Nepal’de Devrimci Muhalefetin Yol Haritası

Nepal’de önderlik ettiği Halk Savaşı ile 240 yıllık monarşiye son veren, uzunca bir dönem boyunca silahlı devrim mücadeleleri bakımından dünyada en ön saflarda yürüyen Birleşik Nepal Komünist Partisi (Maoist) -BNKP(M)-, 2006 yılında barış süreciyle birlikte başlayan ve Prachanda-Bhattarai önderliğindeki hükümetin sosyal demokrat politikalara dümen kırmasıyla ağırlaşan derin bir iç krizle sarılıyor. İki çizgi mücadelesi olarak ifade edilen bu süreç, bir yanda Başkan Pushpa Kamal Dahal “Prachanda”-Başkan Yardımcısı Baburam Bhattarai ikilisinin önderliğindeki çoğunluğun, diğer yandan Genel Sekreter Ram Bahadur Thapa “Badal”-Başkan Yardımcısı Mohan Baidya “Kiran” önderliğindeki azınlığın arasında artık uzlaşma kaldırmayacak bir tartışmaya dek ilerledi.

Dergimiz yayına hazırlandığı günlerde Birleşik NKP(M) önemli bir merkez komite toplantısına sahne oluyordu. Bu toplantıda doğrudan partinin iç krizi konu alınıyor. 24 Aralık’ta başlayan toplantıya öncelikle Prachanda “Yükselen Kriz Hakkında Kısa Siyasi Rapor: Çözümü ve Gelecek Programları” başlıklı bir siyasi rapor sundu. Raporun bütününü reddeden muhalefet önderi Baidya ise 28 Aralık’ta “Partinin Sorunları ve Çözümü Hakkında” başlıklı ayrı bir siyasi rapor hazırlayarak toplantıya sundu. Baidya çizgisinin uluslararası sesi konumundaki Red Star (Kızıl Yıldız) dergisinin haberine göre birçok MK üyesi, gerçekte uzlaşmaz iki belge etrafında dönen bu tartışmaların ayrılığı kesinleştirdiğini ancak adının konmadığını belirtiyor.

Tartışmanın ana ekseni aslında 2005 Rolpa Kongresi’ne dek gidiyor. Çin ve Hindistan arasında sıkışmış bulunan Nepal’de devrimin halk savaşı yoluyla ilerletildiği hatta zafer kazandığı koşullarda dahi süreklileştirilemeyeceği, savunulamayacağı düşüncesi, yıllarca Halk Savaşına hakim olmuştu. Rolpa Kongresi’yle birlikte bu durumdan, kraliyete karşı burjuva 7 parti ittifakı ile ittifak temelinde çıkış sağlanmıştı. Maoist devrimciler riskli bir ittifak ve seçim manevrasıyla mücadelenin önünü açmıştı. Ancak barış süreci BNKP(M) için burjuva partilerin, ABD ve diğer emperyalist güçlerin ve Hindistan yayılmacılığının bir çürütme koridoruna dönüştü. Anayasa ve orduların birleşmesi ekseninde uzayıp giden tartışmalar sürerken, hükümetten çekilme ve dahil olma süreçleri ve halk eyleminin esasen bu çerçevede başvurulan bir yedek kuvvet olmakla sınırlı tutulması, burjuvazi ve emperyalist güçlerin iç çelişkilerinin ve süreci tıkamalarının devrimci mücadelenin büyütülmesine sunduğu önemli fırsatların değerlendirilememesi, Kurucu Meclis’teki varlığına ve hükümet olduğu dönemlere rağmen halkın hiçbir temel ihtiyacına çözüm gücü olamaması, Hindistan-ABD müdahalesi çekincesinin sürecin tümünde bir gölge gibi BNKP(M)’nin üzerinde dolaşması ve politikalarında belirleyici olması, BNKP(M)’de sürece yayılan bir irade aşınması ve özellikle son bir yılda teslimiyetçi ve sosyal demokrat politikaların ilerletilmesiyle birlikte ilerledi. Parlamentodaki tartışmalarda önemli bir zaman ve enerji kaybedilirken, barış sürecinin sürekli oyalamalarla zamana yayılması, bu süreçte Halk Kurtuluş Ordusu içerisinde önemli bir erime yaşanmasını da getirdi. Barış süreciyle birlikte kadın savaşçı oranının %40’lardan %10’lara düşüşü barış sürecinin HKO üzerindeki etkilerinin çarpıcı bir görünümüdür. BNKP(M) uluslararası alanda da, Devrimci Enternasyonal Hareket (RIM) başta olmak üzere kendisini devrimci güçlerden giderek yalıtan ve tersinden, bir yandan parti düzleminde revizyonist ve reformist güçlerle, diğer yandan hükümet düzleminde Hindistan yayılmacılığı ve ABD emperyalizmi başta gelmek üzere emperyalist güçlerle ilişkilerini geliştirdi. Son olarak Hindistan Komünist Partisi (Maoist) önderliğinden Mallojula Koteswara Rao ‘Kisanji’nin katledilmesine yönelik anlamlı bir tavra girilmemesi, kendisini yalıtmadaki özeninin göstergesiydi. Baidya grubunun açıklamalarının ve kitle tabanının basıncına yanıt olarak Hindistan’dan ölümü araştırması için talepte bulunmakla yetindi ki talebin formülasyonu bile ciddi bir ödün oldu.

Eski devlet aygıtının ordu ve bürokrasi dahil tüm aygıtlarıyla parçalanması hedefi yitirilerek, monarşinin elinden doğrudan burjuvazinin eline geçen bu aygıtın salt müzakereler temelinde HKO tarafından emilmesi iddiasıyla ilerlenmesi, Kurucu Meclisin “kurucu” niteliğini yitirerek daimi parlamenter bir yapılanmaya dönüşmesine seyirci kalınarak onun bir parçası olunması, barış sürecine temel olan anlaşmaların defalarca burjuva 7 parti ittifakınca bozulmasına rağmen bu süreçlerin silahlı mücadeleye geri dönüş için halk nezdinde meşruiyet alanı açma biçiminde yanıtlanması bir yana, planlanan kitle eylem çizgisinin dahi hayata geçirilmemesi, BNKP(M)’yi giderek parlamenter sistemin unsuru haline getirdi.

Bu sürece doğal olarak parti içinde orta sınıf yaşam tarzı ve düşünüşün, bürokratik işleyişin derinleşmesi eşlik etti. Parti tüm olanaklara rağmen kongresini toplamadı. Giderek sosyal demokrat yönelim parti içinde çoğunluk haline geldi.

Son bir yıl içinde atılan adımlar bu siyasi ve ideolojik bocalama ve kırılmayı teslimiyet düzeyine çıkardı. Badal-Baidya muhalefetinin de temel güncel karşı çıkış noktaları olan önemli tavizler art arda sıralandı.

Konteynırların anahtar teslimi, Halk Savaşı esnasında el konulan ve yoksul köylülerin kullanımına sunulan toprakların mülk sahiplerine devredilmesi kararı, Hindistan ile imzalanan ve Hint burjuvazisine Nepal aleyhine önemli ekonomik imtiyazlar sunan BIPPA anlaşması ve nihayet Kasım ayı başında Halk Kurtuluş Ordusu’nun mutlak tasfiyesi anlamına gelen 7 maddelik bir anlaşmanın imzalanması bu teslimiyet çizgisinin ifadesidir.

Baidya ve Badal önderliğinde gelişen devrimci muhalefet, bu teslimiyet çizgisini hedef alıyor. Ancak muhalefet de sürecin bütünlüklü bir değerlendirmesini ve kendi tutumunun muhasebesini yapmış değil ve adım adım mevzi kaybederek nicelik bakımından parti içinde azınlık haline gelmiş durumda. Merkez Komitesinin Koteswar toplantısı, BNKP(M)’nin ve Nepal’de Maoist devrimciler önderliğinde başlayan devrimci mücadelenin seyri bakımından hayati öneme sahip. Devrimci muhalefet içerisinde Badal ve Chand’ın kesin bir örgütsel ayrışmadan yana, Baidya Gaujarel’in ise bekle-gör eğiliminde olduğu ifade ediliyor. Baidya-Badal muhalefeti merkez komitesinin 146 üyesinden 45’inin desteğine sahip. Prachanda-Bhattarai hattı ise çoğunluğu temsil ediyor. Toplantı sürerken, kararsızların bir kısmını ikna etme yönündeki girişimlerin başarılı olmadığı ifade ediliyor.

Yayınladığımız belge, muhalefet önderi Mohan Baidya Kiran’ın sunduğu siyasi rapordur. Muhalefet bu belgeyi “yol haritası” olarak adlandırıyor. Prachanda’nın sunduğu siyasi rapor ise henüz Nepal dili dışındaki dillere çevrilmedi.

Nepal devriminin ve BNKP(M)’nin gelişim seyrinin ideolojik, teorik, siyasi ve örgütsel boyutlarıyla incelenmesi ve dersler çıkarılmasında olduğu kadar, Nepalli devrimcilerle dayanışmanın doğru temelde ilerletilmesi bakımından da sürece ilişkin her iki tarafın belli başlı belgelerinin incelenmesinin yararlı olacağına inanıyoruz. Bu nedenle Kiran’ın raporunu, İngilizce çevirisinden Türkçeleştirerek okurlarla paylaşıyoruz.

Zehra Akdağ

* * *

BNKP(M)’nin Sorunları Ve Çözümü Hakkında / Yoldaş Kiran – 27 Aralık 2011

Çeviren: Zehra Akdağ

 

1. Yeni Bir Rapor İhtiyacı

Şu anda sınıf mücadelesi ciddi bir yol ayrımında ve bu sınıf mücadelesi partimizdeki iki çizgi mücadelesine yansıyor. Nepal’de yeni demokratik halk devrimi ve komünist hareketin tarihi yeni bir dönüm noktasında. Biz hayati türden bir doğum sancısı içindeyiz. Bir yandan 1996’da başlayan büyük halk savaşı sürecini parlamento bataklığına doğru tasfiye etme komplosu pekiştirilirken, diğer yandan devrimci çizgi Nepal yeni demokratik halk devrimine süreklilik kazandırmak için yeni bir kararlılıkla bu eğilime karşı daha etkili biçimde yükseliyor.

Nepal halk devrimi ve komünist hareket tarihinde bir dönem kapanmış ve yeni bir dönem başlamıştır. Ve bu süreç ilerlemektedir. Nepal devriminin görevlerini ileri taşımamız ve tamamlamamız için, sınıf mücadelesinde ve partinin iki çizgi mücadelesinde yeni ve daha ciddi tehditlerle yüzleşmemizi gerektiren yeni bir tarihsel gereklilik doğmuştur. Tarih bizden açık bir kopuş ve net bir yanıt beklemektedir: bu tehditlerle yüzleşerek ve aşarak kararlıca ilerimi yürünecek, yoksa gericiler önünde boyun mu eğilecek?

Ancak devrimimiz sürüyor. Bu hayati süreçte yüce şehitlerimizin, kaybedilen ve gazi savaşçılarımızın ve halkımızın tüm bir Nepal devriminde ve büyük Halk Savaşı’nda sergilediği fedakarlık, katkılar ve eşi benzeri görülmemiş cüret ve cesaret öyküleri özel bir önem ve hak ettiği saygıyla hatırlanmalıdır. Halkın kurtuluşu ve devrim yolundaki yüce idealler ve hayaller sert sınıf mücadelesi ve parti içindeki iki çizgi mücadelesinin ayrılmaz parçaları olarak birbirine bağlıdır. Ve bu idealleri ve hayalleri asla unutamayız. Başkan yoldaş Prachanda’nın 24 Aralık 2011’de merkez komitesi toplantısında sunduğu “Yükselen Kriz Hakkında Kısa Siyasi Rapor: Çözümü ve Gelecek Programları” başlıklı siyasi rapor sınıf mücadelesinin ve iki çizgi mücadelesinin bu karmaşıklığını ve gerçekliğini kavramamakta ve kabul etmemektedir. Bu durum böylece ayrı bir siyasi raporu gerektirmiştir.

2. Başkan Yoldaşın Sunduğu Rapor Üzerine

Başkan yoldaşın sunduğu rapordaki temel konular ve başlıca eğilimler şöyle özetlenebilir:

Raporun dördüncü maddesi parti içinde var olan birlik ve polemiklere değinmiştir. Raporda şöyle denmektedir: “Parti içinde devrimin yönetici ilkesi olarak MLM/Düşünce (Mark-sizm-Leninizm-Maoizm/Mao Düşüncesi), onun temel önermelerinin savunulması, uygulanması ve geliştirilmesi konusunda hiçbir resmi tartışma yoktur, bu ilkeler partinin nihai hedefi ve azami programı olarak sosyalizm ve komünizm, partinin stratejisi olarak yeni halk demokrasisi ve asgari programı olarak onun programı, federal halk cumhuriyeti ve federal cumhuriyetin ülkenin şu anki objektif durumu içinde partinin temel taktikleri olarak benimsenmesi ve ulusal kurtuluş ve federal cumhuriyete özellikle odaklanmak üzere kitle ayaklanmasına gidiştir. Ancak yukarıda değinilen hedeflerin başarılması için atılacak taktik adımlar konusunda sıklıkla çelişkiler ve tartışmalar yaşanmıştır, bunlar partinin bütünsel ideolojisini belli koşullar altında kendine çekebilmiş ve etkili olmuştur”. Nitekim burada değinilen kimi konuları ele almak gerekiyor. Partinin yönetici ilkelerinde Marksizm-Leninizm-Maoizm/Mao Düşüncesi gibi paralel ve kafa karıştırıcı ifadeler olmamalıdır. Bu konuda uzun bir tartışma olmuştur ve belli prosedürleri tamamlayarak bu sorunları çözmekte anlaşılmıştır. Bu bağlamda, bu sorunu belli işleyişle çözmenin ve “Maoizm” ifadesini kullanmanın uygun olacağı biçiminde kendi görüşümüzü kaydetmiştik.

Yeni halk demokrasisini partinin asgari program ve stratejisi olarak ve sosyalizm ve komünizmi azami programı olarak benimsediğimiz açıktır. Ama başkan yoldaş çeşitli medya açıklamalarında ve daha özelde Kramvanga dergisine (Sayı 2, Kasım/Aralık 2011) verdiği bir röportajda yeni demokratik halk devrimi ile sosyalist devrim arasındaki ayrım çizgisinin giderek inceldiğini ve yeni demokratik halk devriminin tamamlanması görevi ile sosyalist devrimi tamamlama görevinin bir tek görev biçiminde merkezileştiğini belirtmiştir. Başkanın bu görüşleri devrimin aşamaları, programları, strateji ve taktiklerine ilişkin sorunlarda büyük kafa karışıklığı ve ciddi ideolojik sorunlar yaratmıştır.

Eğer başkanın görüşleri tamamen doğruysa, yeni demokratik halk devrimine dair konseptine komprador, bürokratik ve kapitalist yönelim rehberlik etmektedir. Bu görüşler Nepal gibi yarı feodal, yarı sömürge ve yeni sömürge koşullardaki bir ülkenin gerçekliği ile bağdaşmaz.

Bu alıntıda partinin temel taktikleri olarak federal halk cumhuriyeti ve federal cumhuriyet konusunda bir anlaşmazlık olmadığı belirtilmektedir. Ama parti, alıntıda belirtildiği gibi bu iki ifadeyi eş zamanlı olarak partinin paralel taktikleri olarak benimsememiştir. Bu karşılıklı bir çelişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.

Raporun beşinci maddesi iki çizgi mücadelesi ya da anlaşmazlığın temel konusunun, federal cumhuriyet taktiğinin kazanımların kurumsallaşması mı, yoksa bunların gerici sistemde kısmi reformlar olarak yaftalanarak yok edilmesi mi biçiminde bir tartışmaya doğru tedricen sürüklendiğini belirtmiştir. Bu kazanımları ortadan kaldırma sorunu değildir, gerçek sorun, demokratik cumhuriyeti partinin stratejisi olarak kabul ederek parlamenter sisteme mi saplanıp kalınacağı, yoksa federal halk cumhuriyeti kurulması için ileri mi yürüneceğidir. “Kurumsallaşma ve yok etme”den bahseden adı geçen rapor, “gerici sınıf ve onun partileri demokratik cumhuriyeti burjuva parlamenter bir cumhuriyete çevirmeye çalışırken bizimki gibi bir proletarya partisi de onu yeni demokratik halk cumhuriyetine çevirmeye çalışacaktır” diyen, merkez komitenin Chunwang toplantısında partinin kabul ettiği federal cumhuriyet tutumuna karşı yöneltilmiştir.

Benzer biçimde, aynı raporun giriş kısmında, barış, anayasa ve hükümetle ilgili taktikler mevcut iç mücadelenin ve parti içindeki çelişkilerin odak noktası olarak alınıyor. Aynı zamanda bu konunun partinin ideolojisi ve stratejisiyle ilgili bir ideolojik tartışmaya sürüklendiği belirtiliyor. Bu büyük ölçüde doğrudur. Ama ideoloji ve strateji üzerine sorunlarımız karşılıklı olarak iki zıt perspektif ve değerlere dayanmaktadır.

Barış, anayasa ve hükümet kesinlikle ideoloji ve stratejiye integral bir parça olarak bağlıdır. Başkan yoldaşın görüş açısından barışın anlamı Halk Kurtuluş Ordusunu silahsızlandırmak, demokratik halk devrimini teslim almak ve tasfiye etmektir; anayasanın anlamı parlamenter anayasa yazmaktır ve hükümetin anlamı da eski devlet mekanizmasına köleliğin kabulüdür. Müzakerede uzlaşmalar (‘al ve ver’) yapılır. Ama tüm bu süreç boyunca sadece her şeyi vermiştir fakat hiçbir şey almamıştır. Bu sadece bir uzlaşma değil mutlak bir teslimiyet ve kapitülasyondur. Koşullar göstermiştir ki Kurucu Meclis taktik olarak değil stratejik olarak ele alınmaktadır. Bu şekilde, yeni demokratik halk devrimini ve kitle ayaklanmasını sonlandırmaya ve tasfiye etmeye yönelik çabalar gösterilmektedir.

Aynı raporun beşinci maddesinde Başkan yoldaş kitle ayaklanmasının tekrar tekrar ve bilinçli girişimlere rağmen hemen hayat bulmadığını belirtmiştir. Fakat bu doğru değildir. Bu sadece onun iddiasıdır. Gerçekte hiçbir zaman bu yönde çaba veya yönelim göstermemiştir.

Şimdi sağcı revizyonizm komünist devrime içte ve dışta ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Fakat başkan yoldaşın raporunun beşinci maddesi “sağcı revizyonistlerin tehdidine” karşı konacağını ve “mekanik ve sekter bakış açısının” sadece karşıdevrime hizmet edeceğini belirtmiştir. Kolayca anlaşılabilir ki, saldırı parti içinde süregiden iki çizgi mücadelesindeki devrimci çizgiye karşı yöneltilmiştir.

Başkan yoldaşın raporu partinin koşullarını çok kötümser bir tarzda çizmiştir. Partinin tehlikeli bir biçimde çözülme ve tasfiyeye doğru ilerlediğini belirterek, “gerçekte parti ölmektedir” demiştir. Kolektif karar, bireysel sorumluluk, demokratik merkeziyetçilik, aidat sistemi, kota, mali şeffaflık ve feda ve kararlılığın üzerinden kişisel çıkarların buldozer gibi geçtiğini belirterek kişisel çıkarların ve bencilce motiflerin partide baskın hale geldiğini söylemiştir. Bu konuları ortaya koyarak temel sorunları ve konuları uzaklaştırmaya ve zayıflatmaya çalışmıştır. Fakat gerçekte, kendisi tüm bu eğilimlerin, trendlerin, sorunların ve bireysel çıkarların prototipi ve odak noktasıdır. Benzer biçimde rapor bir yandan partinin var olan refah sahibi sınıfı ile işçi sınıfı arasındaki çelişkiyi saklamaya çalışırken diğer yandan tüm partinin ölmekte olduğunu belirtmiştir. Bu gerçeğin çarpıtılmasıdır, çünkü tüm parti değil, sadece eski ve tutucu güç ölmektedir. Gerçekte eski parti ölmektedir ve yeni bir parti doğmaktadır.

Başkan yoldaşın raporunun beşinci ve sekizinci maddelerinde konteynırların anahtar tesliminin ve dört maddeli ve yedi maddeli anlaşmaların ilgili parti komite ve organlarınca oybirliğiyle kabul edildiği belirtiliyor. Bu beyaz bir yalandır. Gerçek farklıdır. Partinin daimi komitesinin toplantısında ordu entegrasyonu, dört maddeli anlaşma ve dört maddeli anlaşmada adı geçen demokratik cumhuriyet anayasası ifadesine ilişkin konulara şerh notları düşülmüştür. Başka konularda da söz hakkını saklı tutma ifade edilmiştir. Epey şaşırtıcı olarak, Halk Kurtuluş Ordusu’nun şube sorumluları konteynır anahtarları teslim edilirken haberdar edilmemişlerdir. Buna ek olarak, yoldaş Kiran ve yoldaş Badal’ın merkez komiteye bu konularda sunduğu mektuplarda bunlar açıkça ifade edilmiştir. Başkanın raporu bu konularda hiçbir tatmin edici cevap ve açıklık sunmamaktadır. Raporun sekizinci noktası, dört madde anlaşması, konteynırların anahtarları, yedi maddelik anlaşma, mülkiyetlerin geri verilmesi, BIPPA (Hindistan’la imzalanan İkili Yatırım Teşvik ve Koruma Anlaşması) konularına ilişkin merkez komiteye sunduğumuz mektuplarda ele aldığımız sorunlara değinmiştir, ancak hataları kabul etmemiştir. Ve nihayet, rapor Başkana sunulan, Halk Kurtuluş Ordusuyla ilgili sorunları ele alma talepli mektuba değinmemiştir bile. Rapor bu konuları tamamen yok saymış ve bu konuların ciddiyetinin altını oymuştur.

Başkan yoldaşın sunduğu raporun dokuzuncu noktasında partinin mevcut sorunlarını çözmek için on maddelik öneri sunulmuştur. Yüzeyde bu öneriler uygun görünmektedir. Ama özde sorunun düğüm noktasının farkında değillerdir. Partinin mevcut problemleri esasen bakış açısı ve işleyişe ilişkindir. Bakış açısına ilişkin sorunlar ideoloji, strateji, program ve siyasi çizgi ile bağıntılıdır. İşleyişe ilişkin sorunlar temelde demokratik merkeziyetçilikle ilişki içindedir. Sorunların çözümü için temel tedavi olarak ulusal kongre önerilmiştir. Tüm konularda yoğun bir tartışma yürütülmeksizin, doğru bir analiz ve değerlendirme yapılmaksızın, özeleştiri yapılmaksızın ve tüm hata, zaaf ve eksiklikleri düzelterek bir öz-dönüşüm tercih edilmeksizin partide bir güven ortamı yaratmak zor olacaktır. Bu yapılmaksızın ulusal kongre sorunları çözemez. Disiplini korumak ve demokratik merkeziyetçiliği kurmak için öncelikle parti politikalarının, programlarının ve siyasi çizgisinin devrimci olduğu netleştirilmeli ve önderlik içinde güven ortamı oluşturulmalıdır. Birinci önderlikten yoldaşlar ve başkaca sorumlu yoldaşlar tarafından parti disiplini ve işleyişi ihlal edilmiştir. Bu arka cepheye karşılık, önderliğin durumun ciddiyetine özel dikkat göstermesi ve dönüşüme kararlı olduğunu ifade etmesi çok önemlidir.

Raporun sonuç bölümü “örgütsel sağlamlaştırma ve halk seferberliği programını” içermektedir. Halkın harekete geçirilmesine ilişkin program soyuttur. Ve mücadeleye ilişkin programı dikkate almamaktadır. Bu programların kimi noktaları doğru olmakla birlikte bu tip bir program temel sorunlar çözülmeden anlamsız olur. Raporda değinmeyi gerektiren, en ilginç nokta ise emperyalizme ve yayılmacılığa karşı ve ulusal bağımsızlık lehine hiçbir somut program ortaya koymamasıdır. Bunun yerine dolaylı olarak BIPPA’yı desteklemiştir.

Raporun bütününde Başkan yoldaş parti içinde var olan krizin temel nedenini başka bir yerde arayarak boş bir çaba harcamıştır. Gerçekte bu tip bir krizin merkez üssü birinci önderliğin kendisidir. Bütüne dair bir özet olarak, merkez komite toplantısına sunulan rapor eklektik tarza dayanmakta ve sağcı oportünizme yönelim göstermektedir. Sonuç olarak bu rapor mevcut sorunları ve partinin krizini çözemez.

3. Parti Ve Devrimin Sorunları Üzerine

A. Örgütsel Sorun

Şu anda demokratik merkeziyetçilik, eleştiri-özeleştiri sistemi, kolektif karar alma süreçleri, bireysel sorumluluk, komite ve önderlik sistemi, çalışma tarzı ve prosedürleri, mali prosedürler, halka yönelik politika, parti çalışanlarına yönelik politika ve uluslararası kardeşçe ilişkiler dahil her şey karmakarışık durumdadır. Parti yaşamındaki bu karışıklığın arkasındaki nedenler şunlardır: Partide üst sınıf ve alt sınıf arasındaki yarılma, partinin devrim ve sınıf mücadelesinin aracı olarak kullanılması yerine reformizm ve uzlaşmanın aracı olarak kullanılması, önderlikteki kimi sorumlu yoldaşlarda gelişen bürokratik, uzlaşmacı ve anarşik eğilim, parti kararının en sıkı biçimde uygulanması yerine birinci önderlik tarafından ihlali. Böylece öncelikle birinci önderliğin ve de tüm önderliğin tüm hata ve zaafların düzeltilmesi yoluyla dönüştürülmesi gereklidir.

B. Barış Ve Anayasa Hakkında

Hepimiz barış ve anayasa yanlısıyız. Ama ülkenin ve halkın çıkarları aleyhine bir barış ve anayasadan yana değiliz. Ülkenin ve halkın lehine bir barışın inşa edilmesi için, ulusal güvenlik politikasının formüle edilmesi, halk anayasasının oluşturulması ve ordunun onurlu biçimde entegrasyonu gereklidir. Ama bu konulara ciddi dikkat göstermek yerine Halk Kurtuluş Ordusu aşağılayıcı ve hakaret edici biçimde çözülüyor. Halk Kurtuluş Ordusu’nun entegrasyonu SSR (güvenlik sektörü reformu) modeli yerine DDR (silahsızlandır, çöz ve rehabilite et) modeli ile, bireysel başvuru ve silahsızlanma yoluyla yapılıyor. Halkın lehine anayasa yazmak antifeodal ve antiemperyalist özde bir federal halk cumhuriyeti anayasası anlamına gelmeli, bu anayasa buna uygun devlet yapılanmasını, işçi ve köylüler dahil halkın haklarını, kadınlara, dalitlere ve Müslüman topluluklara özel hakları güvenceleyecek, etnik ulusal azınlıkların ve Madeşi topluluklarına kendi kaderini tayin hakkını kabul edecek ve etnik kendini yönetim ilkesini kuracaktır.

Şimdi bu tipten bir anayasa yapma ihtimali azalmaktadır. Bunun nedeni, iç ve uluslararası gericiliğin Birleşik NKP (Maoist)’i parlamenter siyasetin ve ulusal kapitülasyonun bataklığına çekmek ve halkı bir kez daha aldatmak için ciddi bir konspirasyon yürütmesindendir.

C. Sokak, Parlamento Ve Hükümet Üzerine

Barış sürecini ve anayasa oluşturma sürecini halkın lehine bir süreç olarak ilerletme kararını benimsedik ve bunun başarısızlığa uğraması halinde, yeni bir devrimi hazırlamak için sokak, parlamento ve hükümet cephesini kullanmamız gerekiyor. Ama bu cepheler doğru biçimde kullanılmıyor.

Son günlerde hiçbir mücadele programı yok. Sokaklar fiilen boşalıyor. Bazı yoldaşların parlamento veya Kurucu Meclis’te anayasanın çerçevelendirilmesinde anlamlı ve uygun bir rol oynamasına rağmen, birinci önderlik halkın çıkarına hiçbir etkili rol oynamadı. Aksine önderlik, halka karşı hareket etti. Parti oybirliğiyle Başkan yoldaşın Kurucu Meclis’in anlaşmazlık çözücü alt komitesinde yer almamasına karar verdi ve Başkan yoldaş parti kararını yok saydığında, parti tekrar tekrar adı geçen alt komitede yer almaya devam etmemesine dikkatini çekti. Şimdi dahi parti kararına karşın bu alt komitededir ve keyfi biçimde partinin tutumunu terk etmiştir. Başkan yoldaş keyfi biçimde bizim Kurucu Meclis’teki üyelerimizin çoğunluğunun verdiği mücadele çerçevesinde kabul edilen belgelerden kimi konuları çıkarmıştır. Bürokratik ve komprador kapitalist sınıfın egemenliği artmaktadır ve bizzat Başkan yoldaş bu sınıfı arkalamaktadır. Bu durum devam ederse Kurucu Meclisin geçerliliği neredeyse sona gelmiştir.

İktidardayken hükümet halkın, ülkenin ve devrimin çıkarları doğrultusunda çalışmak yerine halkın, ülkenin ve devrimin çıkarları aleyhine davranmıştır. Halk Savaşı süresince Maoist önderlere ve işçilere yönelik açılan davaların geri çekilmesi ve düşürülmesi konusunda yapılan anlaşmaya rağmen bu konuda hiçbir çaba gösterilmemiştir. Sonuç olarak Halk Savaşı sırasında kendilerine karşı açılan davalarda Maoist liderleri ve işçileri tuzağa düşürmek için komplolar örgütlenmektedir. İktidardayken ulusal bağımsızlığı korumaya almak yerine, yayılmacılığın çıkarları lehine İkili Yatırım Koruma ve Teşvik anlaşması (BIPPA) imzalanmıştır. Bu bağımsız ulusal ekonomiyi inşa etmede ek bir engel teşkil etmiştir. Halk, onlar için devrimci toprak reformları temelinde alternatif bir anlaşma yapılmaksızın, büyük Halk Savaşı esnasında ele geçirdikleri topraklardan kovulmaktadır. İşçiler çıkarları için çalışmak yerine, protesto haklarından mahkum edilmektedirler. Hükümetin önderliğinde olan yoldaşlar partinin siyasi çizgisini, kararlarını, direktiflerini ve mekanizmasını büyük ölçüde yok sayarak anarşik biçimde kendilerini ortaya koymaktadır. Bu durumda partinin iktidarda kalmaya devam etmesinin hiçbir haklı nedeni yoktur.

D. İki Çizgi Mücadelesi Üzerine

Parti içinde sürmekte olan iki çizgi mücadelesi bir dizi aşamadan geçmiştir. İki çizgi mücadelesinin düğüm noktası şunlardır: Demokratik cumhuriyetle tatmin mi olacağız, yoksa federal halk cumhuriyetine mi ilerleyeceğiz; devrimin parlamenter sistem yönünde çözülmesi mi yoksa kitle ayaklanması için hazırlık mı yapacağız; ulusal bağımsızlığımızı mı savunacağız, ulusal kapitülasyonu mu seçeceğiz; halkın kendi kendini yönetimi ve yaşamına ilişkin temel sorunları çözerek onurlu bir ordu entegrasyonu temelinde bir barış sürecini mi seçeceğiz, yoksa eski devlet iktidarının karşısında diz mi çökeceğiz; antiemperyalizm ve antifeodalizm özlü bir anayasa mı yapacağız yoksa gerici parlamenter bir anayasa mı yapacağız?

Partide iki çizgi mücadelesi inişli çıkışlı biçimde ilerledi. Palungtar plenumunun ardından merkez komite toplantısının yapıldığı zamana dek parti devrimci bir siyasi çizgi benimsemişti. Bu siyasi çizgiyi uygulama sorunu doğduğunda durum tersine dönmeye başladı. Nisan 2011’deki merkez komite toplantısında partinin devrimci siyasi çizgisi aniden azınlık statüsüne indi. Partimizin önderliğinde bir hükümetin oluşturulması sürecinden geçerek bugüne gelindiğinde ise durum tam bir U dönüşü yaşadı. Mayıs 2011’de daimi komitede ordunun entegrasyonu üzerine alınan karar, Madeşi partileri ile imzalanan dört maddeli anlaşma, konteynırların anahtarlarının teslimatına ilişkin karar, yerel yönetimlere Halk Savaşı döneminde ele geçirilen toprak ve mülkiyetin geri verilmesi emri, BIPPA ve ordu entegrasyonunu da içeren 7 maddelik anlaşma bu U dönüşünün sonucu oldu.

Birinci önderlik iki çizgi mücadelesinin hangi yöne doğru ilerleyeceğinde belirleyici role sahip. Sınıf mücadelesi gibi, iki çizgi mücadelesinde de birinci önderlik hem stratejide hem taktiklerde devrimci bir rol oynamalıdır. Ancak şu anki iki çizgi mücadelesinde birinci önderliğimiz strateji ve taktiklerde tam tersi bir rol oynamıştır. Mao’nun “yapılacak üç şey ve yapılmayacak üç şeyine” tam karşıt bir rol oynamıştır. Bu sürecin bütününde birinci önderlik devrimci saflarda devrimci siyasi çizgiye karşı aldatma ve yalan söyleme, birini diğerine karşı oynama, kendisini geçirgen ve soyut biçimde sunma, diğerlerini zayıflatma politikası izleme, önderleri ve çalışanları sahte vaatler ve güvencelerle çekerek sonra aldatma stratejisini benimsemiştir. Bu tip bir strateji ancak sınıf düşmanının çıkarlarına yarar ve yaramaktadır da.

Benzer biçimde birinci önderlik iki çizgi mücadelesini sağlıksızlaştırmaya çalışmaktadır. Başkan yoldaş Dhobighat anlayışının “kutsal olmayan ittifak” olduğunu söylüyor. Ama kime karşı ve nasıl bir ilişki geliştirdiği şimdi açıktır. Kendi siyasi çizgisine muhalefet eden yoldaşlara karşı temelsiz suçlamalarda bulunmuştur. Devrimci liderleri ve işçileri bakanlık mevkisi ve fırsatları alamadığı için memnuniyetsiz olmakla suçlamıştır. Bu şekilde ideoloji, ilkeler ve politikalar temelinde başlatılan iki çizgi mücadelesinin altını oymuştur. Dhobighat anlaşmasına varıldığında ne kadar korktuğunu ve endişelendiğini herkes bilir. Dhobighat anlaşması gerçekleşirse kendi pozisyonunun zayıflayacağından ya da kaybedeceğinden korkmuştur. Yani şimdi sorun mevkiiyle değil devrim, ilkeler ve politikalarla ilgilidir.

Şimdi parti içindeki iki çizgi mücadelesi varlıklı sınıf ile yoksun sınıf arasındaki bir mücadeleye dönüşmektedir. Devrimci çizgi zayıflamakta ve yenilmekteyken oportünist çizgi muzaffer olmaktadır. Parti hızlıca sağcı oportünizme ve ulusal kapitülasyona yönelmekte ve yönlendirilmektedir. Halen vaktimiz var. Bizim cephemizden partiyi felaketten kurtarmak ve devrimci çizgiye dönüştürmekte özel bir rol oynamamız elzemdir. Ve bunu yapmalıyız.

Küreselleşmiş emperyalizm ve proleter devrimin bu çağında proleter sınıfın önderlerinin sınıfsal statüsünü yükseltme, sınıf düşmanlarının partiye sızması, ideolojik ve politik kısırlaştırılma süreçleri daha hızlı biçimde gerçekleşmektedir. Hepimiz bu eğilime karşı uyanık olmalıyız.

E. Yeni Demokratik Devrim Anlayışı Hakkında

Demokratik cumhuriyetin kuruluşuna, federalizm ve laikliğin kurumsallaşmasına rağmen ve partimizin önderliği altında bir hükümetin kurulmasına rağmen, Nepal halen yarı-feodal ve yarı-sömürge durumundadır. Devlet iktidarı halen komprador ve bürokratik kapitalist sınıfın ve feodal sınıfın elindedir. Şimdi, bir yanda komprador bürokratik kapitalist sınıf ve Hindistan yayılmacılığı, diğer yanda Nepal halkı temel çelişki haline gelmiştir.

Şu anda önümüzde ciddi bir sorun ve tehdit durmaktadır. Sorun, parlamenter reformizm ve ulusal kapitülasyon karşısında boyun mu eğeceğimiz, yoksa federal halk cumhuriyeti ve ulusal bağımsızlık için mücadele mi edeceğimiz sorunudur. Mevcut koşullarda bir halk anayasası yapmak, ulusal bağımsızlığın korunması ve halkın günlük yaşamının temel sorunlarının çözümü yönünde hiçbir somut olasılık yoktur. Bu arka cepheye karşılık, sıkı bir biçimde ülkenin, halkın ve devrimin safında durmalıyız. Bundan başka bir alternatif yoktur.

Yeni Demokratik Halk Devrimi gerekli olduğu kadar mümkündür de. Etkili biçimde hazırlık çalışmalarını ilerletirsek, kitle ayaklanmasının geniş koşulları vardır. Bu bağlamda şu konulara değinmeye değer: Öncelikle, halk eski tarzda değil yeni biçimlerde yaşamak istiyor. Halk değişim ve dönüşüm arıyor. Eğer anayasa kendi çıkarlarına yapılmazsa halk mücadele etmek için sokağa çıkmak zorunda kalacaktır. İkincisi, ulusal bağımsızlığın savunulması sorunu daha ciddi ve tehdit edici hale gelmektedir. Emperyalizme karşı mücadele Nepal’de tarihi bir role ve geleneğe sahiptir. Nepal halkı her türlü emperyalist ve Hindistan yayılmacı müdahale ve egemenliğinden kurtuluş istemektedir. Üçüncüsü, tüm siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda kriz derinleşmekte ve yoğunlaşmaktadır. Bu gerici devlet iktidarının krizidir. Bu kriz tüm sınıfları ve kesimleri etkilemektedir. Halk bu krize dayanacak durumda değildir. Dördüncüsü, Nepal parlamenter ve gerici güçleri arasında iktidar ve mevki için kıyasıya bir mücadele ve kavga vardır. Tüm bir devlet iktidarı ve mekanizması bu tipten çelişkilerden etkilenmektedir. Beşincisi, bazı uluslararası güçler arasında Nepal’i kendi çıkarları için kullanmak için sert bir rekabet vardır. Fakat bazı ülkeler Nepal’in bağımsızlığına ve ulusal onuruna saygı gösterme eğilimindedir ve göstermektedir. Altıncısı, partimiz halkın parlak bir geleceğe olan umudunun merkezindedir. Fakat partide bazı ciddi sapmalar vardır ve bu sapmalar derinleşmiştir. İki çizgi mücadelesi de çok çetinleşmekte ve güçlenmektedir. Bugünün ihtiyacı ülkeyi, halkı ve devrimi odak noktası olarak alarak, iki çizgi mücadelesini sağlıklı ve dostça bir biçimde sürdürerek ve kendimizi her türlü sapmadan kurtararak dönüşmek yoluyla birleşmek ve partiyi birleştirmektir. Açıktır ki ancak bu tarihsel ihtiyacı karşılarsak parti çok güçlü olacaktır ve devrime önderlik edebilecektir.

F. Program, Politikalar Ve Siyasi Çizgi

Program, politikalar ve siyasi çizgimizin özü yeni demokratik halk devrimi yoluyla ülkeyi yarı feodal ve yarı emperyalist koşullardan kurtararak büyük sosyalizm ve komünizm hedefini başarma yolunda ilerlemektir. Temel taktiğimiz federal halk cumhuriyetinin kurulması, ulusal bağımsızlığın savunulması ve halkın yaşamına ilişkin temel sorunların çözülmesi için hazırlık yapmaktır. Palungtar’da partinin gelecek siyasi çizgisi ve eylem planlarına ilişkin yapılan genişletilmiş toplantının ardından düzenlenen merkez komite toplantısında alınan kararlar esasen bugün bile doğrudur. Bu kararlara dayalı olarak kimi ek değişikliklerle birlikte ilerlemeliyiz.

G. Sorunları Çözmek İçin Asgari Program Hakkında

Var olan sorunları çözmek için şu önermeler yapılmıştır:

Kimi değişikliklerle birlikte Palungtar genişletilmiş toplantısının hemen ardından yapılan merkez komite toplantısında kabul edilen siyasi çizgi temelinde ilerlenmesi.

Şu konular üzerinde parti başkan yardımcısı ve genel sekreter yoldaşların parti merkezine sunulan ve gündemleştirilen sorun ve konular doğru biçimde analiz edilerek muhatap alınmalı ve çözülmeli: Dört-madde anlaşması, konteynırların anahtarlarının teslimi, yerel yönetimlere el konulan toprak ve mülkiyetin geri verilmesi, ordunun entegrasyonu, yedi maddelik anlaşma, BIPPA, vasıf dışı HKO üyelerinin talepleri, YCL ve gönüllüler birliklerinde çalışan HKO savaşçıları için uygun paket, önderliğin güvenliği için çalışan HKO üyelerinin daha önce kesinti yapılan maaşlarının ödenmesi, yararlı savaşçıların sınıflandırılması ve emeklilik, iş ve onurlu destek paketlerinin verilmesi.

Parti temsilcileri hükümetten çekilmeli. Parlamenter cephe daha etkin ve sokak cephesine öncelik verilerek yürütülmeli.

Federal halk cumhuriyeti temelinde antifeodal ve antiemperyalist özlü bir anayasa yapılmalı. İşçi ve köylü sınıfının çıkarları ve temsiliyeti, kadınlara, dalitlere ve Müslüman topluluklara özel haklar, etnik özerklik kuralının ulusal azınlıklara ve Madeşi topluluklara kendi kaderini tayin hakkı ile birlikte teorik olarak kabul edilmesi, devletin yeni temelde yeniden yapılandırılması ve tam oranlı temsiliyet ve kapsayıcı sistem ile halkın haklarının güvencelenmesi.

Barış sürecinin ülkenin ve halkın çıkarları lehine ilerlemesi ve halk anayasasının yapılmasına dair bir güvence yoksa HKO’nun entegrasyonu ve halk-karşıtı anayasanın yapılması gündeme alınmamalıdır. Farklı koşullarda devrim yeni bir yaklaşımla ilerletilmelidir.

Ülkenin ulusal egemenliğinin ve bağımsızlığının korunmasına ilişkin konulara ciddiyetle yaklaşılmalı ve 1950 anlaşması dahil tüm eşitsiz anlaşmaların ve sözleşmelerin iptali, halk anayasasının yapılması, devrimci toprak reformları ve insanların günlük yaşamını ilgilendiren diğer yakıcı konuları konu alan mücadeleler yürütülmelidir.

Partide demokratik merkeziyetçilik, komite sistemi ve kolektif karar alma mekanizmaları inşa edilmelidir

Parti içindeki kamuoyunu ilgilendiren muhalif görüşler halka açık olmalıdır ve “eleştiride özgürlük, eylemde birlik” ilkesi uygulanmalıdır.

Partinin kültürel, siyasi ve örgütsel yaşamını canlandırmak için bir asgari standart formüle edilmeli ve acilen uygulanmalıdır ve yeni tipte bir parti inşası için bir temel yaratılmalıdır.

Şu anda sınıf mücadelesini ilgilendiren sorunları çözmeye ve ancak bu sorunlar ele alınıp çözülünce partinin ulusal kongresinin hazırlıklarını yapmaya öncelik verilmeli.

Şehit ve kayıp savaşçıların ailelerine gereken saygıyı gösterme ve geçim yardımı sağlamaya, engelli ve yaralanmış savaşçıların tedavileri ve geçim yardımı için uygun düzenlemeleri güvence altına almaya ve kayıp savaşçıların durumlarını netleştirmeye özel dikkat gösterilmeli.

Partinin maliye ve hesap işlemleri ve işleyişini bilimsel, güncel ve şeffaf hale getirmek, kışlaların hesaplarını ve mali işlemlerini açıklamak. Halk Kurtuluş Ordusu tasarrufları ve diğer mülkleri şeffaf hale getirilmelidir ve adil dağıtımları için anlaşma yapılmalıdır.

4. Gelecek Programları Ve Eylem Planı

Gelecek programları ve eylem planı dört hazırlığa bağlıdır. Bunlar şu şekilde sunulabilir:

İdeolojik Ve Siyasi Hazırlık

-Komprador ve bürokratik kapitalizm, feodalizm, emperyalizm ve yayılmacılığa karşı direnmek, yeni demokratik halk devrimi, federal halk cumhuriyeti ve ulusal bağımsızlık lehine güçlü bir halk temelinin yaratılması.

-Güvenilir kardeşçe iç ilişkileri geliştirmek ve buna uygun olarak ülkenin ve halkın bağımsızlığı ve kurtuluşu için kamuoyu inşa etmek.

-Revizyonizmin her türüne ve özellikle sağ revizyonizm, ulusal kapitülasyon ve neo-revizyonizme karşı etkili bir ideolojik mücadele başlatmak.

-Parti eğitimi başlatılmalı. Siyasi eğitim için düzenlemeler yapılmalı.

Örgütsel Hazırlık

a) Parti:

-Hataların, zaafların ve eksikliklerin düzeltilmesi; parti dönüşüm yoluyla birleştirilmelidir.

-İki çizgi mücadelesini sağlıklı ve dostça sürdürmek.

-İki çizgi mücadelesinin yürütülmesine ilişkin yeni bir işleyişin geliştirilmesi.

b) Halk gönüllüleri:

-Halk gönüllüleri merkezden yerel düzeye doğru örgütlü biçimde harekete geçirilmelidir.

-Somut programlar formüle edilerek halk gönüllüleri halkın hizmetine ve halkın harekete geçirilmesine katılmalıdır.

c) Birleşik Cephe:

-Merkezi düzeyde eğilim duyan yurtsever, cumhuriyetçi ve solcularla halk cephesi oluşturulmalı.

-Yerel düzeyde yerel durum ve ihtiyaçlar temelinde bir birleşik cephe yaratılmalı.

d) Üç araç:

-Yerel düzeyde partinin, halk gönüllülerinin ve birleşik cephenin görevleri örgütlü biçimde ilerletilmeli.

e) Kadro sorunları:

-Partinin tüm kaynakları eşit ve adil biçimde dağıtılmalı.

-Merkezi, il ve ilçe düzeylerinde ekonomik planların yapılması ve üretken faaliyetlerin örgütlenmesi.

5. Mücadeleye İlişkin Hazırlıklar

Mücadele ve halkı harekete geçirme görevleri aşağıdaki konular üzerinde ilerletilmelidir:

Anayasanın yapılması.

Ulusal bağımsızlığın savunulması; 1950 eşitsiz anlaşmasının lağvı, yukarı Karnali, Arun III ve BIPPA üzerine anlaşma. Karşılıklı eşitlik ve anlama temelinde yeni anlaşmaların talep edilmesi ve sınır ihlallerinin protesto edilmesi yoğunlaştırılmalı.

Halkın, geçim sorunları gibi yakıcı sorunlarına hitap etmek ve enflasyon (fiyat yükselmesi) ve karaborsaya karşı protesto.

Ev içi hizmetçilere (hali, gothala ve haruwa), topraksız yaşayanlar ve kamaiyalar (angarya emekçileri) dair sorunların, devrimci toprak reformlarına odaklanarak çözümlenmesi.

Halk Kurtuluş Ordusu’nun vasıf dışı üyelerine yardım paketi veya emeklilik; kışlaları terk etmiş ve YCL içinde çalışan HKO savaşçılarına mali destek.

Şehitlerin ve kaybedilen savaşçıların ailelerinin sorunlarının çözümü; ve gazi olmuş savaşçıların sorunlarının çözümü.

Halk Savaşı sürecinde Maoistlere açılan her türlü suçlama ve dosyanın geri çekilmesi veya düşürülmesi.

6. Diğer Hazırlıklar

Diğer hazırlıklar değişik konular temelinde ve onlara bağlıdır.

Program Akışı

Örgütlenme boyutu:

-Merkez Komite toplantısının hemen sonrasında il ve ilçe düzeyinde toplantılar örgütlenmeli ve eylem planları formüle edilmelidir.

-Değişik düzeylerde eğitim yürütülmelidir.

Mücadele boyutu:

-Somut bir mücadele programı hazırlanmalı.

-Mücadele aşama bilgisi üzerinde ilerletilmeli. Örgütlenme ve mücadeleye ilişkin görevlerin somutlanması merkez veya daimi komite toplantısında belirlenmeli.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi