MAS Bir Köylü Hükümetidir

Bolivya Komünist Partisi (Marksist-Leninist- Maoist) Merkez Komite Üyesi Luis Salazar ile söyleşi

Dünya halklarının gözü ABD’nin arka bahçesinde antiemperyalist mücadeleyi yükselten Latin Amerika halklarındayken, bu yükselişin merkez üslerinden biri olan Bolivya’da ABD emperyalizminin desteğiyle toprak sahipleri oligarşisi, uluslararası tekeller ve işbirlikçileri ülkenin bölünmesi politikalarını da içeren bir kuşatmayla ilerici güçlere diz çöktürmeye çalışıyor.

Bolivya’da bu yüzyılın başından beri yükselişte olan işçi, köylü ve orta sınıfların hareketinin ardından 2006 yılı başında devlet başkanlığına gelen Sosyalizm İçin Hareket (MAS) lideri, koka ekicisi köylülerin başlıca temsilcisi Evo Morales, içte ve dışta antiemperyalist, halkçı içerikli reform politikaları uygulamaya koydu. Kendisini iktidara taşıyan halk mücadelesinin temel talepleri olan, Bolivya’nın petrol ve doğalgaz zenginliklerinin yağmalanmasının engellenmesini, bu işletmelerin çokuluslu tekellerin elinden devletin eline geçmesini, bir kurucu meclisin toplanarak yeni anayasanın yapılmasını program edindi. Dış politikada da antiemperyalist bir hat izledi ve Hugo Chavez’in Venezuela’sıyla Latin Amerika’da ABD emperyalizmi için “şer ittifakının” asli bileşenlerinden oldu.

Hükümetin, ulusal burjuva içerikli ilerici antiemperyalist politikaları, ABD emperyalizminin, çokuluslu tekellerin ve yerli işbirlikçilerinin ve büyük toprak sahiplerinin çıkarları ile çatışmaya girdi. ABD emperyalizminin desteklediği Bolivya oligarşisi, Santa Cruz, Tarija, Pando ve Beni eyaletleri valileri üzerinden Evo Morales hükümetiyle açık bir çatışmaya girişti.

Sivil itaatsizlik çağrı ve eylemlerinden sabotajlara, Morales taraftarlarına yönelik fiziksel saldırılara dek çeşitli yöntemlere başvuran Doğu Eyaletleri Valileri, son olarak, Bolivya anayasasına göre hiç bir hukuki zemini bulunmayan, seçim kurulunca yasadışı ilan edilen ve hükümetin de sonuçlarını tanımadığı “özerklik referandumlarını” örgütlemeye başladılar. İlk referandum, Bolivya nüfusunun dörtte birinden fazlasını, ülkenin petrol ve doğalgaz kaynaklarının yüzde 10'unu ve verimli tarım arazilerini içeren Santa Cruz eyaletinde 4 Mayıs’ta gerçekleştirildi.

Ayrılıkçı referandumun hemen öncesinde, 1 Mayıs kutlamalarında Evo Hükümeti, %50’si İtalyan olan telekomünikasyon şirketi Entel’in ve çokuluslu tekellerin sahip olduğu dört doğalgaz şirketinin kamulaştrılacağım açıkladı. Bu aynı zamanda, ayrılıkçı referandum yanlılarına verilmiş, antiemperyalist içerikli programda kararlılık mesajıydı. Eyalet valisinin doğrudan seçilmesini ve yasama yetkisine sahip olacak bir eyalet meclisi kurulmasını; eyaletin vergi, telekomünikasyon, konut, toprak ve ulaştırma gibi alanlarda kendi politikalarını belirlemesini; valinin uluslararası anlaşmalar imzalayabilmesini; eyaletin kendi polis gücünü oluşturmasını; vali ve vali yardımcısıyla 15 ilçe kaymakamının dokunulmazlığa sahip olmasını ve Santa Cruz'a göçün valilik tarafından düzenlenmesini içeren referandum, Morales taraftarlarınca boykot edildi. Düzenleyicilerinin % 84 kabul oyu çıktığını iddia ettiği referandum, Hükümet tarafından tanınmadı ve sonuçlar yalanlandı. Uluslararası alanda da Morales’in başarılı politikalarının etkisiyle yankı bulmadı.

Evo Morales, Santa Cruz referandumundan sonra büyük bir hamle yaparak, “Geri çağırma referandumu” ilan etti. 10 Ağustos’ta yapılması planlanan bu referandum’a göre, devlet başkanı, başkan yardımcısı ve 8 valinin görevden alınıp alınmayacağı belirlenecek. Bolivya halkı ve ilerici devrimci güçler şimdi 10 Ağustos referandumuyla faşist valilerin temsil ettiği oligarşiyi geriletmeye hazırlanıyor.

Santa Cruz referandumunun hemen öncesinde, Bolivya Komünist Partisi (Marksist-Leninist- Maoist) Merkez Komite Üyesi Luis Salazar ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

BKP (MLM), revizyonist Bolivya Komünist Partisi’nin General Banzer diktatörlüğüne açık destek boyutuna dek varan ihanet sürecinde bu partiden ayrılan ve daha sonra farklı eyaletlerde birbirinden bağımsız olarak devrimci örgütlenmeler kurma çabası içine giren çeşitli çevrelerin birliğiyle kurulan genç bir parti. Morales Hükümet’ini ilerici politikalarından dolayı destekleyen parti, geçtiğimiz dönemde Bolivya'daki kimi devrimci çevrelerle birlikte “Antiemperyalist Devrimci Ittifak”ı kurdu. Herhangi bir koalisyon içinde yer almamasına rağmen, Madenlerden Sorumlu Devlet Bakanı Alberto Echazu da bu partiden.

Salazar, Morales hükümeti, Bolivya’daki farklı sınıfların ve politik güçlerin konumu ve ilişkileri, politik sürecin gelişim yönü üzerine fikirlerini -4 Mayıs’taki Özerklik Referandumunun hemen öncesinde- bizlerle paylaştı.


Bolivya’da yaşanan sürecin genel bir değerlendirmesini yapar mısınız öncelikle?

Bolivya’daki temel sorun emperyalizmin öğrenciler, işçiler, köylüler ve tüm halk kesimleri üzerinde yarattığı etkilerdir. Hatta burjuvazinin kimi kesimlerini bile buna dahil edebiliriz. Şu anda olmakta olanı anlamanız için bazı temel noktaları vurgulamak istiyorum. Bolivya ülkesindeki en önemli çelişki; iç durumu, politik gelişmelerin yönünü esasta belirleyen şey: Toprak sahipleri (latifundiacılar)* ile köylülük arasındaki çelişki. Bunu parantez içine almak istiyorum çünkü hükümeti anlamak için bu çelişkiyi anlamak gerekiyor. Hükümetin uyguladığı politikalar, esasta köylü politikalardır. Ve diğer taraftan ülkenin doğu kısmında latifundiacılar, yani büyük toprak sahipleri hareket halindedir. Hükümetin politikası köylü** bir politika olduğundan, doğallığında toprak sahiplerinin çıkarları ile karşı karşıya gelmektedir, çünkü temel çelişki budur.

Evo Morales 2006’da Hükümete geldiğinden ve bir süreç başlattığından bu yana bir köylü hareketi olarak, doğaldır ki kendi başlıca düşmanlarına karşı koydu, ki bu da latifundiacılardı. Üstelik bu doğru bir politikaydı da. Ve buradan bir tablo ortaya çıktı. Bolivya’da değişim getirecek yeni anayasa ortaya çıktı. Ancak kendi içinde bu anayasa, ulusal çapta büyük yankılara sahip değildi. Getirdiği şey, köylülerin ulusal yaşama daha iyi bir katılım gösterme fırsatına sahip olması, Hükümete dahil edilmeleri ve pratik olarak da karar alabilmeleriydi. Bu başarılan, köylülerin sadece şu ana ve Bolivya’ya dair bir talebi değil, tüm dünyada genel bir talebi ve tabii Bolivya’da da. Fakat bu talep ve kazanım fiilen, latifundiacıların vizyonu ile, hegemonyası ile, politikası ile, ekonomisi ile çelişki içine girdi. Buraya kadar ki kısım, Bolivya’da neler olduğunu ve Bolivya sorunun kalbinde neyin durduğunu anlamaya yönelikti. Hükümete gelecek olursak, Evo Morales hükümete geldikten sonra ilerici politikalar uygulamaya başladı. Bunu açıklığa kavuşturmak lazım, devrimci politikalar değil, ilerici politikalar bunlar. Tüm halkçı kesimlere destek olunuyor. Fakat Hükümet’in yetmezliği, neyin önemli olduğunu, ülkede sınıf mücadelesinin ne olduğunu anlayacak bir teorik çapa sahip olmamasıdır. Hükümet teorik bir altyapısı olmadan yürütülüyor. Hükümet sadece, derin bir pragmatizmle, sendikal mücadeleden geliyor. Evo Morales daha öncesinde bir köylü sendikası üyesiydi ve pratik olarak bir köylü sendikacısından daha öteye ilerlemiş değil. Ve bir köylü sendikasını işçi sendikasıyla kıyaslarsak çok farklıdır. Bir işçi sendikasının, içinde sol ve ilerici akımlar, hatta bir çok durumda Marksist akımlar barındırma imkanı vardır. Ama köylü sendikası için böyle değil.

O zaman, bir teorik kısıtlılık ortaya çıkıyor. Ve uzun vadeli vizyonları yok. Bütün köylüler gibi dertleri, üretimlerini iyileştirmek, kârlarını iyileştirmek ve nihayetinde burjuvalar haline gelmek oluyor. Bu, bir köylünün vizyonudur.

Ve bunu değiştiremeyiz, çünkü köylünün vizyonu nesnel olarak daha fazla ürün almak, orta sınıfa ya da kır burjuvazisine dönüşmektir.

O zaman bu durum, işçi sınıfıyla ittifak kuramamalarına yol açtı. Bugüne dek işçi sınıfı ile Hükümet arasında gerçek bir ittifak olmadı. Bu yüzden işçi eylemleri oldu, ücretlerin yükselmesi için grevler ve eylemler oldu vb. Ama Hükümet bu ittifakı başaracak bir vizyon gösteremedi.

Ama, ekonomik politikalar açısından bakarsak bir çok başarı göstermiştir. Örneğin petrol konusunda, hidrokarbür konusunda. Çokuluslu şirketleri daha iyi kontrol etmeyi başardı. Vergiler yükseldiği için ulusal gelir arttı. Devletin hidrokarbür ihracatına ve satışına katılımı arttı. Ve bu da ülkenin ekonomik durumunu özsel olarak iyileştirdi. Artan hidrokarbür geliri yılda 2 milyar doları geçiyor. Önemli görünüyor, çünkü pratik olarak, daha önceki rakam olan 400 milyona nazaran epeyce önemli bir yükseliş göstermiş durumda. Ve bu da hükümete belirli bir istikrar sağlıyor. Ona manevra yapmak için imkan tanıyor. Büyük ilerlemeler kaydetmesini sağladı. Ekonomik göstergelerin dilinden konuşacak olursak şunu söylemek mümkün. Bolivya şu anda bir mali fazlaya sahip -ki Bolivya tarihi hiç bir zaman bunu görmedi.

Yani sonuçta ekonomik açıdan bakarsak bu hükümet tüm alanlarda, iç yatırımlar vb. bakımından çok iyiydi. Ancak, bu koşullarda politik bakımdan başarılı olamadı. Çünkü ülke vizyonu, toplumsal sınıfların mücadelesi vizyonu yok, bulunmuyor. Bir köylü hareketi içeriğine sahip ve bu vizyona sahip olamaz da. Dolayısıyla bu son derece ciddi sorunlar sıkıntılar yaşamasına neden oldu.

Hükümet, devletin yeni siyasi anayasasını hazırlayıp yürürlüğe sokarak çok güçlü bir adım atmayı ve latifundiacılara ve oligarşiye karşı savaşı bununla kazanmayı düşünüyordu. Ama pratik olarak Hükümet anayasa sorununda tıkandı, çünkü süreci ileri taşımak üzere değişik toplumsal kesimlerle, orta sınıflarla, işçi sınıfıyla ittifak yapma yeteneğini gösteremedi. Dolayısıyla tam da bu yeni anayasanın onaylanması sürecinde kentlerdeki orta sınıfın desteğini fiilen kaybetti. Bu Hükümet için büyük bir kayıptı. Bu sadece Bolivya’ya özgü bir şey değil; orta sınıfların güçlü olduğu tüm ülkeler için geçerli. Ekonomik olarak büyük bir güç oluşturmasalar da büyükler, çoklar. Kentlerin sesi onlar. Ve buradan oligarşi, toprak sahipleri antipropagandanın da sayesinde kentler düzeyinde toparlanmaya başladılar. Bu ilginçti, çünkü Evo Morales’in ilk iktidara geldiği dönemde toprak sahipleri, oligarşi, fiilen bitik durumdaydı. Politik temsilcileri yoktu, toplumsal bir tabanı yoktu. Toprak sahipleri oligarşisi toplumsal sınıflardan, orta sınıflardan, ulusal burjuva kesimlerden fiilen izole olmuş durumdaydı. O zaman ne yaptılar? Çok kısa bir sürede örgütlendiler ve güç biriktirdiler.

Yeni anayasanın kabul edilmesi sürecinde Hükümet, temsilcilerin seçilme biçimi konusunda ölümcül hatalar yaptı. Oligarşi de yeni anayasa sürecinin, temsilci seçiminin antidemokratik olduğu yönünde çok güçlü bir propaganda yaptı. Ve Bolivya orta sınıfları demokrasiye inanır çünkü demokrasi okulundan geçmişlerdir. Demokrasiden daha fazla istedikleri bir şey yok. Devrimci bir orta sınıf değil, ama evet, demokrasiye inanır. Bu nedenle bu süreçte gördüler ki yeni anayasa antidemokratiktir, referandumla yasal olarak seçilmiş temsilcilerin anayasayı gözden geçirme şekli antidemokratiktir, yasal gereklilikleri yerine getirmiyorlar, bu Hükümet’in bir dayatmasıdır, dışarıdan dayatılmıştır... Ve bu, orta sınıfı yavaş yavaş Hükümet’ten uzaklaştırdı. Hükümet fiilen onlardan izole oldu. Hükümet yeni anayasa üzerinde çalışırken bir yanlış yaptı: Derhal referandum çağrısı yapmadı. Yapmadı, çünkü oligarşik kesimler, Doğu’daki ve tüm bölgelerdeki toprak sahipleri, Hükümeti daima yeni anayasanın kabulü, hangi maddenin değişeceği, hangi maddenin değişmeyeceği vs. konusunda diyalog yoluna gideceklerine inandırdılar. Bu da sürecin sarkmasına yol açtı. Yeni anayasanın Mart ayında referandum yoluyla kabul edilmesi gerekiyordu. Ama Aralık’a sarktı. O zaman ne oldu? Süreç sarktı, uzadı, uzadı ve Hükümet’in elinde referanduma gitmek için artık yeterli argüman kalmamıştı, bir yandan da özerklik referandumu gündeme gelmişti. Bu da oligarşinin Hükümete karşı savaşında son derece önemli bir çarpışmayı kazandığı anlamına geliyor. Bunu özerklik referandumu ile yaptılar.

4 Mayıs’ta, iki gün sonra Santa Cruz’da özerklik referandumu var. Bu referandum, hükümet ve ona güveni olan halk kesimlerince kaybedilmiş bir çarpışmadır. Hala da ona güveniyor bu kesimler. Bu kesimi esas olarak köylüler oluşturuyor. İşçiler var. İşçiler hükümete dahil olmasalar da hükümeti destekliyorlar çünkü bu ilerici bir hükümet; ulusalcı, antiemperyalist. Bunlar bizim de hükümeti destekliyor oluşumuzun nedenleridir aynı zamanda. Eğer pazar gününe kadar özerklik referandumu çağrısına karşı bir şey yapılamazsa, hükümet sahip olduğu önemli bir mevziyi fiilen yitirecek. Ve bu, oligarklar, toprak sahipleri için bir zafer olacak. Ve orta sınıflar bulundukları pozisyonda daha da netleşecekler.

Dolayısıyla ben durumu biraz zor görüyorum, nasıl hükümet desteklenmeye devam edilecek?

Çünkü Hükümet toplumsal ve ekonomik sorunları çözmede birçok sorun yaşayacak. Şu anda ülkede tehlikeli bir süreç yaşanıyor. Bu durum Hükümet tarafından son ayda önemli politikalarla biraz kontrol altına alındı. Ama bu durum Santa Cruz’daki latifundiacıların çıkarlarıyla çatıştı.

Özetlemek gerekirse, ekonomik bakımdan Hükümet iyi gidiyor, ama toplumsal ve siyasi bakımdan ulusal düzeyde büyük bir mevzi kaybetti.

Durumu tehlikeli gördüğünüzü belirttiniz. Bolivya’da faşistlerin, sağın hangi mevzileri kazanması muhtemel? Hükümetin bunu boşa çıkarma yeteneği var mı? Ya da bunu boşa çıkarma kapasitesinde olan hangi toplumsal kesimler mevcut?

Sağ yeniden örgütlendi. Hükümet, ülkedeki -elbette ABD emperyalizminin desteklediği- tüm bir sağın, oligarşinin ve latifundiacıların örgütlenmesine izin verdi. Santa Cruz’da emperyalistlerin bir grubu var. Oradan tüm bu olanlara yön veriyor. Yürüyen tüm süreç, bu politik grup tarafından onaylanıyor. Hükümetse bu soruna yanıt verecek yetenekte değil. Şimdi biz, özerklik referandumundan sonraki adımların ne olacağını bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey, bu eyaletlerin ülkeden bağımsızlığını ilan etmeye çalışacağı. Bu son derece tehlikeli bir durum, çünkü bu duruma şu anda Bolivya olan şeyin bölünmesi düşüncesi yön veriyor. Doğu’nun, Batı’nın, ayrıca Tarija bölgesinin bölünmesi.

Bolivya’da, ülkeyi bölmeyi başarırlarsa, Santa Cruz’da hegemonyaları olacak. Batı onları çok ilgilendirmiyor çünkü en yoksul bölge; doğal kaynakları yok, enerji kaynakları yok, dahası tarımsal kaynakları da yok. Buna karşılık Doğu’da şu anda emperyalistleri çok ilgilendiren biyoenerji üretimi için çok geniş topraklar var. Ve Evo’nunki gibi ulusalcı bir hükümet bu bitkilerin ekimine izin vermeyecektir. Herşeyden önce bu, Bolivyalıların gıda sorunuyla ilintili olduğundan. İkincisi, emperyalizm için enerji kaynağı bakımından önemli. Bu da ülke için çok ciddi bir başka problem. Çünkü ABD’nin ülkeyi bölme çabalarının merkezinde ekim meselesi duruyor. Çok geniş ve her çeşit ekime, bu arada biyoenerjik ekime uygun topraklarımız var. Bu şu anda dünya çapında bir mesele öyle değil mi? Ve böylece Bolivya çapında tarımsal üretim olanaklarını azaltacaklar.

Şimdi, iki nokta vardı değil mi? Diğer nokta petrolle ilgili. Gaz ve petrol bu doğu bölgesinde bulunuyor. Ve bir de Tarija’da. Emperyalizmin çıkarı Bolivya’yı bölmekten ve enerji tüketiminde en büyük öneme sahip toprakların böylece kendisine kalmasından yana. Şu anda enerji sorununda biyoenerji önemli; enerji rezervlerinin durumundaki değişim son derece ciddi olduğundan emperyalizm artık petrol peşinde değil, enerji için gerekli ekime uygun toprakların peşinde koşacak. Dolayısıyla Bolivya, diyebiliriz ki, bu durumdan kaynaklı olarak hayati bir tehlike ile karşı karşıya. Ve Bolivyalılar olarak epeyce hazırlıklıyız, elbette Hükümeti ve Hükümet’in Santa Cruz sorununa ilişkin olarak uygulayabileceği her türlü politikayı destekliyoruz. Çok muhtemeldir ki eğer bu sorun siyasi bir bakış açısıyla çözülemezse, şiddet yoluyla çözülmesi gerekecek. Ve muhtemeldir ki bu şiddet yoluna başvurulacak da. Ben sürecin halkın lehine sonuçlanacağını düşünüyorum. Çünkü genel olarak diyebiliriz ki halk kesimleri zora başvurulmasına ve buna katılmaya hazırdır, üstelik Santa Cruz oligarşisinin ve diğer isyancıların gayet iyi silahlanmış olmalarına, kendi iç ordularına sahip olmalarına ve emperyalizm tarafından desteklemelerine rağmen. 4 Mayıs referandumu büyük bir provokasyondur.

Hükümet uluslararası planda ilgi çekici bir çalışma yürüttü; tüm Amerika ülkelerinin, BM içindeki bazı kesimlerin de desteğini aldı. Dolayısıyla latifundiacılar grubu uluslararası planda izole durumda. Ve bu Hükümet için son derece önemli bir destek. Her türlü politik koşulda zafer olanakları sunuyor. Fakat latifundiacılar da ABD emperyalizminin desteğine sahip.

Peki bu tehlikeli durum karşısında halk güçlerinin, işçilerin, köylülerin ve diğer kesimlerin ne gibi hazırlıkları var?

İşçiler genel olarak oligarşinin politik planlarına karşı, bundan hiç kuşku yok. Kentlerde, kırda gösteriler örgütleniyor, yürüyüşler gerçekleştiriliyor. Sonra, pekala, köylülük en güçlü kesim, bu saldırıları yanıtlamak için sendikal düzlemde örgütleniyorlar. Başka örgütlenmeler var, La Paz’dan Santa Cruz’a yürümeye hazırlanılıyor. Şu anda Santa Cruz’da halk şiddete başvuruyor. Sorunun bir başka yönü de ordu konusu. Ordu halen, epey ulusalcı bir bilince sahip. Ülkenin bölünmesine izin verme eğilimi yoktur, bu da demek oluyor ki Santa Cruz oligarşisine karşı hareket edecektir. Nihayetinde durumun halk kesimlerinin lehine elverişli biçimde sonuçlanmasına olanak tanıyabilecek birçok unsur var. Bu olursa sonuçta şiddet ortamı halk kesimlerinin zaferiyle sonuçlanır ve hükümet çok güçlenir. Ve önemli değişiklikler olur; ama ulusalcı bir yöne doğru, çok daha ulusalcı bir ekonomiye doğru, ulusal burjuva bir ekonomiye doğru. Bu durumda kentlerde, özellikle de Doğu’da oligarşinin, latifundiyacıların ağırlığı son bulur. Bu, önümüzdeki birkaç yıl içinde ekonomik ve toplumsal bakımdan etkileyici bir gelişime yol açar. Ve fiilen ülkedeki feodal kalıntıları ortadan kaldırmaktayız. Bu büyük bir ileri adım. Bu nedenle de bu hükümete destek verilmelidir. Bu önemlidir.

Şu anda MAS’ın dışında hangi örgütlenmeler, akımlar, çevreler var halk hareketi içinde? Örneğin Felipe Quispe’nin grubunun, ya da COB’un (Bolivya Sendikalar Merkezi) konumu nedir?

COB... O zaman önce söylemeliyim ki şu anda işçi sınıfı ile köylülük arasında bir ittifak yok. Aynı anlama gelmek üzere hükümet ile işçi sınıfı arasında bir ittifak yok. Ülkenin yüzde 40’ı köylü. İşçi sınıfı ise çok küçük bir oran oluşturuyor. İşçiler esas olarak La Paz’da yerleşikler. İşçi sınıfının nüfusa oranı ise yüzde 10. Çok küçük bir işçi sınıfı var. Bolivya’da çok büyük bir kayıt dışı ekonomi var. Madencilik sektörü büyümeye başladı...

Evet. COB şu anda Hükümeti desteklemiyor, fikir birliğinde değil. Ve Hükümet de işçileri kapsamaya çalışmıyor. İşçiler ve COB bir süre önce işçi ücretlerini yükseltmek için grev yaptı mesela. Ama tersinden hükümet de işçilerin hükümete katılmasını ya da en azından desteklemesini sağlayacak adımlar atmaya yanaşmıyor.

Diğer bazı kesimler, mesela Quispe, bir yıl öncesine kadar aktifti. Önce Hükümete karşı çıkıyordu, sonra bunu sürdürmeyi tercih etmedi. Şu anda Felipe Quispe politika sahnesinde yok. Felipe Quispe’nin Hükümet’in politikasında karşı olduğu yönler çoktu. Ama bunlara karşı gelmeyi sürdüremedi, çünkü biliyordu ki Hükümet politikaları aleyhinde çalışmak, latifundiacı oligarşisinin değirmenine su taşıyacaktı. Dolayısıyla ne savunabildi, ne karşı çıkabildi ve sonuç olarak politik arenadan kayboldu.

Değişik halk kesimlerinin durumu....

Hükümetin politikasına karşı çıkan troçkistler var. Onları ilgilendiren tek şey Hükümet’in düşmesi.

Bir başka kesim üniversiteli hareketi. Bu hareket bölünmüş durumda. Hükümeti destekleyen kesimler var. Ama aynı zamanda karşı çıkan kesimler de var. Ama sonuçta üniversiteli hareketinde durum son derece açık: Karşı çıkanlar ve destekleyenler. Destekleyen kesimler bakımından mesela önemli bir kesim Santa Cruz’da var. Öğrencilerden, eğitimcilerden oluşan önemli bir kesim ülkenin bu en problemli bölgesinde Hükümeti destekliyor. Bu aynı bölgedeki halk kesimleri içinde de Hükümeti destekleyen önemli bir kesim vardı. Ama Hükümet buradaki desteğini kaybediyor.

Hükümete çok önemli bir toplumsal destek kazandıran iki politika oldu. Biri, öğrencilere, okul başlangıcında ihtiyaç duyulan materyallerin alınması için verilen mali katkı oldu. İkincisi de “Onurlu yaşam katkısı” idi. “Onurlu yaşam katkısı”, 60 yaş ve daha üzerindeki herkese ayda 200 boliviano ödeme yapılması anlamına geliyor. Bu çok önemli bir destek kazandırdı çünkü böyle bir parayı kimse daha önce onlara vermemişti.

Ama sonuç olarak, Hükümet’in bu politikasından en fazla kazanç sağlayan, köylüler olmuştur. Kırda emekliler yok. Ve emekliler, “Onurlu yaşam katkısı”ndan çok daha az emekli ücreti alıyorlar. Pekala, sonuçta ayda 200 boliviano, eğer eşi de varsa 400 ediyor, bu yaşlılar için çok büyük bir destek anlamını taşıyordu.

Sonra Hükümet, konut sorununa ilişkin politikasıyla da toplumsal desteği artırdı. Ancak bu politikadan da esasen köylüler yararlandı. Orta sınıflar ve diğer halk kesimleri bundan fazla yararlanamadı. Bu politika, köylülere 3000 dolar geri ödemesiz para verdi konutlar için. Ve orta sınıfa 8000 dolara dek %3 faizle kredi.

Hükümeti genel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bir köylü Hükümeti, fakat teorik bir yaklaşıma sahip olmayan türden. Çünkü Avrupa’daki, Amerika’daki köylü hareketleri bir teorik içeriğe sahiptiler. Ve bir teorik yaklaşımınız olmadan hiç bir yere ilerleyemezsiniz. Sorun bu. Şimdi ki köylü hareketi içersinde teori yok. Bazı teorik parçalar var. Mesela çeşitli köylü ya da yerli hareketlerinin teorileri. İnkaizm var, İnka ideallerini geri almayı talep eden bir akım. İnka toplumunun sahip olduğu bütün değerleri savunuyor ve canlandırmak istiyorlar. Ve bu bir teori değil. Bu bir teorinin unsurlarından olabilir ancak.

Şu anda Latin Amerika’da halklar, hatta belki Venezuela’da bile, Marksizmi sevmiyorlar. Bütün bunlar elbette ‘90’larda olup bitenlerle, duvarın yıkılışıyla vb. ilgili. Birçok yerde, hatta hemen her yerde, kitleler, halk kesimleri bunu istemiyor, Marksizm’in çağdışı olduğunu, geçmiş çağlara ait olduğunu düşünüyorlar. Fakat bu kitleler nezdindeki durum.

Öte yandan, mesela Chavez, bütün konuşmalarında Bolivarcılıktan bahsediyor. Bolivarcılık Chavez’in politikasına yön veriyor. Ne yapacağı konusunda bir fikir sahibi, Bolivarcılık bu temeli oluşturuyor.

Ama Bolivya’ya gelirsek, hükümet köylü bir içeriğe sahip. Daha önce anti-komünisttiler. Şimdi antikomünist değiller. Fakat Marksist de değiller. İçlerinde Marksist bir akım da yok. Mesela Chavez hakkında ben şöyle düşünüyorum. O Marksizm’i biliyor. Tanıyor. Neyi içerdiğini biliyor ve kendi analizlerinde kullanabiliyor.

Fakat Bolivya bakımındansa bu köylü hükümetinin çözümlemelerinde yararlanabileceği bir teori yok. Bu yüzden de yerli kültüründen esinlenen teoriler, İnkaik vb. bir dizi düşünce ve her türlü akım var. MAS’in içinde bazı Marksistler var. İnkaizm okulundan gelenler var.

Fakat bunlar onun emperyalizme karşı koyabilecek politikaları üretmesini sağlamıyor. Emperyalizm kimlik sorunlarından daha kapsamlı egemenlik yönlerine sahip. Ben düşünüyorum, bu Hükümet’in kısıtlılıklarının teorik yaklaşımsızlıkla ilgisi var. Ülke hakkında bir vizyonu, emperyalizmin gerçek kapasitesi hakkında fazla fikirleri yok. Dolayısıyla Bolivya Hükümeti ile Chavez arasında bu bakımdan büyük bir farklılık olduğunu düşünüyorum. Chavez ne kadar ileri gitmesi, nerede durması gerektiği hakkında bir fikre sahip. Mesela Kolombiya’nın Ekvator’la ilişkileri konusunda bunun son örneğini gördük. Çok iyi manevralar yaptı ve bir noktada durdu. Çünkü emperyalizmin ne olduğunu, ne yapacağını, ne yapamayacağını gayet iyi biliyor.

Çeviri Notları:

*Latifundia, Latin Amerika tarihinin ve güncelliğinin anlaşılması bakımından temel bir kavramdır. 16. ve 17. yüzyıllarda Latin Amerika’yı işgal eden Avrupalı sömürgeciler, Kızılderili yerli köylülüğün topraklarına zorla el koydular. Bu temelde yeni bir toprak düzeni oluşturdular. Yerlileri ve siyahları “latifundia” adı verilen devasa çiftliklerde kölece çalıştırmaya başladılar. Latin Amerika’da toprak mülkiyetinin dağılımı, bağımsızlık savaşlarının ardından da esas olarak değişmeden kalmıştır. Pek çoğu Avrupalı kapitalistlere ait latifundialar varlığını korumaktadır. Bu çiftliklerde topraksız köylülük karın tokluğuna çalıştırılmaktadır. Latin Amerika sol literatüründe, latifundia sahiplerini ve onların destekçilerini anlatmak için “latifundista” terimi kullanılmaktadır. Bolivya’nın doğusundaki eyaletlerde gelişen faşist ayrılıkçı hareketin temeli de latifundia sahiplerine dayanmaktadır.

** Köylü: İspanyolca karşılığı “campesinista”. “Campesino” (köylü) sözcüğünden üretilmiş bir kelime olup, hükümetin politikalarının ufkunun köylülüğün ufkuyla sınırlı olması anlamında kullanılıyor. Aslında ‘köylücü ’ gibi bir anlama denk geliyor, ancak dil bozukluğu oluşmaması için bu biçimde çevirdik.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi