Örgütçüye Notlar

“Tarih kendi amaçlarının peşinde koşan insanın faaliyetinden başka bir şey değildir."

Marks-Engels, Kutsal Aile

Kitle Kavramının Analizi

Öncelikle “kitle” kavramının (ve tabi gerçekliğinin) işçi sınıfı, emekçiler, halk, yurttaş, ezilenler, sömürülenler vb. kavramlardan ayrı, farklı olduğunun, başka bir toplumsal gerçekliği tanımladığının altı kalınca çizilmelidir. Çünkü oldukça yaygın olduğu anlaşılan bilinç bulanıklığı ve belirsizliği aynı zamanda kitle kavramının işaret edilen diğer kavramlarla aynılaştırılması eğilimi biçiminde de yansıyor. Bilinç bulanıklığı örgütçünün enerjisini doğru hedeflere kilitlemesini engellediği gibi görevlerini doğru kavramasını önleyerek verimini de düşürüyor.

İnsan hakları, işkence vb. sorunlar bakımından kitle kimdir?

Emperyalist savaş açısından kitle kim? Örneğin yüzde 90’dan fazlasının Irak’ta savaşa karşı olduğu istatistiklerle de saptanmış olan halklarımız mıdır kitle? Yoksa önce binler sonra da onbinler olarak sayısız biçimde harekete geçerek emperyalist savaşa karşı çıkışlarını etkinlikleriyle gösterenler mi?

1475 sayılı kölelik yasasını ele alalım: Kitle 1475 kapsamına giren bir bütün olarak işçi sınıfı mı? Yoksa 1475 kölelik yasasına itiraz eden önce yüzlerle sonra da binlerle, bilemedin onbinlerle sayılan işçiler mi?

Temel soru, “kitle” kavramının öznellik içerip içermediğidir.

Marksistlerin “kitle” kavramında söz konusu olan, bir özne durumuna geçiş halidir. Bir aydınlanma, bilinçlenme ve bunlarla bağlı olarak birleşme, mücadele etme eğiliminin, istek ve çabasının uyanışıdır. İnceleme konusu olan, etkinleşen, özneleşen bir topluluğun oluşumudur, yani demek ki, aynı zamanda bu topluluğun bileşeni olarak kendini aşan bireylerdir söz konusu olan. Fakat bu ne bireysel bir durumdur ve ne de bireysel durumların toplamı. Toplumsal bir durumdur. Bir toplumsal değişim halidir.

Sorunla ilişkili, sorunun nesnel olarak parçası ve alanı içinde, fakat sorunla ilgisiz, soruna müdahil olamayan şu ya da bu yönde etkileyemeyen ve bütün bunların devamı olarak sorunun nesnel olarak parçası olanlar, yani sorunla bilinçli, amaçlı ilişki içerisinde olmayan, “kendi kendinde” olmayan “yalıtık birey”lerin toplamını kitle olarak niteleyebilir miyiz? Buna kitle değil, şekilsiz, amorf bir yığın denebilir ancak. Demek ki, kitle ile “yığın” aynı anlama gelmez.

Sorunu gören, sezen, şurasından burasından anlamaya başlayan, sorunla ilişkili olanlarla “ilgilenen” ve “ilişkilenen”, çözüm aramaya başlayan, kendini aşan birey/bireyler artık birbirinden “yalıtık bireyler” değildir, kitleyi meydana getirirler. Burada özneleşen bir topluluk ve onunla ilişkili, onun oluşturucu bileşenleri olan bireylerdir söz konusu olan.

Kitle gerçeğinin tamamen somut biçimde, gerçek yaşamda olduğu gibi kavranıp analiz edilmesi örgütçü için son derecede önemlidir. “Kitle”nin genel olarak talep ve özlemleri, keza öncüden beklentileri vb., öncünün “kitle”ye karşı görev ve sorumlulukları öncelikle politik önderliğin alanına girer, ama örgütçü bütün bunlarla dolaysız biçimde uğraşır. Çünkü örgütlendirme çalışmasının konusu “kitle” olduğu içindir ki, örgütçünün de temel ilgi alanıdır.

“Kitlelere hücum” direktifinde, örgütçünün “hücum”una konu olan burada tarif edilen, tanımlanıp çözümlenen “kitle”dir.

Ajitatörün hücumuna konu olan “kitle” ise en geniş ve en tam anlamıyla işçi sınıfı ve emekçilerdir.

Ajitasyon Çalışması Kitle Bağıntısı

Politik çalışmanın iradi olabilmesi için kitle gerçeği ile ajitasyon çalışmasının bağıntısının öncünün kafasında aydınlık olması gerekir. Propaganda, ajitasyon ve örgütlenme, pratik çalışmanın üç temel veya başlıca biçimidir. Propaganda çalışmasının aydınlatıcı, ufuk açıcı nitelik ve rolüne rağmen, pratik çalışmanın bütününde sürükleyici, motor rolünü ajitasyon oynar.

Propaganda, belli bir konunun bütün iç bağıntılarının ve keza bütün diğer şeylerle bağıntılarının sistematik tarzda açıklanmasını kapsar. Bu nedenledir ki, onun asıl rolü aydınlatmadır. Kitlelerin en yalın, en çarpıcı biçimde aydınlatılması kadar propaganda nispeten az sayıda, belli bir bilgi birikimi olanların bilgilendirilmesine hizmet eder.

Ajitasyon ise işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin en geniş kesimlerine hitap eder. Belli bir konuda gerçeklerin kısa ve çarpıcı biçimde açıklanmasıdır. Herkes için anlaşılır olmalıdır. İşçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin ileri kesimlerini olduğu gibi en geri kesimlerini de uyarmanın, harekete geçmeye kışkırtmanın başlıca aracıdır ajitasyon.

Demek ki, politik öncü ile işçi sınıfı ve emekçileri buluşturan, birleştiren bağ propaganda-ajitasyon çalışmasıdır. Suçluyu -faşizmi, kapitalizmi, emperyalizmi- suç üstü yakalama yaklaşımı ile zulmün, haksızlığın, baskı ve sömürünün en çarpıcı örneklerinin işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin en geniş kesimlerine açıklanması ve teşhirini bir politik kampanya biçiminde yürütmeyi örgütlemeksizin işçi ve emekçilerle buluşabileceğini sananlar fena halde yanılmaktadırlar. Onun da ötesinde kendiliğindenciliğe saplanmışlar demektir.

Devrimci irade kendini öncünün işçi sınıfı ve emekçilere, ezilenlere “gitmesi”nde göstermelidir. “Gitmek” ise her şeyden önce kitle ajitasyonu çalışmasının örgütlenmesidir.

Ajitasyon ateş yakmaya benzer. Çakmak taşlarının yüksek derecede sürtünmesi ile kol enerjisi kavı tutuşturan kıvılcıma dönüşür.

Ajitasyonun tutuşturduğu ateş, işçi sınıfı ve emekçilerin saflarında uyanış, birleşme ve mücadele eğilimi olarak “kitle”ye dönüşür, “kitle” de somutlaşır. Ajitasyon öncünün eylem haliyse “ateş” ezilenlerin harekete geçiş durumudur. O halde ajitasyon tetiğe uzanan parmak, kavı tutuşturan kükürt, potansiyel olanın açığa çıkartılması, durgun olanın eyleme sevk edilmesidir. Bu, uyanışın yalnız ve yalnız öncünün ajitasyon çalışmasıyla gerçekleşeceği anlamına gelmez, bizzat içerisinde yaşadıkları koşullar, nesnelliğin dayatması da işçi ve emekçileri kendiliğinden uyanma ve bilinçlenmeye, birleşme ve mücadeleye “zorlar”, koşullar.

Ajitasyon denildiğinde ilk akla gelen gerçeklerin sözlü ya da yazılı çarpıcı tarzda açıklanmasıdır. Doğrudur da bu. Fakat birçok durumda devrimci eylemin çok güçlü uyandırıcı, bilinçlendirici harekete geçmeye yüreklendirici etki yaptığının da unutulmaması gerekir. Böyle durumlarda gerçekleri çarpıcı biçime açığa çıkartan devrimci eylem, gerçeklerin herkes için anlaşılır olmasını sağlar.

Ajitasyon işçi sınıfı ve emekçiler, ezilen on milyonlar arasından hem “kitleyi doğurur” (bir bakıma yaratır) hem de harekete geçirir.

Bütün bunlardan ulaşılacak temel sonuç şudur:

“Kitle çalışması”, her şeyden önce işçi sınıfı ve emekçi “kitle”nin ileri bölüklerinin propagandayla aydınlatılması ve işçi sınıfı ve emekçi milyonlar arasında ajitasyon çalışmasının sistematik tarzda yürütülmesine süreklilik, dolayısıyla da istikrar kazandırılması demektir. İşçi sınıfı ve emekçilerin tamamı, ajitasyon çalışmasının örgütleyicisi olarak örgütçünün ufuk çizgisi içerisindedir.

Politika ile örgütün; ajitasyon ile örgütleme çalışmasının bağıntısını kavramamış bir örgütçü başarılı olamaz.

Kitlelerle İlişkileniş

Kitlelerle ilişki denince hemen ve doğrudan fiziki temas, bağ; kaç işçi ve emekçiyle “ilişki” , kaç sempatizan olduğu vb. anlaşılır. Tabii ki, kitle ile öncünün ilişkilenişinin böyle temel bir boyutu var. İlişkilenişin bu düzlemi örgütsel ve fiziki ilişki kapsamındadır. Asla önemsiz de değildir.

Fakat öncünün “kitlelerle ilişkileniş”inde asıl ve temel olan öncünün, kitlelerin bilinç ve örgütlenme eğilimini, mücadele istek ve kararlılığını, talep ve özlemlerini, sorunlarını anlama ve yanıtlama çabasında somutlaşan siyasi, “organik” ilişkidir. Öncü, kitlelerin nabız atışına hakim olmalıdır. Ancak, öncü ile emekçiler ve kitleler arasındaki bağın bu öncelikli siyasi ve organik niteliği anlaşılarak öncünün, çalışmalarını bilinçli ve iradi tarzda yürütmesi ve yönetmesi sağlanabilir.

Öncünün işçi sınıfı ve emekçilerle ilişkilenmesi öncelikle politik bir sorun olarak kavranmazsa ajitasyon çalışmasının politik çalışmadaki yeri ve önemi de açığa çıkartılamaz. Bu nedenledir ki, öncüyle emekçiler ve kitleler arasındaki siyasi, organik ilişkiyi kurma rol ve yeteneğinin ajitasyon çalışmasına ait olduğunun altı kalınca çizilmelidir.

Keza, kitlelerle siyasi, organik ilişkilenişe yönelemeyen öncü, ajitasyon çalışmasının önemini ve önceliklerinin durmaksızın değişmesini de anlayamayacaktır. Kitle gerçeği, özlem ve talepleri değişim ve hareket halinde olduğu içindir ki, öncünün kitleyi anlama ve ilişkilenme çabası da donuk ve hareketsiz olamaz. Bilakis dinamik ve hareket halinde olmalıdır.

Demek ki kitlelerle ilişkilenişte öncü hem merkezi, hem yerel ve kesimsel politik önderlik çalışmasında dikkatini öncelikle emekçiler ve kitleler ile siyasi, organik ilişkilenişe kilitlemelidir.

Fiziki, örgütsel ilişkileniş ise siyasi organik ilişkilenişin devamı ve sonucudur.

Öncünün “kitle çalışması” pratik çalışmadır. Ajitasyon çalışması olarak en geniş anlamıyla işçi sınıfı, emekçiler ve tüm ezilenler arasında yürütülür. Ajitasyon çalışmasında “kitlelere hücum” parolasının “hedef kitlesi” en geniş anlamıyla işçiler, emekçilerdir.

Örgütlenme ve eylem söz konusu olduğunda ise öncünün pratik çalışmasının hedefi “kitle”lerdir. Yukarıda açıklandığı gibi, işçi sınıfı ve emekçilerin saflarında açığa çıkan (ajitasyonun açığa çıkardığı) uyanış, aydınlanma, birleşme ve mücadele eğiliminde somutlaşır kitle. Öncünün pratik çalışması hem ajitasyon ve hem de örgütlendirme çalışması olarak kitleye yönelir. Öncü siyasi olarak kitleyi kendi çizgisine yakınlaştırır, çeker. Örgütsel olarak ise hem kitle hareketi ve kitle örgütlenmesi biçiminde örgütler ve hem de kitle içinden kazandığı bireyleri parti organları biçiminde örgütler.

Günlük devrimci önderlik çalışmasının ana sorunu, bu uyanmakta olan bilinç ve örgütlenme; birleşme ve mücadele eğilimi ile öncünün bilinç, örgütlülük ve mücadele düzeyi arasında bağıntı kurmayı ve kitleyi bilinçli öncünün düzeyine çıkarmayı başarmaktır.

Yukarıda geliştirilen tanımdan çıkan sonuç: Kitle, özneleşmekte olan öznedir. Ve bu, bilinç ve örgütlülüğün, öznenin, bir düzeyidir.

Devrimci öncü ise öznenin bir başka düzeyidir.

Öncünün bilinci ile kitle bilinci, öznenin kategorik olarak bu iki ayrı ve farklı düzeyi arasındaki etkileşim son derecede önemlidir. Burada öncü belirleyici roller oynayabilir. Fakat tabi, kitle bilinç ve iradesini hiçe sayarak bunu başaramayacağı gibi, asla önder de olamaz. Kitlelerin bilinç ve örgütlülüğünün yönetimi, kitlelerin mücadele mevzilerine yerleştirilmesi devrimci strateji ve taktiğin kapsam ve etki alanındadır. Bu nedenledir ki, öncü, kitlelerin bilinç ve örgütlülüğünün gelişmesinde etkin ve hatta belirleyici roller oynar. Öncünün üzerine çalışacağı saha burasıdır. Ancak ne yazık ki, devrimci kadroların en az kafa yordukları sorunlardır bunlar.

Belirsiz, tanımsız, tarifsiz “kitle” kavramı, karşılığı belirsiz herkesin diline dolanmış bir sözcük olarak kitle ... öncünün çalışmalarını asla bilinçli, amaçlı ve iradi yapamaz. “İllegal” bir devrimci kendiliğindencilik üreticisi olur.

Kendiliğindenci, ekonomist vb. kitle kuyrukçusu önderlik ve mücadele tarzı kaçınılmaz olarak kendisini kitle kavramında ve öncünün kitle karşısında görev ve sorumluluklarının tanımında gösterir. Kuyrukçu önderlik ve mücadele tarzının “kitle” kavramı ortalamanın uyanış ve özneleşmeye geçiş durumunu, anlatmaz. Kuyrukçu kendiliğindenci önderlik ve mücadele anlayışının kitle kavramında tarif edilen emekçilerin, halkın ortalama düzeyidir.

Kitlelere tepeden bakan, kitlenin bilinç ve istemlerini, iradesini hiçe sayan, buyurgan, bürokratik önderlik anlayışının kitle kavramı da öncünün emrini bekleyen adeta bir “sürü kitle” tarifine çıkmaktadır.

Dönemin Kitle Mücadele Ve Örgüt Biçimleri

Burada örgüt sorunlarına bir ilk uyarıyla girmek yararlı görünüyor. Kitle örgütlenmesi ile öncünün örgütlenmesi iki ayrı örgütlenme düzey ve sorunudur. Bu ikisi arasındaki ayrımın muhakkak göz önünde tutulması gerekir. Sayısız kitle örgütü biçimlerini tanımak, öncünün ve tabi ki, herkesten önce örgütçülerin görevidir. Öncü, duruma göre envai çeşit örgüt biçimlerinden yararlanarak kitleyi örgütlemeye çalışırken aynı zamanda kendisini de örgütleyecektir. İki farklı düzeyin aynı süreçte içiçe, birlikte, paralel vb. yürütülmesi her iki düzeyin nitelikçe farklı olduğu, keza gereklerinin ve görevlerinin, kapsamlarının farklı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Mücadele ve örgüt biçimleri elbette öncelikle politik önderliğin alanına girerler. Marksizmin gereği odur ki, politik önderlik, her belirli dönemin mücadele ve örgüt biçimlerini bizzat kitle hareketinin analizinden çıkartır. Bu anlamda kitle hareketinden öğrenirler. Fakat bunlar öncünün mücadele ve örgüt biçimleri sorunlarında pasif, edilgen olduğu anlamına da gelmez. Öncü, örgüt ve mücadele biçimlerini ortaya çıktıkları ham halleriyle olduğu gibi alıp kullanmaz. Söz konusu örgüt ve mücadele biçimlerini, sosyalist eleştirinin konusu yaparak soylulaştırır, bu örgüt ve mücadele biçimlerini kendi amaçlarına bağlar, genelleştirir.

Örgütçünün ve örgütlendirme çalışmasının başarısının birinci temel koşulu, dönemin mücadele ve örgüt biçimlerinin anlaşılmasıdır. Bu, aynı zamanda dönemin kitle hareketinin anlaşılması demektir. Her belirli dönemin kitle hareketinin uyanışı aynı zamanda belli mücadele ve örgüt biçimlerine eğilimi de içerir. Örgütçü ancak dönemin örgüt ve mücadele biçimlerini kavramışsa öncünün bunları ustalıklı biçimde kullanımını örgütleyebilir.

Emperyalist savaşa karşı mücadelenin gelişimi öğretici bir örnektir. Bu dönemin kitle hareketinin başat biçimleri, liman, havaalanı, üsler, konsolosluklar vb. önlerinde basın açıklaması vb. biçimlerde düzenlenen protesto gösterileri, izinli yürüyüş ve mitinglerdir.

Bu mücadele biçimlerini kimlerin nasıl düzenlediğine bakıldığında sendika, dernek, parti ya da platformlar biçimindeki örgütlerle karşılaşılır. Ama kitle hareketinin örgütlenmesinde örgüt biçimi olarak, emperyalist savaş karşıtı platformlar ve koordinasyonlar özel bir rol oynamaktadırlar.

“Devrimi örgütleme, devrimin önderi olarak partiyi örgütleme.” Bu devrimci iddialarına bağlı devrimci öncünün gelişim yasasıdır. Bu bakımdan şimdi ve daima temel sorunun kitle ajitasyonunun örgütlenmesi olduğu burada özellikle vurgulanmalıdır. Çünkü “kitlelerin en ileri kesimlerini olduğu gibi en geri kesimlerini de sarsıp uyandırarak harekete geçirecek” çalışma biçimi kitle ajitasyonudur.

Bugün genel olarak örgütçülerin ve özellikle de “uç beyi” örgütçülerin maalesef kavramadıkları temel sorundur bu. Tam da böyle olduğu içindir ki, örgütlenme sorunları ondan da önce politik sorunlardır. Hatta bu noktanın aşılmaya çalışılan politik duyarlılık zafiyetinin yansıması olduğu da vurgulanabilir.

Örgüt Tanımı

Örgüt, eylem birliğidir.

Birden fazla insanın ortak çalışma, eylem birliği yaptığı her durum bir örgüttür. Burada, üretimi, siyasal, sosyal yaşamı vb. kapsayacak şekilde örgüt kavramının oldukça genel bir tanımı yapılmaktadır. Tanım, devlet, parti, ordu, sendika, vakıf, kooperatif, spor kulübü, şirket, fabrika örgütlerine olduğu kadar, ihtiyar heyeti, manga, komite, hücre vb., örgütlere de uygulanabilir. Her birinin eylem birliğinin kapsam ve içeriği değişiktir. Zaten bu örgütlerin ayrı ayrı her birinin örgüt olarak niteliğini belirleyen eylemlerinin muhtevasıdır.

Örgüt eylem birliğidir tanımı, her çeşit şematik yaklaşımın terk ve reddedilmesini gerektirir. Yakın akrabalıkları şüphe götürmeyen formel, şematik ve kalıpçı yaklaşımlar, her şeyden önce ufkunu sınırlandırarak örgütçüyü takatsiz bırakırlar. Gerçeği ve yeniyi anlamasını önleyerek donuk ve yaşamdan kopuk hale getirir.

Örgüt eylem birliğidir tanımı, iki temel elemanı birleştirir. İlki “eylem” veya harekettir, ikincisi ise, işbirliği. O halde her çeşit örgütleme çalışması hareketin iş’in tanımı, tarifi ile, daha tam söylemek gerekirse, işin analizi ile başlamalıdır. Örgüte göre “iş” değil iş’e göre örgüt. İş’in tanımında ve uygun parçalara bölünmesinde açıklık örgütçünün başarısının koşullarından birisidir. İş’i ne denli iyi tanımlarsa kuracağı örgüt de iş’e o denli uygun olacaktır.

Demek ki, örgüt kavramımız “hareket”sizliği dışlamaktadır. Eylem hareket demektir ve iş, hareketi kaçınılmaz kılmaktadır. Hareket ise işbirliğinde somutlaşmaktadır.

Tanımın ikinci temel elemanı ise “birleşik”, “ortak” çalışmadır. Belki de daha doğru bir tanımla “işbirliği”dir. İş’in yapılışında işbirliği olmadan örgütten söz edilemez. Demek ki, örgüt kavramı rekabete karşıdır. Tamamen ortadan kaldırılamazsa bile rekabeti değil, işbirliğini, birbirini tamamlayıcı uyumlu çalışmayı öngörür. Şöyle de söylenebilir, rekabet işbirliği tarafından sınırlandırılmış, işbirliğinin kapsamına göre olabilecek en alt düzeye indirilmiştir.

Görüldüğü gibi, örgüt kavramının çözümlenmesinde “iş”in merkezi önemi kesin biçimde öne çıkıyor. Kaldı ki “iş”, aynı zamanda kullanılacak yöntemler ve araçlar sorunlarının da belirleyici girişini oluşturur. İnsan unsurunu hareket halinde yani, dinamik biçimde birleştiren de “iş”tir.

Örgüt eylem birliğidir.

Eylem birliği ve demek ki örgüt, “kalıcı” -uzun ömürlü- olabileceği gibi, varlığı, yaşama zamanı belli görevlerin gerçekleştirilmesiyle sınırlı da olabilir. Eylem birliğinin kapsam ve genişliği, muhtevası örgütü belirler. Örgüt dar da geniş te olabilir. Örneğin üç kişinin bir araya gelip falan caddede afişleme yapmaları, ya da şu semtte emperyalist savaş karşıtı mücadeleyi örgütlemek üzere bir platform kurulması vb. örgütlerin doğal ömürleri yapacakları işle sınırlıdır. Örgüt, devrimci bir parti ise eğer, o iktidar mücadelesi yürüten “kalıcı” bir örgüt olacaktır. Fakat burada da kalıcılık, mutlak kalıcılık değil, uzun ömürlülüktür.

Örgüt kavramının genel kabul gören bir dar bir de geniş anlamı vardır.

Bir sendika örgütlenmesinde yönetim kurulu, disiplin kurulu vb. birimler dar anlamda örgütlerdir. Belli sayıda kişiden oluşan, görev ve sorumlulukları, hakları ve yetkileri belli “birim”lerdir. Fabrika komiteleri de dar anlamda örgüte bir başka örnektir. Komünist partilerde, “hücre”, “komite” gibi, organlar da dar anlamda örgüt kavramına denk düşerler.

Dar anlamda örgütlerin bileşimiyle bir örgütler sistemi oluşur, bu geniş anlamda örgüt kavramına denk düşen gerçekliktir. Devlet, sendika, parti, holding vb. örgütler, birer örgütler sistemidir. Fakat örneğin milli eğitim bakanlığı, ordu, polis ya da her hangi bir partinin il örgütü de bir örgütler sistemi olarak geniş anlamda örgüt kavramına tekabül eder.

“Örgütçü” de ajitatör kavramı gibi, partili mücadele ile bağlıdır. Parti çalışmasının örgütlenmesini “meslek” edinmiş devrimcidir, örgütçü. Daha önce işaret edildiği gibi, bu daima aynı zamanda kitle hareketinin örgütlenmesini de kapsar.

Örgütler kurmak ve işletmek “özel” işiyle uğraşan kadro, örgütçüdür.

İki Farklı Tipte Örgütçü

Burada incelemeye konu olan, partiyi ve parti faaliyetini örgütleyen elemanlar olarak örgütçülerdir. “İki farklı tipte örgütçü” ilk anda örgüt kavramının dar ve geniş anlamından çıkan bir ayrım gibi görünüyorsa da gerçekte yapılan işin içerik, kapsam ve nitelik düzeyinin farklılığıyla belirlenen bir ayrımdır söz konusu olan.

Politik partilerde ilkin, partiyi parti yapan örgütler sistemini kuran ve işleten, ikinci olarak da, partinin tam olarak kitlelerle temas noktasında bulunan, partiye yeni insanlar kazanan ve parti faaliyetinde örgütleyerek, parti faaliyetinin tabanını genişleten, büyüten eleman olarak, iki tipte örgütçü bulunur. Örgütleme çalışmasının iki farklı düzeyi iki farklı tipte örgütçü yaratır.

Her iki düzeyde örgütçünün başarısı en başta işini kavrayışı ile ama aynı zamanda kendi rolünü, örgütçü olarak kendini kavrayışıyla bağıntılıdır. Bunlar esasen genelde kadroların başarılı olabilmesinin koşulları içerisindedir.

Her iki durumda örgütlenen insan unsuru farklıdır. Keza insan unsurunu işbirliği içinde birleştiren işin içerik ve kapsamı vb. de farklıdır.

Örneğin politik parti çalışmasında örgütler sistemini kuran ve işleten örgütçüler için örgütleme çalışmasının insan unsuru olarak konusu parti program ve çizgisini bilen, az çok politik çalışma deneyimi olan partili/partizan yetişkin insanlardır. Bu düzeyde örgütçü, insan unsurunu örgütlerken onun partili şekillenişini geliştirmek, “tamamlamak” gibi bir görev ve sorumluluğu “doğal” olarak taşır.

Oysa söz uygunsa bir “uç beyi” konumundaki örgütçü ise adeta bir fetihçidir. “Uç beyi” örgütçü, işçi sınıfı ve emekçilere hücum eden parti faaliyetinin manyetik etkisini arkalayarak dolaysız biçimde temasa/ilişkiye geçtiği kitleden bireyleri “koparıp” alacak ya da koparılıp alınmış insanları parti faaliyeti için örgütleyecektir. Kitleden bireyi parti ortamına, partinin manyetik alanına veya ideolojik/politik anaforuna çekerek kendini partiden hissetmesini sağlamak, bu düzeyde örgütçünün özel yeteneği olmalıdır. Bu düzeyde örgütçü güçlü bir ajitatör ve cüretkar eylem insanıdır.

İnsan Tanıma Ve Dönüştürme

“İnsan”, her iki düzeyde örgütçünün temel uğraş alanıdır. Ve “insan sarrafı”dır örgütçü. 'İnsan” tanıma, anlama, insanların bilinmeyen ya da tanınmayan güçlerini, yeteneklerini açığa çıkartma, insanı dönüştürme, “yeniden şekillendirme”, insan eğitme/yetiştirme yeteneği vb. mesleklerinde başarılı olabilmek için her iki tipte örgütçünün özellik ve nitelikleri arasındadır. Keza dinleme, anlama, tartışma ve diyalog yeteneği ve inandırma gücü de bunlara eklenmelidir.

Diğer bir ifadeyle de tüm bunlar ve benzer alanlar, envai çeşit örgüt biçimlerini incelemek gibi, örgütçünün kendini geliştirmeyi özel görev bilecekleri “mesleki eğitim” konu ve alanlardır.

“Yeni insan”ı kazanma, “yaratma” büyük mücadelemiz, hiç kuşkusuz örgütçülerimize büyük ideolojik görev ve sorumluluklar yüklüyor. Devrimci mücadeleye atılanların partili mücadelede ideolojik dönüşümü, yeni insanlar olarak şekillendirilmeleri sözkonusu olduğunda onlarla dolaysız ilişki içerisindeki örgütçülerimizin gerek örnek oluşturma, bilinç taşıma ve eğitim yolundan olsun, ama aynı zamanda gerekse de devrimci eleştiri silahının etkin tarzda konuşturulmasına dayalı ideolojik mücadele yoluyla dönüştürmede olsun büyük ve belirleyici görev ve sorumlulukları vardır.

Örgütçünün Altın Kuralı

Kuşkusuz başarılı bir örgütçü, “elindeki” tüm insan unsurunu değerlendirendir, en iyi değerlendirendir.

“Eldeki” tüm insan unsurunu değerlendirme bakış ve yönelimine sahip olmak ve tüm insan unsurunu değerlendirmek, gerçekten son derece değerli bir meziyet ve yetenektir. Çünkü “tüm insan unsurunu” değerlendirmek de bir niteliktir. “En iyi” değerlendirmek adına pek çok değerli insan en iyi değerlendirilemediği için, hiç değerlendirilemeyerek, adeta bir kenarda kala kalmaya ve çürümeye terkedilebilir.

Başarılı örgütçü, eldeki insan unsurunun bir şekilde değerlendirilmesi yaklaşımını kaybetmeksizin, daima en iyi değerlendirme yaklaşımını pratikleştirilmeye çalışır.

Herkesi bir şekilde değerlendirmenin temel koşulu, herkese yapabileceği bir iş’in verilmesidir. Bunun özellikle “yeni başlayanlar için” oldukça zor olduğu açıktır. Burada örgütçüye, iç yapılarının bütünlüğünü parçalamaksızın işlerin/görevlerin mümkün olduğunca küçük parçalara bölünmesi ilkesi yol göstermelidir. İşler öyle bölünmelidir ki, her parça yine de anlamlı bir bütün oluştursun, anlamlı kalsın. Böylece işler kolaylaştırılmış ve yeni başlayanlar dahil, herhangi bir özel eğitimi olamayan herkesin yapabileceği parçalara ayrılmış olur.

Örgütçünün altın kuralı, herkese yapabileceği bir iş vermektir. Herkesin örgütlenmesi demektir bu. Herkesi örgütleyen örgütçü başarılı bir örgütçüdür.

“En iyi değerlendirme”, insan unsurunun en gerekli olduğu ve en fazla verimli olacağı, yeteneklerine uygun alanda/işte çalışmasıdır.

Eldeki insan unsurunun gelişmesinin, ilerlemesinin kanallarını açmak, yollarını döşemek, insan eğitimini örgütlemek ve bir eğitmen olarak da rolünü oynamak sorumluluğu vardır.

Örgütçü Titizliği

Bundan, yalnızca parti çalışmasında her hangi bir işin en ince ayrıntılarına kadar düşünülüp, inceden inceye planlanmış ve örgütlenmiş olmasını değil, aynı zamanda örgütçünün planlamaya uygun dakik hareketini de anlıyoruz.

Yol gösterme, yardım, eğitme çabası, paylaşım, sorunlarına çözüm bulma vb. ama hep tam zamanında “yetişmesi”ni sağlayan işlek refleks, “insan unsuruna” ilişkin her şeye hakimiyet ve insana verilen özel değerin örgütçünün kadrolarla ilişkileniş tarzının her zerresinde kendini göstermesini de kapsar örgütçü titizliği.

Bütün bunlar örgütçü titizliği dediğimiz zeka ve zarafeti anlatır.

Örgütçünün bu niteliği çevresine özgüven, bağlılık ve başarma azmi yayan enerji ve ışık kaynağıdır.

Eylem Örgütleme

Kitle mücadelesinin örgütleyicisi olarak örgütçüler.

Kitle mücadelesinin örgütlenmesi, eylem örgütlenmesi kendi başına salt örgütsel bir sorun, bir teknik sorun gibi ele alınamaz. Bu ilkin politik bir sorundur ve kitle ajitasyonu çalışmasının örgütlenmesi olarak kendini ortaya koyar. Eylem araba ise kitle ajitasyonu arabayı çeken attır. Arabanın yürümesi için atı arabanın önüne bağlamaktır örgütçünün işi. Her somut durumda yürütülecek ajitasyon çalışmasının alanının çapı/genişliği ve yoğunluğu, ajitasyon çalışmasında kullanılacak araçların seçimi ve keza seçilen araçların örgütlenmesinde somutlaşır. Ajitasyonun örgütlenme çapı, ajitasyon ve eyleme konu olan sorunun nesnel olarak parçası olan herkesi uyarmak isteyeceğinden, sorunun nesnel olarak parçası olan her işçi ve emekçiye, her ezilene ulaşmak eğiliminde olacaktır. Ajitasyon çalışmasının örgütlenmesinde tüm imkanlar bu bakış açısından son sınırına kadar zorlanarak, değerlendirilir. Bu eylem hazırlığının politik boyutudur.

O somut durumda hangi mücadele biçiminin kullanılacağının saptanması da politik bir sorundur. Yukarıda dönemin mücadele ve örgüt biçimlerinin kavranmasının önemine dikkat çekilmişti. Burada şunu ayrıca vurgulamalıyız ki, örgütçü, örgütçü gözüyle mücadele biçimlerine nüfuz etmelidir.

Eylem veya mücadele biçimi, söz konusu olan kitlelerin harekete geçirilmesi olduğuna göre, kitle gerçeğini devrimci tarzda hesaba katmalıdır. Devrimci tarz ile hem kitle kuyrukçuluğu ve hem de kendini kitlelerin yerine koyan kitlelerden kopukluk eğilimiyle araya kalın bir sınır çekilmesinin gereğini vurgulamak istiyoruz. Büyük emekçi yığınlar, sınıf bilincini kitle mücadelesi okulunda edinirler. İşte bu asla unutulmamalıdır. Emekçileri harekete geçiren her mücadele biçimi değerlidir. Önemli her bir somut durumda hangi mücadele biçimi en iyi sonucun elde edilebileceğinin doğru tercih edilebilmesidir. Pratikleştirilmek istenen mücadele biçimi yalnızca kitleler bakımından o gün için, o çarpışma için anlaşılır ve uygulanabilir olmamalı, aynı zamanda hem kitleleri ilerletici, geliştirici olmalı ve hem de sınıf düşmanı üzerinde istenen baskı ve etkiyi sağlayabilmelidir.

Bir gecenin... Bir mitingin... Bir semt şenliğinin örgütlenmesi… Savaşa karşı mitingler.. 1 Mayıs vb... Bir dizi mücadele biçiminin kullanıldığı kampanya örgütlenmeleri... Bir genel grev genel direnişin örgütlenmesi, bir kent ayaklanmasının örgütlenmesi… Bunlar ve diğerleri, barışçı ya da barışçı olmayan; yasal ya da yasal olmayan biçimlerde eylem örgütlenmeleri için her örgütçünün kendini eğitmek gibi, dolayısıyla da tüm mücadele biçimlerini tanımak, öğrenmek ve incelemek gibi ihmal edilmez bir temel görevi vardır.

Örgütçü bir eylem örgütlenmesi söz konusu olduğunda, öngörüldüğü an’dan son noktanın konduğu an’a kadar, bir bütünü düşüncede ve hareket planı düzeyinde bütün yönleriyle görebilmeli, her iş için uygun elemanları harekete geçirmelidir. Örgütçü titizliği, bu, gerçekten her şeyi en ince ayrıntısına değin öngörülmesi, hesaplanması ve planlanması demektir. Öyle ki örgütçünün iradesinin nüfuz etmediği en küçük bir sorun en küçük bir nokta kalmamalıdır... Dostlarda hayranlık yaratan ve düşmanlara parmak ısırtan şaşkınlığa yol açan mükemmel planlar, ancak bu “titizlik”in ürünü olabilir.

Eylem örgütlenmesini üç aşama biçiminde ele almak gerekir. Hazırlık, eylem anı, eylem sonrası. Eylemin iyi örgütlenmesi için hazırlığın iyi olması gerekir. Eylem sonrası eylem değerlendirilip olumluluk ve olumsuzluklar tespit edilmezse bir dahaki eylemde aynı “aksilikler” yeniden, yeniden ortaya çıkar.

Tam da burada eylem örgütleme sürecinde örgütlemenin bir unsuru olarak denetim faaliyetinden söz etmek gerekir. Verilen görevlerin yerine getirilip getirilmediği zamanında denetlenmezse eylem süreci üzerinde hakimiyet kurulamaz. İş rastlantıya bırakılmış olur.

Belki de vurgulamanın şimdi tam yeridir. Örgütleme çalışmasına ilişkin gerçekler gösteriyor ki, örgütçü muhakkak karargah çalışması alışkanlığını edinmek ve bu çalışmanın tamamlayıcı bir parçası olarak planlama yeteneğini özel biçimde geliştirmek zorundadır. O “tam bir plancı” (planlamacı) olmalıdır.

“Kitle” Örgütü Kurma

Bilinen yasal biçimler altında emekçilerin ve kitlelerin örgütlenmesi,

Dayanışma sandığı... Sendika... Dernek… Spor kulübü… Vakıf… Şirket… Kültür-sanat merkezi… Kooperatif vb… Bunlar ve diğerleri, bütün örgüt biçimlerinden gerektiği durumlarda, uygun koşullar altında yararlanma bakış açısı, bunların her birisinin tanınmasını, yapı ve özelliklerinin incelenmesini gerektirir. Keza kullanılmasının düşünüldüğü her durumda her birinin yasal prosedürlerinin de özenle incelenmesi, hakim olunması gerekir. Örgütçü bu türden pek çok durumda uzman hukukçular veya deneyim sahibi insanlarla birlikte çalışmayı bilmelidir. Uzmanlarla çalışması gerektiği her durumda karar verirken uzman görüşüne değer vermelidir.

Yukarıda işaret ettiğimiz kitlesel örgütlenme biçimleri işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesinin bir devrimci yükseliş içerisinde olmadığı dönemde hazırlık çalışmasında değişik düzeyde roller oynayabilirler.

Fakat deneyimler gösteriyor ki, bir toplumsal kaynaşma dönemlerinde ya da ezilen sınıfların saflarında bir kaynaşma başladığında çok daha esnek, dinamik ve devrimci kitle örgütü biçimleri doğar. Örgütçünün devrimci deneyimler temelinde devrimcileşmekte olan ya da düpedüz devrimci dönemlerin örgüt biçimlerini tanıması ve incelemesi, deneyimlere hakim olması gerekir. Bu bakımdan komiteler, konseyler, sovyetler vb. örgüt biçimlerine burada dikkat çekilebilir. Bunlar yasallığını dolaysız biçimde kitle bilincinden ve kitle hareketinin gücünden alan burjuvazi ve sömürücü sınıflara karşı devrimci mücadelenin kitlesel örgüt biçimleridir.

Bunların yanı sıra bir başka durumu da ayrıca belirtmeliyiz. Günümüzde emperyalist savaşa karşı mücadelenin örgütlenmesinde (ve esasen 90’lı yıllar boyunca da) işçi ve emekçilerin, ezilenlerin mücadelesinde önemli roller oynayan platformlar biçimindeki örgütlenmeleri tam olarak her iki gruba da yerleştiremeyiz. Bu örgütlenmeler düzenin ve rejimin yasallığına ve meşruiyetine dayanmıyorlar. Bir üst örgüt biçimini almadıkları durumlarda yapıları bürokratik değil, esnek. Gücünü ve meşruiyetini kitlelerden alıyorlar. Ama devrim döneminin örgütleri de değildir.

Çok değişik biçimleriyle platform örgütlenmeleri, dönemin özellikle dikkat çekilmesi gereken örgütlenme biçimleridir. Kitle hareketinin gelişiminde anlamlı roller oynayabilmektedirler. Bu nedenledir ki, örgütçülerin başlı başına inceleme konusudurlar.

Tarihin tanıdığı bütün örgüt biçimlerini tanımak, incelemek bunlardan yararlanmanın olanaklarını aramak örgütçünün asli görevleri arasındadır. Kendilerini yetiştirme yönelim ve anlayış sınırlılığı Örgütçülerin eleştirilmesi gereken temel sorunlardan birisidir.

Olanakları Örgütleme

"Olanak" kavramı ile özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde, parti çalışmasında bir rol, işlev yerine getirebilecek her şeyi kastediyoruz. Program hedeflerini, parti strateji ve taktiğini derinliğine kavramış, partinin hangi yönde ve nasıl gelişebileceğini bilen, dönemin örgüt ve mücadele biçimlerine hakim bir örgütçü çalışmada en geniş anlamıyla her şeyin bir işe yarayacağını bilir. Örgütçü yalnızca insanları değil aynı zamanda olanakları "açığa çıkarır" örgütler. Kitlelerin gücü, aynı zamanda sahip oldukları sınırsız olanaklardadır. Ama bu olanaklar öncü tarafından örgütlenmedikleri sürece potansiyel olanaklar olarak bireysel tüketimin konusu olurlar.

Örgütçü olanakları tanır, tarar, arar, açığa çıkartır. Hangisinin hangi işte ve ne zaman kullanılacağını planlar.

Özellikle olanakların örgütlenmesi söz- konusu oldu mu örgütçüyü muhakkak, stratejik düşünüşün yansımaları olan, “uzağı gören gelecek görüşü” ve “bütünü gören merkeziyetçi yaklaşım” yönetmelidir.

Araçları Örgütleme

Taş, sopa, sapan, tabanca, pankart, afiş, bildiri, gazete, megafon, basım ve çoğaltma aletleri vb. tüm bunları araçlar olarak sayabiliriz. Yasal ya da yasadışı, açık ya da gizli örgütlenmesiyle de ilgili değiliz. Bunlar parti çalışmasının ya da faşizme, kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadelenin araçlarıdır. Bunlar yapılarına ve oynayabilecekleri rollere göre mücadelenin belli anlarında ya da süreğen biçimde gerekebilirler. Örgütçü aynı zamanda hem parti çalışmasının rutin araçlarını ve hem de sınıf düşmanıyla savaşımın o an için gerekli araçlarını örgütleyecektir. Bunları tanımak o an için göreli önemlerini tayin etmek öncelikle politik önderliğin görevi olmakla birlikte, örgütçü de bunlarla en az politik önderlik kadar ilgilenir.

Son olarak, parti çalışmasının, işleyişinin ve yaşamının bazı temel unsurlarının örgütçüler bakımından özel öneminin altını kalınca çizmeliyiz. Bunlar, denetim, disiplindir. Planlamayla birlikte denetim ve çalışma (iş) disiplini örgütçü titizliğine ruhunu verir. Rapor ise denetimin somut bir biçimi olduğu kadar, disiplini kuran zincirin halkalarından birisidir. Fakat aynı zamanda şunu da vurgulamalıyız ki, özellikle yazılı raporlar örgütçüleri deneyleri incelemeye zorlamak gibi bir üstünlüğe de sahiptir.

Örgütsel Gelişme Stratejileri

Politik mücadelenin ve tabi bütün bir devrimci çalışmanın tam merkezinde iktidar hedefi vardır. Politik mücadelenin diğer bütün büyük sorunları gibi iktidar sorunu da kuvvet kullanımıyla çözülebilir. Zaten politikanın bir kuvvet oyunu olduğu yolundaki genel kanı da buradan doğmuştur. Örgüt programın, politik düşüncelerin maddi güce dönüşmesi demektir. Bu eylem için de geçerlidir. Gerçekten iktidar mücadelesi yürüten devrimci öncü, kuvvetlerini büyütmeyi bir an olsun akıldan çıkartamaz. Politik önderlik, sayısız günlük politik hareketlerle gelişiminin kanallarını arar, zorlar, açar. Örgüt çalışması ile politik çalışmanın sonuçlarını örgütsel güce dönüştürerek bir sonraki sürecin, gelişen mücadelenin çıkış veya başlangıç noktası yapar.

Bütün bunlar, “örgütsel gelişim stratejileri” kavramının mantığını olduğu kadar, örgütsel gelişim stratejilerinin gerekliliğini de açıklamaktadır. Çalışmanın hangi yönde ve nasıl gelişeceğinin öngörülmesi ve örgütsel gelişim stratejileri biçiminde somutlaştırılması, kesimsel, yerel ve merkezi yani parti çalışmasının ve keza önderlik çalışmasının bütün düzeylerinin görevleri arasındadır. Partinin kendi gelişimine egemen olmasının, gelişimini yönetmesinin koşulları arasındadır bu.

Devrimci kendiliğindenciliğe karşı yürütmekte olduğumuz savaşımın partinin örgütsel gelişimini de kapsadığı izah gerektirmeyen bir konudur.

Her alanda örgütsel gelişme stratejilerinin oluşturulması ve bunların örgütlenme çalışmalarını yönetmesi her düzeyde önderliklerin ve tabi örgütçülerimizin sorumluluğundadır. Burada kendimizi, örgütsel gelişme stratejilerinin oluşturulması için gerekli asgari koşullara değinmekle sınırlandıracağız.

Her düzeyde örgütsel gelişim stratejilerinin kılavuz ipi, partinin içerisinden geçmekte olduğu dönem için belirlediği temel görevdir. Bu marksist leninist literatürde kavranacak halka olarak da tanımlanır. İşaret edildiği gibi, kavranacak halka belirlemesi, bütün örgütsel gelişme stratejilerinin yönünü tayin eder. “Önder partiye geçiş”, bugün marksist leninist komünist partinin tüm çalışmalarının yönetici ilkesidir.

Örgüt bakımından ele alındığında önder partiye geçiş en genelde işçi sınıfı, tüm emekçiler ve ezilenlerin safları arasında parti çalışmasının örgütsel sürekliliğinin sağlanmasını gerektirir. Bu nedenledir ki, örgütsel sürekliliğin güvencesi, bugün için oluşturulacak örgütsel gelişim stratejilerinin özel ilgi konusu olmalıdır.

Alanındaki -insan, araç-gereç, maddi, teknik vb.- tüm olanaklara hakim olması, her hangi bir parti kurumunun örgütsel gelişim stratejisi oluşturabilmesi için temel bir koşuldur. Eldeki kuvvetlerin güç ve imkanlarının en iyi değerlendirilmesi için uygun düzenlenişi de örgütsel gelişim stratejilerinin sorunları arasındadır.

Alanda -kent, kasaba, semt, fabrika, okul vb.- potansiyel devrimci imkanların analizine dayanarak geliştirilecek öngörü yönlendirici bir temel unsurdur. Bir örgütsel gelişim strateji -ki, politik çalışmanın örgütlenmesi onun motorudur- mantığı itibarıyla muhakkak ve kesin kes taze kuvvetlerin açığa çıkartılması ve kazanılmasına dayanır. Büyümek, gelişmek, kuvvet biriktirmek ancak taze kuvvetlerin açığa çıkartılması ve kazanılması temeline dayanabilir.

Her örgütsel gelişme stratejisi için belirlenmiş öncelikler vardır veya diğer bir anlatımla önceliklerin belirlenmesi gerekir.

Bir örgütsel gelişim stratejisi, nicelik ve nitelik unsurlarıyla partinin örgütsel yapısını, örgütsel faaliyetlerini en kapsamlı biçimde hesaba katar. Üye sayısının artırılması hedefinden, partinin elindeki araçların şu yeni araçların kurulması ile çoğaltılmasına; partinin repertuarına katılması gereken şu veya bu mücadele biçimi ve çalışma yöntemlerinin kullanılmasının örgütlenmesinden, belirlenecek kitle örgütleri içinde parti çalışması yürütecek örgütlenmelerin inşasına; kadro eğitiminin örgütlenmesinden, teknik araçların çoğaltılmasına; parti faaliyetinin alt yapısının geliştirilmesinden, parti çalışmasının yeni alanlara yayılmasının kadro, maddi, teknik vb. koşullarının hazırlanmasına, örgüt çalışmasını en geniş görüş açısıyla gören ufuk çizgisinden ele alınır, partinin örgütsel gelişim stratejileri.

Örgütsel gelişme stratejilerinin muhakkak zaman kriteri ve hedef görevlere ilişkin zaman sınırlandırmaları olacaktır.

Son olarak en nihayetinde her örgütsel gelişim stratejisinin inşası çalışması aynı zamanda bir planlama çalışmasını kapsamak durumundadır. Bir planlama çalışması için gerekli olacak veriler ise yukarıdan beri anlatılanlarla hemen bütün çizgileriyle açığa çıkmış bulunuyor.

Bilgi Akışının Örgütlenmesi

Bilgi akışının örgütlenmesi, örgüte ve örgüt yönetimine hakimiyetin temel koşuludur. Aynı zamanda merkeziyetçiliğin temel unsurlarından birisidir. Çünkü merkeziyetçilik her şeyden önce bilgilerin merkezileştirilmesi demektir. Parti çalışması ve parti örgütüne ilişkin tüm bilgilerin parti merkezine akışının örgütlenmesi örgüt çalışmasının temel bir alanıdır. Keza parti merkezinin direktiflerinin tüm partiye taşınması da buna dahildir. Örgütçü iki yönlü akan bir nehir gibi, bilgi akışını örgütlemekle yükümlüdür. Her kopukluğun, her aksaklığın sorumluluğu ona aittir.

Örgütçünün Eleştirisi

Örgütlenme sorunları öncelikle politik sorunlardır. Örgütçünün politik deneyim ve kavrayışı, politik ilgi ve refleksi, politik yetenekleri başarılı olmasının önkoşullarını oluşturduğu içindir ki, örgütçünün eleştirisi buradan başlamalıdır.

Bunu, kolektifin örgütçüleri yetiştirme tarzının eleştirisi tamamlamalıdır.

Ancak bunlardan sonra dolaysız biçimde örgüt çalışmasının başlıca sorunları üzerinden örgütçünün eleştirisi ilerletilmelidir.

Örgütçülerimiz politik bakımdan, kitle ajitasyonunun örgütlenmesi görevlerindeki durumları bakımından değerlendirilmelidirler. Parti çalışmasında ve kitlelerin harekete geçirilmesinde, kitle ajitasyonunu örgütlemenin önemini kavrayış ne durumdadır? Kitle ajitasyonunun örgütlenmesindeki yetersizlikler, kitlelerle buluşma ve önder partiye geçişin sorunları arasında değil midir?

İnsan sıkıntısı mı var? Yoksa örgütçülerin ufuk darlığı, ilkelliği ve amatörlüğü, düzeylerinin düşüklüğü gibi bir sorunumuz mu var? Örgütlülük oranının düşüklüğünün anlamı nedir? “İnsan fazlalığı”, değil mi? Örgütlülük oranının düşüklüğünün insan fazlalığı yani, örgütsüz, örgütlenememiş insan sayısının yüksek olmasından başka bir anlamı var mıdır?

Örgütçülerimizin, örgüt ve örgütlenme sorunlarını özgün inceleme tarzından ne kadar söz edilebilir? Günün, dönemin örgütlenme sorunlarını inceleyen, örnek gösterebileceğimiz kaç çalışma var?

Örgütlenme konusunda teorik bilgilerin, devrimci deneyimlerin incelenmesi de önemlidir elbette. Ama burada gerçek örgüt ve örgütlenme sorunlarının incelenmesinin söz konusu yapıldığı unutulmamalıdır. Komünist basınımız devrimci saflarda emekçilere, kitlelere güvensizliğin devrimci eleştirisini haklı olarak ısrarla sürdürüyor. Bunun bir yansıması olan “insanlara güven eksikliği” ve “mükemmeliyetçilik” hastalığının örgütçülerimiz üzerindeki etkilerinin de sorgulanması, incelenmesi gerekir.

Kendilerini yetiştirme yönelim ve anlayış sınırlılığı, örgütçülerin eleştirilmesi gereken temel yönlerden birisidir bu.

Kendini tekrarı aşmanın, devrimci kendiliğindenciliğin örgütsel alandaki yansımalarının temizlenmesinin ve keza partinin kendi gelişimine egemen olması ve yönetmesinin gereği olarak örgütçülerimizin alanları için örgütsel gelişme stratejileri oluşturulması ve keza belli süreçlerde gözden geçirilerek yenilenmesi çalışmasıyla ne kadar ilgilendikleri de bir başka önemli değerlendirme konusu olmalıdır.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi