Emekçinin Tarihinden: DGM Direnişi

12 Mart 1971 darbesinden sonra emek hareketinde öne çıkan en önemli eylemler, hiç şüphesiz Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’in öncülüğünde yürütülen siyasal içerikli eylemler, direnişler ve boykotlar oldu. Düşünce özgürlüğünü, ezilenlerin örgütlenme haklarını yasaklayan yasaların ve bunların uygulayıcısı olan Devlet Güvenlik Mahkemeleri DGM’lerin kaldırılması, işçi hareketi başta olmak üzere ilerici-devrimci demokratik toplumsal harekete karşı geliştirilen saldırılara karşı, 1975-1980 yılları arasında yürütülen mücadelelerde, işçi hareketinin tarihinde önemli bir yere yere sahiptir.

“DGM’ye hayır! 141.-142. maddeler kaldırılsın!”, “Söz, örgütlenme özgürlüğü istiyoruz!” sloganlarıyla 5 yıla yayılan mücadeleler, coğrafyamızdaki işçilerin siyasal gücünü; toplumsal siyasal konularda üstlenebileceği rolleri ve öncülük niteliklerini de gösteriyordu. Ayrıca bu dönem, on yıllarca siyasetin dışında tutulmaya çalışılan işçilerin politikaya etkin biçimde ve doğrudan müdahil olduğu en özgün eylemleri resmediyordu.

Döneme damgasını vuran işçi sınıfının politik eylemlerinin başında DGM’lere karşı yürütülen ve “Genel Yas Eylemleri” olarak da bilinen tarihi eylemler bulunuyordu. ‘60’lı yıllar boyunca yürütülen kararlı, militan ve hak alıcı mücadeleler, DİSK’in kurulması, yükselen toplumsal muhalefet ve gençlik hareketi dalgası işçilerde de karşılığını bulmuştu. NATO ve ABD emperyalizmine karşı mitingler, 15-16 Haziran 1970 Büyük işçi direnişinde de ifadesini bulan bu dinamik sınıf hareketinde ‘70’li yıllar boyunca veriyordu.

12 Mart 1971 darbesinin ardından coğrafyanın bütününde sıkıyönetim ilan edildi. Ayrıca sıkıyönetim komutanlıklarına bağlı olağanüstü yetkilere sahip sıkıyönetim mahkemeleri kuruldu. 12 Mart darbecileri grev ve direnişleri yasakladı ya da erteledi. Yüzlerce sendikacı, işçi, emekçi, memur, aydın, öğrenci, ilerici-devrimci gözaltına alındı, işkencelerden geçti, tutuklandı. Özel olarak kurulmuş olan sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı.

Birçok ilerici, devrimci, öncü işçi ve aydın cezalandırıldı. ‘68 gençlik önderlerinden ve 71 çıkışının mimarı Denizler idam sehpalarına çıkarıldı, Mahirler Kızıldere’de, İbrahim Diyarbakır Cezaevi’nde öldürüldü.

12 Mart faşist diktatörlüğü 61 anayasına 26 Haziran 1973’te eklediği diğer bir maddeyle, Devlet Güvenlik Mahkemeleri DGM’leri kurdu. 1973 yılında yapılan genel seçimlerden sonra Ocak 1974 tarihinde Ecevit’in başkanlığında kurulan CHP-MSP koalisyon hükümeti, sıkıyönetim mahkemelerinin devamı olan DGM’leri devam ettirdi. O süreçte tekrar yükselmeye başlayan toplumsal muhalefet sıkıyönetimsiz sıkıyönetim mahkemeleri olan DGM’leri de hedefledi. Tarihe “DGM direnişi” olarak geçen eylemlere yol açan süreç de böyle başladı.

Bu baskı ilk sonuçlarını vermeye başladı. 11 Ekim 1975 tarihinde Anayasa Mahkemesi DGM’lerin kuruluş yasasının anayasaya aykırı olduğu kararını verdi ve yasayı iptal etti. Ancak bu dönemde, yönetememe ve siyasi istikrarsızlık sürüyordu. CHP- MSP koalisyon hükümetinin ömrü pek uzun olmadı. Peşinden Sadi Irmak başkanlığında kurulan teknokratlar hükümeti de kısa sürede çöktü. Bu süreç, AP, MSP, MHP ve Cumhuriyetçi Güven Partisi koalisyonu Demirel başkanlığında Birinci Milliyetçi Cephe (MC) hükümetinin kurulmasına evrildi. Bu hükümet, Anayasa Mahkemesi’nin DGM kuruluş yasasını iptal etmesinden sonra, 1976 yılında yeniden DGM’leri kurmak için çalışma başlattı.

DİSK, DGM’lerin burjuva “sınıf mahkemeleri” ve “sıkıyönetimsiz sıkıyönetim” olduğuna dikkat çekerek, “DGM’lere Hayır”, “MC’ye Hayır”, sloganlarıyla bir eylemler zinciri oluşturmaya karar verdi.

51 yıl aradan sonra 1976’da 1 Mayıs’ı yasal olarak kutlayan DİSK, yüz binleri 1 Mayıs alanı Taksim’e taşımıştı. Dönemin ekonomik ve sosyal mücadeleleri hızlı bir politik mecraya dökülüyor, çok güçlü bir sol-sosyalist mücadele dinamiği gelişiyordu. ‘76’ya gelinceye kadar geçen 3 yıl boyunca özellikle DİSK’in örgütlü olduğu özel sektörde grev hareketi yükseliyordu.

DGM’lere karşı yürütülen mücadelenin startı kitlesel 1 Mayıs’tan sonra hızlandı. DİSK yönetimi 5 Temmuz 1976 tarihinde “Devlet Güvenlik Mahkemeleri sıkıyönetimsiz sıkıyönetim demektir” uyarısında bulundu. 9 Temmuz’da ise temsilciler meclisini toplayarak DGM’leri tartışmaya açtı. Tarihler 16 Eylül’ü gösterdiğinde DİSK yönetim kurulu ve Başkanlar Konseyi bir çağrı yayınlayarak “DGM’lerin kapatılması ve MC hükümetinin anayasal ve demokratik yollardan düşürülmesi” için “genel yas” ilan etti; işçileri ülke genelinde mücadeleye çağırdı. İşçi hareketinin tarihinde DGM direnişi ve “Genel Yas Eylemi” olarak geçen bu tarihsel direnişin fitili de böyle ateşlenmiş oluyordu.

DİSK’in yetkili organlarının ilan ettiği “Genel Yas” kararı, hemen etkili ve zengin eylem biçimleriyle yaşama geçirildi. Her gün öğleden sonraları, sessiz matem yürüyüşleri yapıldı. Mitingler düzenlendi, yer yer üretim durduruldu. Tespit edildiği kadarıyla İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara, Adana, Antalya, Mersin, Balıkesir, Kayseri, Diyarbakır ve Sakarya gibi birçok ilde on binlerce işçi iş bırakarak eylemler düzenledi.

Ekonominin can damarı niteliğindeki Ereğli Demir Çelik, İpragaz, Aliağa Rafineri, Pirelli, Goodyear, Renault ve Tofaş gibi iş yerlerinde eylemler nedeniyle üretim tamamen durdu. Ayrıca İstanbul ve Ankara’da temizlik işçileriyle taşıma hizmetinde çalışan işçiler iş bırakıp eylemlere katıldığı için bir iki şehirde günlük yaşam neredeyse felç oldu.

DİSK’in öncülüğünde başlatılan bu tarihi direnişe, işçi ve emekçilerin yanı sıra TÖB-Der, TÜM-Der, TÜS-Der, TMMOB gibi birçok ilerici demokratik kurum ve kuruluş da aktif destek verdi. Türk-İş yönetimi, DGM’lere karşı olmamasına rağmen bu konfederasyona bağlı Harb-İş, Yol-İş, Yapı-İş ve bazı şubeleriyle Petrol-İş Sendikaları da DGM direnişinde yer aldılar. İlerici-devrimci sosyalist örgütler de, kurulduğu ilk andan kapatılmasına kadar Sıkıyönetim Mahkemeleri ve DGM’lere karşı, gerek mahkeme kürsülerinde gerekse de sokakta, mücadelenin en aktif bileşenlerinden biri oldular; en ön saflarda yer tuttular.

DİSK’in öncülüğünde başlayıp çığ gibi büyüyen DGM direnişinin etkisi kısa zamanda bütün coğrafyayı sardığı gibi, yurt dışında da yankı uyandırdı. Almanya’da direnişe destek toplantıları yapılırken, çeşitli uluslararası kuruluşlar ve sendikalar da destek mesajları göndererek enternasyonal dayanışma örnekleri sergilediler.

Eylemin 5. gününde 21 Eylül 1976 tarihinde DİSK Genel Merkezi polis tarafından basıldı. Bir gözdağı niteliği taşıyan bu baskınla konfederasyonun merkezi arandı, yürütme kurulu üyeleri gözaltına alınarak tutuklandı. Bu baskına karşı düzenlenen gösteriler sonunda, sendikacılar 2 gün sonra serbest bırakıldı.

DGM direnişi ve yürütülen mücadele bu dönemden sonra daha da şiddetlenmeye başladı. 27 Eylül günü Ankara’da, DİSK’in DGM direnişini destekleyen büyük bir miting düzenlendi. Yoğunlaşan ve etkileri her geçen gün daha da artan bu eylemler karşısında hükümet ve sermaye çevreleri de DİSK’i hedef alan uyarılara giriştiler. DİSK’in ve ona bağlı sendikaların örgütlü olduğu işyerlerinde birçok sendika temsilcisi ve üyesi işten çıkarıldı. İşten çıkartmaların artması üzerine DİSK Yürütme Kurulu bir açıklama yaparak; tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesi çerçevesinde yeni bir değerlendirme yapacağını duyurdu. İşçiler de ikinci bir karara kadar işbaşı yaptı.

5 Ekim 1976 tarihinde DİSK yeni bir açıklama daha yaparak işten atılan tüm üyelerinin güvence altında olduğunu duyurdu. Bu amaçla DİSK Olağanüstü Genel Kurulu toplandı, dayanışma fonunun güçlendirilmesi kararını aldı. Böylece işten atmaların direnişi kırmasının önüne geçilecek, mücadele birlik ve dayanışma zemininde yürütülecekti.

Emekçilerin bu kararlılığı karşısında daha fazla dayanamayan 1. MC hükümeti yeni bir DGM yasası çıkartamadı. Ayrıca, 11 Ekim 1976 tarihinde DGM’leri kapatmak zorunda kaldı.

Böylece “DGM’lere hayır, milliyetçi cephe hükumetini yıkacağız” sloganı etrafında örgütlenen ve “Genel Yas Eylemleri” olarak bilinen siyasal nitelikli DGM direnişi başarıyla sonuçlanmış oldu.

DGM direnişi karşısında saldırıya geçen MESS, TİSK ve üye patronlar direnişe katılan 3000’i aşkın öncü işçiyi işten attılar. Kara liste hazırladılar. Bu saldırıdan nasibini alan fabrikalardan biri de Profilo’ydu. Profilo işçileri 18 öncü işçinin atılmasına 29 Eylül’de topluca direnişe geçerek yanıt verdiler. Polis saldırısı karşısında fabrikayı işgal ettiler. Direnişin ikinci gününün sabah vardiyasına gelip direnişe katılacak işçilere polis silahla saldırarak Yakup Keser adlı işçiyi katletti. Egemenler işçileri aldatmak için polisi çekip jandarmayı öne sürdüler, uzlaşmayla sona erdirme numarasına başvurdular. Fakat fabrika işgali sona erdikten sonra jandarma işçileri fabrikayla aynı semtte bulunan Gayrettepe siyasi polis şubesine teslim etti. Tutuklanan az sayıdaki öncü işçi DİSK Olağanüstü Kongresine şehit işçi yoldaşı anan ve kararlılık dile getiren mesaj göndererek direnişe sahip çıktı.

Bu direniş başta işçi sınıfı olmak üzere toplumsal muhalefete büyük bir moral gücü kazandırdı. Yeni mücadeleler için büyük bir dayanak oldu. Nitekim aynı nitelikli bir etkiyi sendikal alanda göstermek üzere çalışmalar yapıldı; o ruhu ve moral gücünü taşıyan sloganlar üretildi. “DGM’yi ezdik sıra MESS’te” sloganı işçi hareketinde dönemin en çarpıcı sloganı oldu.

Başarıyla tamamlanan DGM direnişinden sonra işçilerin DİSK öncülüğünde yürüttüğü siyasal mücadelelerde bir artış ve yaygınlık da gözlendi. 1977 1 Mayıs’ı bu siyasallaşmanın doruğunu oluşturacaktı.

DİSK yönetimi o dönemde revizyonist TKP’nin etkisi altındaydı. İşçi hareketinde bu militan direniş ve siyasallaşma eğilimini devrimci tarzda değerlendiremedi. Örneğin artan faşist katliamlara ve MHP’li katiller sürüsünün cinayetlerine karşı işçi hareketinin tavır almasına, direnişler geliştirmesine yanaşmıyordu. Örneğin ‘77 1 Mayıs katliamına karşı bile işçi hareketinin gücünü değerlendiremedi. DİSK yönetimi DGM direnişinde bile ‘bozguncuların oyununa gelmeyin’ uyarısını yapıyor, denetiminin güçlü olduğu işyerlerindeki grevlerde devrimci hareketin kadrolarını işçilerden tecrit etmeye özel çaba harcıyordu. Bu öne çıkan ve sertleşen antifaşist mücadelede işçi sınıfı hareketini pasif tutmak demekti ve esasen de DİSK’teki TKP’nin ekonomist-sendikalist çizgisinden kaynaklanıyordu. Fakat belirtmek gerekir ki DİSK-TKP yönetimi bu çizgisine rağmen DGM’lere karşı mücadeleye yasal demokratik mevzilerin korunması bakış açısıyla önem verdi ve büyük siyasal bir işçi direnişinin gerçekleşmesinin önünü kapatmadı açtı.

TKP-DİSK yönetiminin antifaşist anlayışı daha çok Ecevit CHP’siyle cephe kurmaya dayanıyordu. Nitekim bir süre sonra bu güçler Ulusal Demokratik Cephe önerisini gündeme getirdi. Tabii gerçek politik hayatta, bu, Ecevit kuyrukçuluğu demekti. Bu politikanın sonuçlarından biri DİSK’te CHP’li sendikacıların güçlenmesi oldu. CHP’liler yönetimi aldıktan sonra 1978 16 Mart öğrenci katliamına karşı 2 saatlik uyarı eyleminden başka işçi hareketini antifaşist mücadelede daha da geri çektiler. Maraş katliamı başta gelmek üzere faşist katliamlar karşısında işçi hareketini pasif tuttular. Devrimci hareketin güçlü örgütleri DİSK‘te çalışma özgürlüğü tanımayan TKP’lilere karşı CHP’li Baştürk’e destek vererek DİSK’te güçlenmeyi umdular ama bu da nesnel olarak işçi hareketinin devrimci gelişmesini sekteye uğratan rol oynadı.

Böylece işçi hareketinde ‘70’li yılların ikinci yarısının ilk yıllarında başlayan politikleşme ve devrimci potansiyel iyi değerlendirilemeyerek sonraki yıllarda düşüşe geçti.

Bugün dünyada yeniden canlanan işçi kitle hareketi dalgasına ülkemiz işçi hareketi de katılacaktır. Yeniden işçi hareketini geliştirirken DGM direnişi örnek alınmalı, örneğin ‘söz ve karar tabanın’ sahteliği altında cezai saldırılar karşısında işçilere yeterince sahiplenilmeyen zaaflara düşülmemeli. Bugün halklarımızın mücadelesine karşı zindancı faşizmin ceza makinası olarak işlev gören TMY-ÖYM(TMM)-F tiplerini, işçi hareketinin hedeflemesi bakış açısıyla hareket edilmelidir.

*Bu çalışma Kırıklar 1 Nolu F tipindeki Komünist tutsaklar tarafından hazırlanmıştır.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi