iradesini geliştirecek taktiklere, çalışmanın yeni yöntemleri ve biçimlerine, mevcut çalışmanın yetkin ve birikimli kadrolarla yeniden düzenlenmesine ihtiyaç vardır; parti çalışması ve pratik politikalarında bu hususun özel yanı gözetilmez, bazı öncelikler tespit edilmezse, parti programı ve siyasal çizgisinin öngördüğü pratik uygulamanın gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır. Bu alanda verimli ve etkin çalışmanın yolunu açacak ilk adımı atmak, her şeyde olduğu gibi zordur, çetindir, meşakkatlidir; ama bir kez “ilk adım” atıldıktan sonra işçi sınıfı hareketinde saklı kadro yetenekleri ve potansiyelini görmek, sınıfın örgütsel ve politik gücünü ortaya çıkarmak oldukça çekicidir. Eğitici olması bakımından Komintern'in Almanya Komünist Partisi'nin çalışmasına ilişkin aktardığı bir örneği buraya almanın yararı vardır.

Almanya’da AKP üyesi iki fonksiyoner, Nasyonal Sosyalist İşletme Örgütü (NSBO) içinde çalışmayı, ilkesel olarak kabul ederler, ama orada yönetici olmaları istenince reddederler; nedeni ise, iki yıldızlı üniformayı giymek istememeleridir. Komünist Enternasyonal, bu davranışı kitle çalışmasının önünde engel görür ve eleştirir. Kendi sınıf çalışmamızda bırakalım “aynı” örnekleri, çok daha kaba ve çeşitli “engeller”in yaşandığını kabul etmeliyiz. Bu türden “engellerle” mücadele etmek, direnç göstermek “ilk adım”ın da yolunu açacaktır.

Parti, kadro politikaları ve kadrolaşmada öze bağlı kalmak koşuluyla bir grev ve direnişi örgütleyen işçiye, bir işyeri veya semtte doğal önder olan emekçiye farklı: antifaşist gençlik önderlerine, emekçi memur hareketinde öne çıkan memura farklı yaklaşabilir. Özel yeteneklerin varlığı, sınıf konumunu gözetmemeyi getirmez. Belki fabrikadaki ileri bir proletere, semtteki yarı proletere daha toleranslı, ilgili ve esnek, ama çok daha eğitici yaklaşmak, diğerlerini çok daha sıkı bir inceleme, denetim ve sınamaya tabi tutmak, iç hesaplaşma ve iç devrime zorlamak gerekecektir.

Parti örgütlemesi ve çalışmasında, eski ve genç kuşak uyumu ve istihdamında ortaya çıkan sorunlar, çoğunlukla önyargıların ürünü çelişkilerin yaşandığı bir başka kadro gerçeğimizdir. Kadro politikasının özü olan doğru seçim, teşvik ve dağılımın uygulanması, bir yerde bu türden sorunların da çözümüdür. Burada mücadeleci bir uyum, eski ve yeni fonksiyonerlerin ileri yetenek ve özelliklerinin; yani deney ve birikimin, canlılık ve yenilenme tutkusuyla birleştirilmesi, kararların uygulanmasının denetlenmesi, ortaya çıkan çelişki, hata ve uyumsuzlukların eğitimle giderilmesi, ihtiyaç halinde yeni örgütsel düzenlemelerin devreye girmesi başlıca çözüm yollarıdır.

Ağır illegalite ve devlet terörü koşullarında faaliyet yürüten komünist partinin kadro politikasındaki diğer bir husus, gerekli hallerde bazı kadroları geri çekme, yerine yenilerini yerleştirmeyi başarabilmelidir. Bu, örgütsel süreklilik, kalıcılık ve güvenliği güvenceye almanın yanında, ideolojik-siyasi seviyenin yükseltilmesi için de gereklidir. Partinin politik ve örgütsel faaliyetinde ortaya çıkan yetersizlikler ve sorunlar belki bir süre “alınan ağır darbelerle” izah edilebilir ve bir dönem için hoş da görülebilir; ancak “seviyenin düşmesi” ve “alınan ağır darbelerin” engellenmesi yönünde gelişmeler kaydedilmezse, o zaman artık bir gerekçe olmaktan çıkar, trajik bir hal alır.

Peki, sürekliliği ve niteliği nasıl koruyacak ya da yükselteceğiz? Bir yanını belirttik, diğer yanı Leninist partinin disiplin ve gizlilik kurallarının titizlikle ve ısrarla yerleştirilmesidir, bu da yetmez, çünkü her koşulda kadro kayıpları kaçınılmazdır. O zaman da yedekler sorunu kadro politikasının bir unsuru olarak devreye girer.

Tutsak düşme, şehit olma ve dökülme biçiminde gerçekleşen kadro kayıpları, yeni alanların çalışmaya açılması, görevden alma ve kadroların yükseltilmesi ve ayrıca parti örgütlerinin niteliğini yükseltme, işlevi i kılma ve bir yeterliliğe ulaştırma gibi nedenler kadro yedeği ihtiyacını her dönemde doğurur.

Yedeklerin eğitimi ve hazırlanması, kadro istihdamında istikrar ve verimliliği, çalışma alanlarında yeni fonksiyonerlerin kazanılmasını, yeni taraftarların mücadeleye çekilmesini ve mücadele içerisinde eğitimini, yetenek ve inisiyatiflerinin geliştirilmesi sonuçlarını da doğurur.

İnsanların İncelenmesi

İnsanların yüzeysel ve eksik incelenmesinden kaynaklı hatalar, buna bağlı gerçekleşen kadro seçimi, teşviki, eğitimi ve dağılımının birlikte getirdiği sonuçları yer yer yaşıyoruz. Bazı parti örgütleri ve kumrularındaki işlevsizlikler, sıklıkla görev değişiklikleri buna işaret eder.

İnsanların gücü, kapasitesi ve yeteneklerini aşan yükümlülükler altına sokulması, iş altında ezilmesini, giderek hayal kırıklığı ve moralsizliğe sürüklenmesini getirir. Bunun da inançsızlığı körüklediği, dökülmeyi getirdiği birçok olgu ve örnekle kanıtlanmıştır.

İnsanların bütün yönleriyle incelenmesi ancak kolektif bir yönetim, irade ve denetimin ürünü olabilir. Aksi takdirde tek yanlılık, önyargı ve yüzeysellik kaçınılmazdır. Bazı durumlarda insanların sübjektif incelenmesinin çok çarpıcı ve tüketici sonuçlar doğurduğu da bir gerçek. Yönetici bir parti fonksiyoneri bir insanın olumlu bir özelliği veya iş başarısına takılıp onu "vezir ettiği" gibi, olumsuz bir özelliği ve iş başarısızlığına takılıp onu “rezil ettiği” durumlar az değil. Aslında burada yönetici fonksiyonel' açısından kadro politikasının yüzeysel kavranışının pratik bir yansıması vardır.

Ağır illegalite koşullarında kolektif yönetimin, insanların incelenmesi yönünde işlerliği, sınırlı, çarpık, istikrarsız olabilir ve hatta bazen mümkün olmayabilir. Ama parti çalışmasının doğru kurulması, görevlerin isabetli dağılımı, en küçük olanağın değerlendirilmesi bu yetmezliği kader yapmayı reddeder. Değişmesi gereken partinin kadro politikaları değil, zaaflı fonksiyonerlerin kendisidir.

“Tüm toplumsal ilişkilerin toplamı” olarak tanımlanan insan, ancak nesnel, elle tutulur, denetlenebilir, bütün doğrudan ve dolaylı ilişki ve bağlantıları, özel yetenekleri ve özellikleriyle tanınabilir. İnsanların çalışması ve pratiğinin bir yönüne, bir andaki zaafı ve başarısızlığına takılıp, hakkında belki de bütün geleceğini karartan genel bir değerlendirme ve yargıya varmak kadar kötü ne olabilir? Sonuçta bireyde bırakacağı etki bir yana, parti faaliyetini darlaştırma, zayıflatma; bilinçli ya da bilinçsiz bir tüketme değil midir bu? Durumuna ve özel yeteneklerine uygun bir alanda istihdam edilebilecek birini atıl bırakma değil midir bu? Bu türden bir yerde keyfilik ve “kendi tarzı”yla değerlendirme örneklerinin olmadığını kim söyleyebilir? Önyargılı, tek yanlı, yetersizlikten kaynaklı, partinin çalışma tarzı ve kadro politikasıyla alakası olmayan bu türden yaklaşımlarla uzlaşılabilir mi? Aslında bu “çalışma tarzı”nın kendisi öncelikle ve hemen eğitimin konusu yapılmalıdır. Kimsenin kendi yetmezlikleri, yetersizlikleri ve eğitilmemiş duygularıyla parti çalışmasını darlaştırmaya, insanları dıştalamaya hakkı yoktur. Aksine kazanma ve herkese bir iş verme, aynı zamanda eğitme, değiştirme, dönüştürme: soyul, keşfedilmemiş olanakları somut hale getirme, somut olanakları da en etkin ve verimli tarzda kullanma görevi vardır.

Kadrolaşma kişisel yakınlık, dostluk ve kafa dengiliğe, sempati ve antipatiye göre değil; nesnel incelemenin, çalışmanın ve kararların uygulanmasının denetlenmesinin somut sonuçları, süreçteki gelişme seyri, parti çizgisine bağlılık ve onu pratiğe geçirme kararlılığına göre bir değerlendirme ve kanaatle gerçekleşebilir.

İnsanları ve fonksiyonerleri inceleme ve tanımada, yakın çalışma arkadaşlarının, kitlenin düşünceleri, parti örgütlerinin raporları önemlidir.

Parti örgütlenmesi ve çalışmasının öngördüğü yetkinlik ve kapasitede yönetici fonksiyonerler, ancak çalışma alanlarında işbölümü ve uzmanlaşma temelinde bir istihdamı gerçekleştirebilirler. Partinin örgüt ve kadro politikasının uygulanmaması koşullarında, bütün işlerin uygulanmasını ve sorumluluğunu kendisinde toplayan yerel örgüt ya da yöneticinin “dar particiliği” yaşamaları, asli görevleri ve işlevinden uzaklaşmaları, konum kaybına uğramaları kaçınılmazdır; doğal ki, bu durumda siyasi yönlendirme, kadroların eğitimi ve yetiştirilmesi görevleri de yerine getirilemez.

Yukarıda bir bölümünü sıraladığımız kadro sorunlarının çözümü, kadro ihtiyacının karşılanması, kadro politikasının geliştirilmesi ve derinleştirilmesi sayesinde gerçekleşebilir. O zaman kadro politikasının ana çizgilerine daha yakından bakmaya çalışalım.

Kadroların Seçimi, Teşviki Ve Dağılımı

Kadroların doğru seçimi, teşviki ve dağılımı büyük ölçüde insanların ve fonksiyonerlerin incelenmesine, uygulamanın ve parti yaşamının denetlenmesine bağlıdır. Kadrolar, kadro adayları, en iyi ve en doğru biçimde ancak mücadele içinde, parti faaliyeti içinde tanınırlar. İnsanların incelenmesinde başlıca temel ölçüt: “ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” sözüyle ifade edilebilir. Kadroların incelenmesini gördük. Şimdi kadroların pratiği ve kararların denetlenmesine bakalım.

Fonksiyonerlerin Pratiği Ve Kararların Uygulanmasının Denetimi

Kararların uygulanmasının denetlenmesi parti çalışmasının en iyi, istikrarlı ve verimli biçimde yürütülmesini sağlayacak, parti fonksiyonerlerini güçlendirecektir. Kadroların hata, eksiklik ve yetmezliklerini ortaya çıkaracak: yol gösterme, eğitim ve birikimli kılmakla arınmalarını sağlayacak, bilinç ve örgütlenme düzeyini yükseltecektir. Parti faaliyetinde denetimle ortaya çıkan, yetersizlikler, aksaklıklar eğitimle giderilmeye çalışılır. Parti, kadrolarını en ileri düzeyde inandırma ve kavratma gücüne eriştirmek, onlara parti düşüncesi, bilinci ve kültürü vermek görevleriyle yüz yüzedir.

Kararların uygulanmasının denetimi, parti kararlarının yaşama geçirilmesi, parti örgütleri ve fonksiyonerinin eksikliklerinin ortaya çıkarılmasının yanında, parti hukuku ve iç yaşamına aykırı uygulamaların tespit edilmesi, bürokratizm tehlikesine karşı uyanıklığın arttırılması, çalışmanın deney ve tecrübelerin incelenmesini de amaçlar. Kararların uygulanmasının kontrolünün fonksiyonelin kişisel yetenekleri ve iradesinin sınanmasını getirmesi, kadro seçimindeki isabetlilikle dolaysız bağı vardır.

Stalin, doğru denetim, "...işin yapıldığı yerde ve gerçek sonuçlar temelinde” yapılır diyordu. O zaman denetim; bürokratizmden arınmış devrimci denetim olur. Tabi ki, yukarıdan denetim, aşağıdan denetimle birleştirilirse politik ve örgütsel olduğu gibi, fonksiyonerlerin tanınması ve sınanması bakımından da görevini yerine getirir. Kitlelerin, taraftarların parti çalışanlarını denetlemeleri, onları nasıl gördükleri, onlar hakkında ne düşündükleri önemlidir. Marksist Leninist Komünist Parti ve fonksiyonerleri, kitle denetiminin parti yaşamına canlılık, dönüştürücülük, dinamizm ve girişkenlik ruhu katacağım, bürokratizmin panzehri olacağını unutamazlar.

Politik ve örgütsel yöneticilik, partinin çalışma alanlarına emirler yağdırmak, kararların basit bir taşıyıcısı olmak değildir. Bu, cehaletin, yetmezliğin ve zayıflığın görevlerde kendisini dışa vurmasıdır. Yönetici, saygınlığı ve otoriter ağırlığını yaptığı işin sonuçları, yüksek ikna ve inandırma gücü, politik öngörülülüğü ve örnek olmasıyla sağlayabilir. Partinin ideolojik-siyasi yönetimi ve nüfuzunun gevşediği ya da kaybolduğu her yerde, ortaya çıkan, boşluğu proletarya partisine yabancı ideolojik-siyasi etkilerin doldurması kaçınılmazdır. Parti güçleri ve taraftarlarıyla uzun süre ilişkilerin kopukluğu, denetimin gevşemesi, insanların “eski yerinde” durmadığı gerçeğini birlikte getirir.

Sonuç olarak insanların incelenmesi ve kararların uygulanmasının denetlemesi, kadrolaşmanın konusu “insan unsuru”nun tanınması, yeteneklerin bilinmesi, güçlü ve zayıf yanlarının sınanması sonuçlarını doğurur; kadroların seçimi, teşviki, eğitimi ve dağılımındaki çalışmayı kolaylaştırır, verimli ve istikrarlı kılar.

Kadroların seçimi, teşviki, eğitimi ve dağılımı, fonksiyoner mevcudunun her yönüyle nitelik olarak geliştirilmesi ve yükseltilmesi; siyasi ve mesleki uygunluk ve yeterlilik durumuna getirilmesidir. Her komünist partide ve her partinin her dönemindeki çalışmasında kadro seçiminin temel ölçütleri vardır; ve bu ölçütlerde özgüllüklerden kaynaklanan bir derinleşme ya da ek bazı ölçütler devreye girebilir.

Eğer kazanılan insanların nasıl ve hangi devrimci görev için, çalışmanın hangi alanında ve nasıl bir örgüt biçimi ile örgütleneceği, eğitim ve denetimin hangi içerik ve hedeflerle ve nasıl yürütüleceği; uygun ve doğru bir görevlendirmenin bir koşulu olarak görevlendirilecek fonksiyonerler hakkında gerçek verilere, çalışmanın sonuçlarına dayanan nesnel ve denetlenebilir bir faaliyet ve değerlendirme yoksa, yeni kazanılan bu devrimcileri örgütlemek, eğilmek mümkün olamayacağı gibi; sadece yeni kazanımlar değil, eldeki birçok fonksiyonerin varlığı sorun haline gelmeye başlar. Çalışmada sorun olan, bir türlü bir çalışma alanında istihdam edilemeyen, bazen mahcubiyet gösterilerek ve özür dilenerek ilişki sürdürülen, bazen de sekter ve dıştalayıcı davranışlarla tepki verilen, genellikle de kendi haline bırakılan insan sayısı az değildir. Bu durumun kadroların seçimi, teşviki, eğitimi ve dağılımı politikasıyla, bu politikanın kavranmamasıyla dolaysız bağı görülmelidir.

Lenin’in bir döneme ilişkin temel ölçütleri: “a) Göreve bağlılığı açısından, b) politik açıdan, c) bilgisi, d) idari yetenekleri” biçimindeydi. Dimitrov, kitlelerle sıcak ve yakın bağa özel önem atfeder: “Kitlelerin onlardan (fonksiyonerlerden -PD) önderlerini görmesi”, “kendi deneyimleriyle onların önderlik yeteneğine, mücadeledeki kararlılıklarına ve fedakarlıklarına kanaat getirmesi”ne işaret ediyordu. Demek ki, yalnız partinin “kanaat getirmesi” yetmiyor, kitlelerin de nasıl gördükleri, nasıl değerlendirdikleri önemli oluyor. Parti kadroları ve çalışanları sadece parti örgütü içinde değil, onun ötesinde devrimci çevreler, ileri işçiler ve kitleler üzerinde de saygınlık, güvenilirlik, sempati, otorite ve önderlik ağırlığı nüfuzu taşıyabilmelidir.

Kadroların teşvikinde salt pratik bakış açısı eksik ve çarpıktır, yanıltıcı olabilir. Her durumda bağımsız olarak yönünü bulma, kitlelerle temasta olma, yüksek önderlik yetenekleri ve vasıfları taşıma, ideolojik-siyasi sağlamlığa sahip olma, teorik birikim, bilgi ve tecrübelerini, devrimci karakter, dayanıklılık ve eyleme geçirme arzusuyla birleştirme kadroların seçiminde dikkate alınması gereken hususların başında gelir.

Kitlelerle sıkı sıkıya bağlı olmayı, “kitlelerin çıkarları içinde yaşama”yı; kitlelerin nabzı, ruh hali ve istemlerine hakimiyeti ilk koşul sayar. Bunun gerekliliğine inanan ve bu havayı partiye taşıyan fonksiyonerlerin teşviki ve seçimi yapılmalıdır. Parti çalışması gerçekliğinin de kadroların seçimi ve yükseltilmesinde, çalışma alanındaki performansı, somut ve denetlenebilir ürünleri önemli bir kriter oluyor.

Kadrolar, “pratiksel çalışma süreci içinde gerçekleşen ayıklama yoluyla biçimlenirler" ve ayıklama ise, “sınavdan geçiren savaşımın seyri içinde gerçekleşir” (Komünist Enternasyonal). Görüldüğü gibi parti çalışanlarını sınavdan geçiren, ayıklayan ve sınava tabi tutan şey sınıf savaşımı ve parti çalışmasının kendisidir. Kadroların seçimi ve teşviki de budur.

Yeni üyelerin kabulünde, çalışanların “ahlaksal niteliği, karakter sağlamlığı” diğer bir kriterdir. Kadrolarda politik çehre (doğruluk, sağlamlık, dürüstlük, açıklık, sadakat) yetmez, bunun ahlaki çehre (mütevazı olma, örnek olma, sade olma, bireycilik ve rahatını düşünmekten uzak durma) ile birleşmesi ancak kadro prototipinin tam bir resmini verebilir.

Fonksiyonerlerin “çapraz-soruşturma”, tutuklama ve mahkeme süreçleri, yani tutsaklık koşullarındaki mücadeleleri “ateşten sınavlar”dır. Devrimci güvenilirlik ve partiye bağlılık ölçütlerinden biridir bu, kadro seçimi ve teşvikinde ihmal edilemez.

Kadro seçimine bağlı olarak fonksiyonerlerin yönetici çalışmaya, kadrolaşmaya ve yükümlülük almaya teşvik edilmesi yetmez, zamanında terfi edilmesi, kadro politikasının asli bir unsurudur. Bu anlamda "demir tavında dövülmelidir” özdeyişi yerindedir. Zamanında teşvik edilmeyen ve yükseltilmeyen fonksiyonellerin körelmesi, paslanması, çürümesi ve giderek edilgen duruma düşmesinin önüne geçilemez.

Parti faaliyeti, çalışma alanlarında sürdürülen propaganda, ajitasyon, örgütleme ve eylemdir. Faşist diktatörlük koşullarında leninist partinin çalışması, işbölümü ve uzmanlaşmaya dayanır. Bu tespit, keyfi ve basil bir tespit değildin Aksine, sınıf savaşımı yasalarının, tarihi deney ve birikimlerinin bir sonucudur. Ve kadroların seçimi, teşviki ve dağılımında şüphesiz ki, önemli bir anlam ifade eder. Kadroların, özel yeteneklerini geliştirecekleri, bu gelişmiş özel yetenek ve eğilimleriyle parti faaliyetine üretkenlik, yaratıcılık ve atılım katacakları uygun alanlarda görevlendirilmeleri ve işlevli kılınmaları dikkate değerdir. Doğru görevlendirmelere, “demokratik danışma” ilkesinin işletilmesi, raporların incelenmesi, kadroların yedek rezervi ve kadroların tanınmasına hakimiyetle ulaşılabilir.

Kadro ve çalışanlarda işlevsellikle ilgili sorunlar çalışma grupları, hücreler, yerel örgütler ve çeşitli kuramlarda çarpıcı halleriyle görülüyor. Öyle ki, birçok kurum ve esnek örgüt, “bütün ısrarlara” rağmen gerçek işlevlerinden uzaklaşmış durumda. Tabi ki, bunun bazı olumsuz sonuçlan da oluyor. Örgütlerin dejenerasyonu, demoralizasyonu, güvensizlik ve atıl kalma gibi. İşlevsiz kalma genellikle, taktik planda yönetme ve yönlendirmenin bir sorunu, kadro politikasının o alandaki eksikliği veya yanlış uygulamasının bir ürünüdür.

Stalin yoldaşın bilinen belirlemesini aktaralım: "Doğru bir politik çizgiye sahip olmak bu elbette ilk ve en önemli meseledir. Ama bu henüz yetmez... siyasi çizgiyi pratik olarak uygulamak için kadrolar gerekir." Bu siyasal çizgiyi kavrayan, yüksek bir bilinç ve irade, inisiyatif, yaratıcılık ve girişkenlikle uygulamaya sokan, bunun başarısı için savaşan kadrolara ihtiyaç vardır. İşte o zaman partinin teorisi, programı ve temel politikaları pratikte yansımasını bulur. Bu konudaki çarpıcı sorunları en çok işçi sınıfı çalışması ve örgütlenmesinde görüyoruz. Teorik, programatik ve temel politik belirlemelerde bir yanlışlık ve eksiklikten söz edemeyeceğimize göre, esasen sorunun örgütlenme ve çalışma yöntemlerinin yanında kadrolaşmadan kaynaklandığını söyleyebilmeliyiz. İyi gitmeyen işler için sıkıntı ve kaygı duymamak, iş ve eylemdeki kararsızlığın da göstergesidir, üzerine gidilmezse, olacak şey, durumu idare etme ve kendini en fazlasından tekrarlamadır. Ki, o da, gerileme anlamına gelir.

Genç ve gelişmekte olan, demokratik ve sosyalist savaşıma önderlik yeteneği, birikimi ve potansiyeli taşıyan Marksist Leninist Komünist Parti’de kadro sorunu -özellikle sınıf çalışması alanında- temel bir sorundur. Faşist diktatörlüğün hüküm sürdüğü koşullarda sınıf savaşımı ve devrimin öngördüğü ihtiyaçların yanıtlanması, karşıdevrim saldırılarıyla yenilen darbeler, büyüyen ve çeşitlilik arz eden görevler kadro sorununu her dönemde var edeceğini belirtmiştik. O halde kadro politikasında defalarca ve sürekli olarak derinleşmek ertelenemez bir görevdir. Bu görev, sadece bugünün sorunlarını çözmek, ihtiyaçlarım karşılamak için değil; ve fakat 19601ı yıllar sonrasında Sovyetler Birliği ve diğer eski sosyalist ülkelerde yaşanan bürokratizm ve çürüme olgusu deneyiminden sonra çok daha önemli ve gereklidir. Bilindiği gibi, bu ülkelerde bozulma, çürüme ve yozlaşma öncelikle parti ve kadrolarda başladı. Çünkü sosyalizmin inşası politikalarının uygulamasında önderliği parti yapıyordu ve bu işin yürütücüsü de kadrolardı.

Yarını bugünden kuracağız. Yarına uzanan süreçteki birikim, değer, kurum ve en önemlisi yaratılan kadro prototipi, yarının üzerinde kurulacağı olanaklar ve temeldir. Bu coğrafyada kendi tarihini yapacak proletarya partisi, sosyalizmin bu taktik yenilgisini doğru değerlendirip geleceği için bugünkü görevlerini ve sorumluluklarını doğru tespit etmek, emperyalizm ve gericiliğin her renginin ideolojik saldırısı ve kuşatmasının ancak marksizm-leninizm ilkelerine bağlı, komünizm davasına sadık, bozulmayan kadro tipi ve biçimlenmesiyle başarılabileceğini görmek zorundadır. Demek ki, kadro politikamızın kapsamı, geleceğin ve tarihin bu ihtiyaçlarını da yanıtlamalıdır.

Yaşadığımız tarihsel ve siyasal koşulların dayattığı kadro tipi, sık sık belirtildiği gibi, “olağanüstü kadro”lardır. Bu kavramda olağanüstü bir iddia, yüksek iktidar bilinci, politik yetenek ve kapasite, zafere olan inanç saklıdır. Buna da, ancak bir “profesyonel devrimciler örgütü”yle ve onun profesyonel kadrolarıyla erişmek mümkündür. Demek ki, profesyonel devrimci kadrolar yetiştirmek, öncü çekirdeğin niteliğini geliştirmek kadro politikamızın asli görevidir. Bu türden kadroların esasen işçi sınıfı içinde kazanılacağını ve yine sınıf hareketiyle birleşme sürecini yaşadığımıza göre işçi sınıfının en hareketli, diri, canlı, dürüst ve namuslu öncülerini partiye ve devrime kazanmanın aciliyeti ve önemi ortadadır.

Bu türden kadroların esasen işçi sınıfı içinden kazanılacağı perspektifi, bugüne kadar partimizin başarıyla yürüttüğü gençlik ve kent yoksulları alanındaki faaliyeti ve kadrolaşmayı zayıflatmak anlamına gelmez. Aksine sınıfın siyasal faaliyeti ve sınıf içindeki kadrolaşma düzeyini bu alanlardaki düzeye çıkarmak yetmez, önüne geçirmek gerekir. Ve yine gençlik ve semt emekçileri çalışmasında nitelikli ve dayanıklı kadroların yetiştirildiği, bunların parti faaliyetini omuzladıkları bir başka gerçek. Keza sınıf çalışmasında öngördüğümüz “ilk adım”ın atılması, mevcut ve yeni kadrolaşacak fonksiyonerlerle gerçekleşeceğine göre (bilinç taşıma ve örgütleme vs.) gençlik ve emekçi semtler çalışması ihmal edilemez. Bu gerçeğimize bağlı kalarak, sınıf çalışması alanında sonuçlarını nispeten yakın ve daha çok da orta vadede alacağımız kadrolaşma sorununa biraz yakından bakmaya çalışalım.

İşçi sınıfı hareketi içinde saklı kadro potansiyeli ve yeteneğini açığa çıkarmak, açığa çıkartılan yetenekli ve ileri her işçiyi ısrar, sabır ve inatla eğitmek, bilinç ve örgütleme düzeyini yükseltmek, teorik birikimi, siyasal ve örgütsel yeteneği gelişkin kadroların işidir. Kadrolaşma da özellikle sınıfın genç kuşaklarına yönelmek, bunları nitelikli ve işlevli hücrelerle yetiştirmek, eğitmek işçi çalışmamızın öncelikli bir sorunudur.

Proletarya partisi bu işi, "işçi sınıfının politik gelişmesinin ve politik örgütlenmesinin ilerletilmesini baş ve temel görev sayan kadroların yetiştirilmesi, “doğrudan doğruya işçilerin arasından gelen ve kitlelerle sıkı temas içinde yaşayan öncü üyelerin yönettiği hücreler"in kurulması sayesinde başarabilir. Bugünden mücadele örgütlerinin inşası ve bu ihtiyaçlara yanıt verecek kadrolaşma gerçekleşmezse, doğal ki, "patlama ve taşma zamanlarında örgütün kurulması çok geç olacaktır.” (Lenin) O zaman da arkadan sürüklenme, fırsatları kaçırma, olanakları değerlendirememe kader olmaktan çıkmayacaktır. Bu kaderi değiştireceğiz.

Fonksiyonerlerin seçimi, teşviki ve dağılımında işçi sınıfına, özellikle genç işçilere yönelmek: a) kadro rezervine ulaşmasını, b) kitlelerle temasın sağlamlığı ve sürekliliğini, c) kadrolaşmada istenilen niteliğin ve düzeyin yakalanmasını, d) doğal işçi önderleri ve ileri işçilerin örgütlenmesini, e) proleter disiplin ve ahlakın yerleştirilmesini, f) “iş”in örgütlenmesi ve uygulanmasında istikrarlılık ve başarıyı, g) bürokratizm tehlikesine karşı mücadele ve denetimi ve daha başka olumlu sonuçları birlikte getirecektir.

Lenin, kadro kazanmanın ana kaynağını işçi sınıfı içinde gördü, orayı gösterdi. Geri işçiler karşısında umutsuz ve geçiştiren, anlatılanı hemen ve “iyi” kavrayanın, dar pratik kafalılığına hemen yanıt verenin cazibesine kapılan ya da işçi sınıfı ordusu içinde kadrolaşmaya yetenekli uygun insanların bulunmadığından yakınan “artçı politikacılara” şunları söyledi:

“Onların hazırlıksız oluşundan korkmayın, deneyimsizlikleri de olgunlaşmamış olmaları karşısında titremeyin." (Lenin) Çünkü onları eğiterek hazırlıklı hale getirecek, deneyimli kılacak ve olgunlaştıracak olanlar, parti fonksiyonerleridir. Karşımıza çıkan ağaçlara takılarak ormanı görememek, ormanın derinliklerine dalamamak, bir zenginlik ve güzellikten mahrum kalmaktır.

İşçi sınıfı çalışmasında olduğu gibi, kadro ve örgüt sorunlarında da derinleşme pratiğin yolunu aydınlatacak, partinin temel hücreleri ve kadrolarını işlevli, üretici ve verimli kılacaktır.

İşçi sınıfının demokratik ve sosyalist savaşımındaki siyasal rolünü kavramayan veya küçümseyen bir kadrodan ne böylesi bir iddia taşıması ve böylesi bir yönelime girmesi, ne de eldeki işçi ilişkilerini örgütlemesi, eğitmesi ve parti örgütlerinde işlevli kılması beklenir. Geri işçiler karşısında umutsuzluğa kapılanlar, Sovyetler Birliği’nde bir tartışmayı hatırlatıyor: Sosyalist iktidarın ilk yıllarında proletarya diktatörlüğüne ilişkin polemiklerde Lenin’in işçi sınıfının siyasal yaşama katılımı konusundaki ısrarcı tezini muhalifler “ilkel demokratizm”, işçilerin geriliği ve yetersizliğine prim verilmesi olarak yanıtlarlar. Lenin haklıydı, çünkü sosyalizmin teorisi ve mantığı bunu gerektiriyordu. Çünkü emperyalist kuşatma altındaki dünyada sosyalist iktidarın güvencesi ve zaferi, öncelikle işçi sınıfının siyasallaşmasının yükseltilmesine, iktidarını sahiplenmesi ve yönetmesine bağlıydı.

Evet, bizde de işçi sınıfı hareketinin geri ve zayıf yanlarını görmek, eleştirmek, buradan hareketle işçi çalışmasının ihtiyaçları ve görevlerini tespit etmek ayrıdır, çalışmada ve kadroların seçimi ve teşvikinde bu alanda yoğunlaşmak ayrıdır. Zira işçi sınıfının örgütlenmesi ve devrimci siyasallaştırılması görevi geçici, taktiksel ve konjonktürel değil, sürekli ve stratejiktir. İşçi sınıfı cephesinde uygun mücadele araçları, biçimleri ve sloganlarıyla siyasal bir duruşu örgütlememe, umutsuzluk ve geçiştirmenin gerekçesi yapılamaz.

Parti örgütlerinin inşası ve işlevselliği konusundaki sorunların bir bölümü örgütlenme ve çalışmanın yöntemleri konusu, bir bölümü ise kadro politikasının konusudur.

Komünist Enternasyonalin belirttiği gibi, “fabrikalardaki işçi hücreleri, bütün bolşevik partilerin temel örgütlenme biçimleridir.” Aynı tanımlama Marksist Leninist Komünist Parti’nin tüzüğünde de yer alır. Tabii ki bu belirleme, komünist partilerin faaliyeti ve örgütlenmesinde bir anlam ifade etmesi için yapılmıştır. Kağıt üzerinde kalması için değil. Sorun, hücrelerin inşası ve işlevli kılınmasıdır. Bunun neresindeyiz? Başlı başına bir inceleme konusu. Kadrolaşma yönündeki sorunlarla sınırlı tutarak biraz açmaya çalışalım.

Önce bir gerçeği saptamalıyız: Partinin yerel örgütleri ve temel örgüt biçimleri olan hücrelerin inşa düzeyi ve işlevsellik istikrarının neresindeyiz? İyi bir yerde olduğumuz söylenemez. Ancak umutlu ve iyimser olmak için yönelimlerimize değer biçmeliyiz. Alanlarda ve birimlerde kurulan örgütler çoğalmakta, fakat parti politikalarını yaşama geçirmede zayıflıklar taşımaktadır. Bu örgütler ve çalışma grupları, asli işlevlerine kavuşturulmayınca da kısa ömürlü ve geçici olmakladırlar. Çalışma gruplarının kendilerini örgütleme düzeyleri düşük. Hücre ve çalışma grupları toplantıları düzensiz, yapılan toplantılar ise verimsiz ve çözüm getirici değil. Alt parti örgütleri ve çalışma gruplarının çalışmalarına ilişkin şunları söylemek mümkün: Gündem genellikle dar particiliğin örgütlenmesi ve teknik sorunların tartışılmasıyla geçer. Toplantılara hazırlıklı gidilmez. Böyle olunca “an”ın toplumsal siyasal gelişmelerine ilişkin partinin pratik politikalarının yeterince kavranması, partinin siyasal ve örgütsel kararları, siyasi öngörü ve direktiflerine uygun bir pratiğin örgütlenmesi ve uygulanması yeterince gerçekleştirilmiyor. Oysa hücreler, parti yaşamında kararların kavranılarak uygulanmasının yapıldığı bir okuldur, eğitim yeridir. Partinin ruhu ve yaşamı, canlılığı bu temel örgütlerin çalışması ve işlevine bağlıdır. Parti kararları, bu örgütler vasıtasıyla ete-kemiğe bürünür. Alana hakim olmayan, alanda “mülteci” kalan, düzenli toplanamayan ve toplandığında çözüm üretemeyen temel örgütlenme biçimlerinin partiye fazla bir şey taşımayacakları, katmayacakları açık değil midir?

Hücreler, partinin nefes borularıdır, partiyi yığınlara bağlayan, işçi sınıfı ve emekçi yığınların nabzını, ruh halini, iktisadi ve siyasi taleplerini, ne istediklerini tartışmak, incelemek ve sonuçta formüle edip yönetici örgütlere ve parti önderliğine taşıyan örgütlerdir. Hücre, işçi sınıfı ve yığınlarla iç içedir. Hücre, fonksiyonerlerinin teorik-ideolojik donanımı, siyasi düzeyi ve sağlamlığı, faaliyetin ürünü ve başarısının da önemli bir aracıdır. Ücretli kölelik düzeninden kurtuluşun mümkün olduğunu, sosyalizmin tarihsel bir zorunluluk olduğunu, işçi sınıfının neden tarihsel ve siyasal bir misyona sahip tek devrimci sınıf olduğunu, sınıfın partisi önderliğinde devrimin siyasal ordusunu örgütlemenin neden zorunlu ve olanaklı olduğunu, en büyük gücün neden örgütlü yığınların gücü olduğunu onlara anlayabilecekleri bir dille anlatmak, büyük bir ikna, inandırma, kazanma ve örgütleme gücüne sahip kadrolar ve parti örgütleri olmadan başarılamaz. Bu kadroları eğitecek ve yetiştirecek, bu türden örgütleri inşa edecek ve işlevli kılacak öncelikli görev, partinin yönetici organlarına düşer. Ancak böylesi bir çalışma partinin "proleter bel kemiğinin geliştirilmesi'ni başarabilir.

Parti, parti hücreleri ve çalışma gruplarıyla “partisiz ve örgütlenmemiş sayısız işçi kitlelerine, mücadele içinde disiplin, çalışma yöntemi, örgütlenme ve kararlılık bilinci taşımalıdır." (Stalin) O zaman ne yapacaklarını bilen, nasıl örgütlenip mücadele edeceklerini gören parti örgütleri ve kadroları kitlelere gerçek anlamda önderlik etmiş olurlar.

Hücrelerin parti yaşamı ve faaliyetindeki yerine büyük önem atfeden Enver Hoca şunları söylüyordu: “Hücre, bütün yoldaşların mücadelesinin güncel deneyiminden yararlanılan gerçek komünist bir okul olmalıdır. Hücre, kendisini marksist-leninist teoriyle donatır ve eğitilmiş bolşevik duyguları her üyenin kendi içinde olgunlaştırır.” Parti, bu okulları inşa edecek ve işlevli kılacaktır.

Parti eğitiminde kadroların parti hukuku, yaşamı ve işleyişindeki hak, görev ve yükümlülükleri bakımından donatılması, hem yakınma ve serzenişlerin yok olmasına, hem de partili bilincinin gelişmesine hizmet edecektir.

Parti kültürü ve bilincini geliştirme, örgütsel ve siyasal kararları uygulama, pratik deney ve tecrübeleri değerlendirme ve ders çıkarma, siyasal koşullara bağlı olarak çeşitli çalışma yöntemleri geliştirme ve uyum sağlama bu okullarda öğrenilir, öğrenilmelidir. Tabii ki, okullarda iyi eğitimcilerin yer alması en başta gelen koşuldur. İşçi sınıfı çalışmasına yatkın kadrolar, bu çalışmada “eski” olmakla ölçülemez. Aslında “yatkınlıksan hareketle bir ayrımı idealize etmek yanlıştır. İşçi sınıfı partisinde ihtiyaç duyulduğunda herkesin bu çalışmaya “yatkın” olması gerekir. Sınıf çalışması alanı, zaaflı ve eksikli fonksiyonellerin istihdam edildiği alan olamaz. Bu çalışmanın sürekliliği, istikrarı ve başarısı, yetkin ve birikimli kadrolara ihtiyaç hasıl eder. Aksi durumda yüzeysel ve basit bir çalışma ve örgütlenmenin ötesine geçilemez, eskinin tekrarı devam eder.

Örneğin, atılım, istikrar ve süreklilik “örgütsel biçimlerin son derece yüksek uyum yeteneği”ni, gelişen durumlara göre manevra ustalığını gerekli kılar. Parti, böyle bir çalışmaya uygunluk ve yeterlilik arz eden kadrolarını bu perspektifle seçer, teşvik eder, eğitir ve yetiştirirse yukarıdaki hedefine ulaşabilir. İşçi sınıfının yetenekli, ileri, cesur ve aktif unsurlarının öğretmeni, yöneticisi ve önderi olmak budur. Önder parti olma başarısı da buradan geçecektir.

Kadrolaşma potansiyeli taşıyan işçiyi, yeteneklerini geliştirecek ve çalışma kapasitesini açığa çıkaracak bir ortam, parti ortamı ve siyasal mücadele arenasıdır. Çünkü taraftar ve ileri işçi, siyasal mücadele ve parti çalışmasında her renkten çeşitli siyasal çevreleri, mükemmel politik önderleri ve partinin örnek kadrolarını yakından tanıma fırsatı bulacak, onlardan etkilenecek, örnek almaya çalışacaktır.

Kadroların Eğitimi, Donanımı Ve Yetiştirilmesi

Kadroların eksiklikleri, zayıflıkları, yetmezlikleri ve yüzeysellikleri, partinin eğitimi ve bunun denetlenmesi sayesinde aşılabilir. Doğru bir kadro politikasında, sürekli ve nitelikli bir eğitim, yeniden eğitim zorunludur. Bu hem eski kadroları ideolojik-siyasi seviyelerini yükseltmeye zorlama, hem örgütsel yöneticilik vasıflarını geliştirme, hem de yeni kadroların yetkinleşmeleri ve çalışmalara uygunluk arz etmeleri için gereklidir. Parti çalışması ve örgütlenmesinde pratiğin ve kararların uygulanmasının birçok sorununu, her defasında “eğitim konusu” yapmaktan söz ederiz. İşte, geniş anlamda eğitim, bu zaafları aşmanın “tılsımlı” gücü oluyor.

Parti ve politik mücadelenin genel sorunları, genel perspektifleri; parti faaliyeti ve genel sınıf savaşımının bağlantılı bütünselliği üzerine düşünmeyen bir yönetici fonksiyoner, kolayca “yürümekte olan işlemin içine batar, güncel ve rutin işlerle zaman tüketir, sadece günü kurtarır. Böyle bir düşünüş ve pratikle iktidar bilinci ve iktidarlaşmadan söz edilemez. Bunun adı, “devrimci kendiliğindencilik”tir. Böyle bir düşünüş ve çalışma tarzı, ipin ucunu kaçırır, gelişmeler karşısında afallar, artçı olmaktan kurtulmaz, yakınma ve hayıflanmadan yakasını kurtaramaz. Parti basınının eğitici yazıları, “yapıcıların ürünleri bu sorunları ve çözümleri işliyor.

Son 20 yılda iç savaşa göre örgütlenen, kirli savaş yöntemleri ve araçlarını geliştiren, kendi deney ve tecrübelerini emperyalizmin ve gericiliğin deneyleriyle birleştiren, polisi, ordusu ve her türden ajan örgüt ve ağıyla “kuşatma” altında tutmaya çalışan karşıdevrim koşullarında savaşçı bir örgüt, ancak bu “savaş örgütü”nün bütün kuralları ve çalışma yöntemlerine sahip kadrolarla yetkinleşebilir.

Karşıdevrim, "ilk şaşkınlığı” ve hazırlıksızlığını aştı. Ulusal, demokratik ve sosyalist savaşım koşullarına rejim kendisini biçimlendiriyor. Her bakımdan donatılmış örgütleri, ideologları ve militarizmiyle, yeni yöntem ve kuramlarıyla iç savaşa göre örgütleniyor. Yeniden yapılanma ve tahkim olmanın bir yanı budur. Devrim ve sosyalizm partisinin de buna uygun donanımı ve eğitimi öncelikli kılması, örgüt ve fonksiyonerlerini yetiştirmesi kadar haklı, meşru ve yakıcı ne olabilir.

Yurtsever, devrimci ve komünist harekete tasfiye yada marjinalleştirme yöntemleriyle yönelen, sermaye ve teknolojinin gücüne dayanan ve bütün işi devrimci örgütleri ve militanları faaliyet yürütemez duruma getirmek olan siyasi polisin saldırıları karşısında, işi propaganda, ajitasyon, örgütlenme, eğitim ve eylem olan militan da, daha baştan eşit olmayanların savaşında olduğunu görerek eğitimini geliştirmek durumundadır. Görevi, devrimci çalışma, örgütleme ve faaliyeti geliştirmek olan militanın, bütün ilgisi, düşüncesi ve uyanıklığını polis takibi ve saldırılarına yöneltmesi zor olabilir. Ancak güvenlik ve gizlilik konusundaki hataların ağır sonuçlarını yaşayan parti, kadrolarını bu konularda da eğitmek, uyanıklığını yükseltmek, disiplin ve gizlilik kurallarını yerleştir.

Eğitimin yanında, sağlıklı işbölümü ve uzmanlaşma, güvenlikli örgütsel mekanizma ve işleyişi inşa etmek, militanın bu doğrultuda pratik sergilemesinin de başlıca güvencesi olacaktır. Lenin, otokrasi koşullarında, “profesyonel devrimciler örgütü”nü öngördü. Özelliklerini sıraladı ve bunun kadro tipini çizdi. O günden bugüne, karşıdevrimin deney ve tecrübelerini, örgütlenişini, teknik olanaklarını bizden daha etkin kullandığı düşünülürse, bugün çok daha güçlü ve yetkin bir örgütlülüğün gerekliliği kendiliğinden anlaşılırdır. Hele özgünlüğümüzde yaşanan periyodik yenilgiler, alınan ağır darbeler, kesintiler, buna eklenirse, öncelikli bir sorunumuz olduğu daha iyi anlaşılır. Doğal ki, karşıdevrimin tüm bu olanakları ve avantajları karşısında, devrimci ve komünist partilerin de kendi deney ve tecrübeleri gelişiyor, zenginleşiyor, bunların incelenmesi ve gerekli derslerin çıkarılması yanında, karşıdevrimin geliştirdiği yeni yol, yöntem, kurum ve araçlara karşı da yeni yol, yöntem, araç ve biçimlerle profesyonel devrimciler örgütünü çok daha güçlü, sağlam ve etkili kılmanın çabası içindedir.

Lenin, daha 20. yy başında şunları belirtiyordu: “Tek tek kişilerin ve tek tek grupların üzerine aldıkları iş ne kadar az, ne kadar küçük olursa, onun bu işi iyice düşünerek yürütmesi ve kendini yakalamaya karşı güvence altına almayı... bütün gizlilik ayrıntılarına dikkat etmeyi başarma şansı o derece büyüktür, işin başarısı o denli olasıdır. Polis ve jandarma için devrimciyi ve onun örgütle bağını takibat altında tutmak o denli zordur."

Marksist-leninist teorik eğitim ve donanım, parti fonksiyonerlerinin çalışmada gücünü, etkinliği ve çekiciliğini artırır. Bu eğitim ve donanım gereklidir, çünkü emperyalizm ve her türden gericiliğin sosyalizmin teorisi ve pratiğine yönelik ideolojik saldırılarını püskürtmek; güçlü ve inandırıcı bir propaganda, ajitasyon ve örgütsel faaliyet sürdürmek, belirsizlik, tıkanıklık, çözümsüzlük durumlarında berraklık, aydınlık ve netliğe ulaşmayı başarmak: siyasal mücadelede sendikal bürokratizm ve reformizmin etkisini kırmak, gelişen her durumda burjuva, küçük burjuva devrimci parti ve örgütlere karşı ideolojik-siyasi ve örgütsel hattının bağımsızlığını korumak ve sınırlarını doğru çizmek; başka ülke devrim deneylerinden yararlanmak ve ders çıkarmak; ve nihayet şovenizme, sosyal şovenizme panzehir olmak; sınıf kardeşliği, halkların kardeşliği ve enternasyonalist görevlerini yerine getirmek için gereklidir.

Kadroların siyasi ve teorik donanımı ne kadar yüksek olursa, çalışmanın kendisi de o kadar yüksek ve verimli olur. Tersi ise, parti fonksiyonerlerini kararları mekanik tarzda yüzeysel bir uygulayıcı ve kaydedici yapar, günü kurtarmaya götürür. Çalışmada zenginlik, yaratıcılık, inisiyatif ve girişkenlik iyi düşünülmüş, tasarlanmış bir tarzda işi örgütlemekle başlar.

Doğal ki, siyasi aktivite dönemlerinde teorik, siyasi ve pratik etkinliklerin sonuçları üzerine bir eğilim oldukça sınırlı olabilir. Bugüne kadar olduğu gibi, bazı özel dönemlerde bazı özel örgütlenmeler, parti okulu işlevi görecek araçlar ve propagandistlerle bu doğrultuda değerlendirmenin olumlu sonuçlan görüldü. Bu deneyimi daha etkili tarzda örgütlemenin yaran tartışma götürmez.

Yeni ve gelişen koşulların öngördüğü görevlere uygun hazırlık ve donanım da, partinin kolektif üretimi, eğitimi ve yardımı şüphesiz ki önemlidir. Ama aynı zamanda bireyin öz eğitimi buna katılmazsa eksik kalır. Hem kolektif eğitimin verimliliği düşer, hem de eğitilenin ilerletilmesi mümkün olmaz. Unutulmamalı ki, örgüt, tek tek bilinçli, dönüştürücü ve etkin komünist bireylerden oluşur. Ve örgütün gücü, bu bireylerin yeteneği ve kapasite gücünün, irade ve eylem birliğinin, enerjisi ve niteliğinin daha yüksek düzeyde bileşimi ve kendisini yeniden üretmesidir.

Leninist kadro tipi, çalışmasında Rus devrimci atılımı ile Amerikan pratik anlayışını birleştirir.

Rus devrimci atılımı, “öyle canlandırıcı bir güçtür ki, zihni açar, ileriye doğru atar, eskiyi parçalar, perspektifler sunar." (Stalin) Eskiyi kölece tekrara, verimsiz çalışmaya alışkanlıkların tutuculuğuyla bağlanmaya karşı panzehirdir. Girişkenlik, canlılık ve yaratıcılık ruhu ve gücünü, ihtiva eder, uyarıcı ve kışkırtıcıdır. Ne var ki, pratikte, Amerikan pratik anlayışı (yani engelleri tanımama, ısrar, inat, sabır, zorlukları aşma, bir işi sonuna kadar götürme ve sonuçlandırmanın yılmaz gücü) ile birleştirilmediği zaman devrimci işgüzarlık, lafazanlık tehlikesi üretir.

Devrimci işgüzarlık, boş ve yersiz böbürlenmedir. Nesnel gerçekliğe uymayan, “devrimci” plan ve reçetelerle iş yapma, daha doğrusu yapmama hastalığıdır. Çok konuşma, az iş yapmadır. Mükemmeliyetçidir, idealize etmeyi sever. Bunun panzehri ise Amerikan pratik anlayışıdır.

Amerikan pratik anlayışı ise, iş yapmada tutarlılık, koşullara teslim olmama, ısrar ve sonuç alma gücü ve iradesidir. Ama Amerikan pratik anlayışı, Rus devrimci atılımı ile birleşmezse “dar pratikçilik” kapıdadır. Amerikan pratik anlayışı canlandırıcı, ufuk açıcı, perspektif verici, ileriye itici ve kışkırtıcı Rus devrimci atılım gücüyle birleşmediği zaman yozlaşır, tükenişe götürür.

“Dar pratikçi” zaaflarımızda hemen herkes hemfikir. Bunu çalışmanın verimsizliği, kısırlığı, kendisini tekrarlamasında görüyoruz. Çalışmadığımız söylenemez. Her fonksiyoner büyük bir “enerji” ile çalışır, bütün gün boş durmaz. Ama “basit yeniden üretim”le yetinir. Nedeni, alışılageleni terk etmedeki tutuculuk, devrimci olanakları ve ileriyi görememedir, perspektif zayıflığıdır. Sonuçları ise hayal kırıklığı ve moral bozukluğu oluyor. İki yıl bir alanda faaliyet sürdüren bir fonksiyoner geriye dönüp baktığında çalışmasının dağınıklığı, verimsizliği ve yüzeyselliğiyle karşılaşırsa, tabii ki haz almayacaktır.

Peki, devrimci işgüzarlık hastalığı yok mu? O da var. Başladığı işi bitirememek, sağa sola yumruk sallayıp vuramamak, işleri son günlere veya saatlere bırakmak, plan, tasarı enflasyonu ama gerçekleştirme fukaralığı, alınan “devrimci kararları” uygulamama (sanki başkaları uygulayacakmış gibi bekleme), sınıfla birleşme yönünde çok şey söyleyip, pratikte yol katetmeme başka nasıl izah edilebilir? Bunun panzehri ise, Amerikan pratik anlayışındaki inat, ısrar ve işi sonuna kadar götürme iradesidir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi