Çiftçiler ve İşçiler Modi’ye karşı

Narendra Modi liderliğindeki BJP (Hindistan Halk Partisi) hükümetinin açık bir çoğunluk ile iktidara dönmesinin üzerinden iki yıldan kısa bir süre geçti. Hükümet, bu süre içerisinde, birbirinden ayrı ama eşit derecede tarihi öneme sahip iki farkı kitle hareketiyle uğraşmak zorunda kaldı. Bunlardan ilki, 2019'un Aralık ayında Yeni Delhi’nin Shaheen Bagh Mahallesi’nde başlayan ulusal nitelikte bir hareketti. Hareketin hedefinde ayrımcı vatandaşlık yasaları ve polis baskısı yer alıyordu. İkincisi ise, 26-27 Kasım 2020 tarihlerinde gerçekleşen işçi grevi ve çiftçi yürüyüşüydü. Bu hareket kapsamında yaklaşık 250 milyon işçi greve çıktı ve yine yaklaşık 300 bin kişi hükümetin işçi ve çiftçi karşıtı politikalarını protesto etmek için Delhi'ye yürüdü.

Çiftçiler bu tarihten itibaren Delhi sınırında süresiz olarak eyleme geçtiler ve sayıları giderek arttı. 26 Ocak 2021'de, devlet liderleri Cumhuriyet Bayramı'nı kutlarken, yaklaşık bir milyon çiftçi dev bir traktör konvoyuyla başkente yürüyüş başlattı. Çiftçilerin traktör geçidi polisin sert baskısıyla karşılaştı.

Covid-19 Örtüsü Altında

Modi hükümeti oldukça etkili oldu. Ülke genelinde uygulanan dört saatlik katı bir sokağa çıkma yasağıyla, Shaheen Bagh protestocularını yaklaşık dört ay sonra evlerine dönmeye zorlamayı başardı. Hükümet, bu dönemi, Shaheen Bagh protestolarıyla ilişkili çeşitli öğrenci liderleri ve siyasi liderlerin yanı sıra Dalit ve Adivasi hakları aktivistlerini uydurma suçlamalarla tutuklamak için de kullandı.

Covid-19 vakalarının Hindistan'da zirveye ulaştığı Eylül 2020’de, hükümet aynı gün içerisinde tartışmalı üç yeni Tarım Yasası ile yeni bir İş Kanunu düzenlemesini meclisten geçirdi. Hem de bunu muhalefet partileri üyelerinin söz konusu yasa tasarılarının aceleyle kanunlaştırılmak istenmesini parlamento dışında protesto ederken yaptı. İktidar partisine karşı esnekliğiyle bilinen Cumhurbaşkanı ise söz konusu tasarıların yasalaşmasına onay verdi. İşçi ve çiftçi sendikalarıyla bir görüş alışverişi yapılmadı.

İş Kanunu

"İş güvencesinin tamamen ortadan kaldırılması"(1) olarak tarif edilen Endüstriyel İş Kanunu, 300'den az sayıda işçi çalıştıran firmaların, devlete sabit bir ödeme emri sağlamadan, işe alım yapmasına ve işten çıkarmasına izin veriyor. Hali hazırda, sadece 100’den az çalışanı olan firmalar bunu yapabiliyordu. Bunun yanı sıra, aynı yasa, tüm iş kollarına grev için zorunlu 60 günlük bir ihbar süresi dayatıyor. Bundan önce ise bu gereksinim öncelikle su, elektrik ve ulaşım gibi kamu hizmeti endüstrilerinde mevcuttu. Her iki değişiklik de doğrudan sermayeye fayda sağlıyor ve işçilerin pazarlık gücünü zayıflatıyor.

Bu değişiklikler, Modi’nin genel ekonomik stratejisiyle tutarlılık içerisinde; pazarı genişleterek, işletmelere dayatılan koşulları kolaylaştırarak ve emeği "esnek" kılarak yabancı ve yerli sermayeyi çekmek. İlk döneminde Modi hükümeti, yerel sermayeye vergi indirimleri ve sübvansiyonlar sağlayan "Hindistan'da Üretin" ve "Hindistan'da Başlayın" gibi kampanyalar başlatmıştı. Planlama Komisyonu’nu dağıtmış, güvence altına alınan kırsal istihdam programına ayrılan bütçe tahsislerini azaltmış, devlet üniversitelerini kendi gelirlerini artırmaya zorlamış ve askeriye ile sigorta gibi sektörleri doğrudan yabancı yatırımına açmıştı.

Kamu ve özel sektör çalışanları, emeğin istikrarlı bir şekilde kayıt dışı hale getirilmesine tutarlı bir şekilde karşı çıktılar. 2018 ve 2019 yıllarında, on merkezi sendika, devasa birleşik grevler örgütledi. Grevlere katılım seviyeleri tarihsel bir boyutta oldu. İşçilerin talepleri istikrarlı; geçinmeye yetecek bir ücretin yasalaştırılması, negatif yatırımların durdurulması, sosyal güvenliğin kayıtlı veya kayıt dışı çalışan tüm işçileri kapsayacak şekilde genişletilmesi, garanti altına alınan kırsal istihdam programının genişletilmesi ve tarımda tedarik ve dağıtımın büyütülmesi. İşçilerin talepleri, buna binaen, örgütlü işçilerin taleplerinin ötesine geçiyor ve kayıt dışı çalışan işçilerin ve çiftçilerin neoliberal ekonomi politikalarına karşı talepleriyle ittifak halinde bulunuyor.

Tarım Yasaları

Üç çiftlik yasası, tarımda benzer bir hamleyi yansıtmakta. Çiftçilerin (Teşvik ve Kolaylaştırma) Ürün Satış ve Ticareti Yasası, çiftçilerin ürünlerini eyalet hükümetlerine bağlı tahıl pazarları dışındaki özel işletmelere satmalarına olanak tanıyor ve alıcılar için piyasa ücretlerini ortadan kaldırıyor. Çiftçilerin (Yetkilendirme ve Koruma) Fiyat Güvencesi ve Tarım Hizmetleri Sözleşmesi, çiftçilerin özel firmalarla veya tüccarlarla sözleşme yapmasına izin veriyor. Temel Emtia (Değişiklik) Yasası ise özel kuruluşların tahıl, bakliyat, yağlı tohum, soğan ve patates depolamasına izin veriyor. Bu üç yasa birlikte, çiftçilerden devlet tedarikini zayıflatıyor ve büyük sermayenin sözleşmeli çiftçilik ve ticarete girmesine izin veriyor.

Çiftlik yasaları önemli, çünkü bu yeni düzenlemeler Hindistan devletinin tarımla olan ilişkilerinde yeni bir yön belirliyor. Hindistan devleti, geçmişten bu yana, eyalet hükümetlerine bağlı tahıl pazarlarının, tarımsal ürünleri, özellikle de gıda tahıllarını, asgari destek fiyatlarıyla tedarik etmesini sağlayarak tarımı destekliyordu. Satın alınan tahıl daha sonra devlet aracılığıyla halka sübvansiyonlu fiyatlarla satılıyordu. En iyi ihtimalle, bu sistem birkaç eyalette, Yeşil Devrim tekniklerini erken dönemde hayata geçiren ve devlet sübvansiyonlu kredi, sulama ve elektrikle desteklenen Pencap, Haryana ve batı Uttar Pradesh'te etkili bir şekilde işliyordu.

Hindistan’ın 1991 yılında ekonomisini liberalleştirdiğinden beri, özellikle sulama ve kredi sağlama ile tohum üretimi olmak üzere tarıma yönelik devlet yatırımlarında istikrarlı bir düşüş yaşandı. Tarım üreticileri, sürekli artan girdi maliyetleri ile yüzleşmek zorunda kaldı. Küresel ölçekte yaşanan tarımsal emtia fiyatlarındaki dalgalanmalara da maruz kalınca, Hindistan’ın tarım üreticileri, artan bir borçluluk ve hiç artmayan çiftlik gelirleri ile kendini tekrar eden keskin bir kriz yaşadı. Kriz, ülkenin bazı bölgelerinde endişe verici bir sayıda çiftçi intiharına yol açtı.

Bütün bu dönem boyunca, çiftçiler sürekli olarak yeterli bir asgari destek fiyatının kabulü, borçların hafifletilmesi ve devlet tedarikinin ülkenin tüm bölgelerine yayılmasını talep ettiler.

2014 yılında BJP de dahil olmak üzere ülkedeki tüm siyasi partiler, bu talepleri seçim bildirgelerine dahil etti. Modi’nin ilk döneminde, ülkenin farklı bölgelerinden çiftçiler, hükümeti seçim vaatlerine bağlı kalmaya çağırdı. 2017'de polis, Madhya Pradesh’e bağlı Mandsaur'da asgari destek fiyatının kabul edilmesini talep eden çiftçilere ateş açtı ve altı kişiyi öldürdü.

Aynı yıl, Tamil Nadu'da çiftçiler, bir yıllık mahsul kıtlığından sonra borçların hafifletilmesi talebiyle Yeni Delhi'de dört ay boyunca süren bir protesto düzenledi. Mart 2018'de, Maharashtra'da, yaklaşık 50 bin çiftçi, kabile çiftçileri için borçların hafifletilmesi, yeterli destek fiyatları ve toprak hakları talepleriyle 200 km'den fazla bir yol yürüdü. Modi’nin Çiftlik Yasaları, önceki tutumdan bir kopuşu ifade ediyor ve geçmiş mücadeleleri tamamen göz ardı ediyor, bunun yerine, tarım sektörünü özel tüccarlara ve şirket sermayesine daha da açıyor.

Modi’nin Siyasal Tabanı

Modi’nin BJP hükümeti, bu tür işçi karşıtı politikaları benimseyen ilk parti değil; 90'lardan beri tüm hükümetler aynı yönelimi takip etti. Ancak yaklaşım tarzında öncekilere göre daha acımasız; demokratik uygulamalara, görüş alışverişine ve kısıtlamalara çok daha az istekli. Bu acımasızlık, belki de Modi'nin kendi tabanından gördüğü sarsılmaz desteğe bağlı. Bilhassa yakın ilişkisi olduğu büyük şirketler ile özellikle Kuzey Hindistan'ın Hintçe konuşan kuşağında yaşayan ve Hindu milliyetçisi RSS’nin Hint ulusu vizyonunu (“yabancı işgalcilerden” kontrolü geri alma) beğenen üst kastlara mensup Hindular.

İkisi birbirinden beslenebilir. BJP, önceki seçimlerde kaynakların aslan payını aldı. Çoğu televizyon haber kaynağı Modi'yi ve hükümeti açıktan destekliyor. BJP'nin ayrıca sosyal medya aracılığıyla popüler söylemi manipüle eden uçsuz bucaksız bir BT (bilgi teknolojisi) hücresi bulunuyor. Bununla birlikte, BJP, ülkeyi eski ihtişamına geri döndüren Modi ve yeni ekonomik zirveler ile, kendi ülkesinde dinini uygulayamayan mağdur olmuş bir üst kast Hindu anlatısı yaratmayı başardı. Sosyal, ekonomik, politik veya dini herhangi bir konuda muhalefet, vatansever olmayan ve dolayısıyla tehlikeli olarak damgalandı. Bütün bunlar, seçim muhalefetinin yok olmasına yol açtı ve seçimlerle ilgisi olmayan ilerici siyasi güçleri itibarsızlaştırdı. Sonuç olarak ortaya çıkan kamuoyu kutuplaşması -ezici bir çoğunlukla Modi’nin lehine- Modi hükümetinin kendisinden önceki hükümetlere kıyasla çok daha fazlasının yanına kar kalmasına izin vermekte.

Kasım Grevi ve Devam Eden Protestolar

26 Kasım 2020'de gerçekleşen işçilerin genel grevi, çiftçilerin 26-27 Kasım tarihlerinde Delhi'ye yürüyüşüyle ​​dayanışma içindeydi. Grev, önceki yıllardaki emsalleri gibi ve 2020 Ocak ayının başlarında olduğu gibi, on büyük ulusal sendika tarafından ilan edildi. Greve çıkan işçiler, kamu hizmetlerinin yanı sıra otobüs, liman, bankacılık vb. hizmetlerini felç etti. İşçiler, İş Kanunu ve tarım düzenlemelerine karşı çıkmanın yanı sıra, Covid'e bağlı olarak katlanarak artan işsizlikle mücadele etmek için kamusal endüstrilerin özelleştirilmesinin durdurulmasını, asgari ücretin artırılmasını ve istihdam garantisinin kentsel alanlara genişletilmesini talep etti. Bu greve 250 milyon işçinin katıldığı ve bunun tarihin en büyük grevi olduğu ifade ediliyor.

Çiftçilerin 26-27 Kasım tarihlerinde Delhi'ye yaptığı yürüyüş, Delhi sınırının farklı yerlerinde yüz binlerce çiftçinin katıldığı süresiz bir oturma eylemine dönüştü. Protestolar, birkaç çiftçi sendikasının faal bir çatı koalisyonu olan Samyukta Kisan Morcha tarafından yönetiliyor. Çiftçiler şu anda Delhi yakınlarındaki dört farklı yerde toplanmış durumda -Singhu, Tikri, Ghazipur ve Shahjahanpur. Pencap ve Haryana'dan çok sayıda çiftçi protesto hareketinin bir parçasıydı, bununla birlikte, protestolar büyürken Maharashtra, Madhya Pradesh, Rajasthan ve diğer eyaletlerden çiftçiler de onlara katıldı. Çiftçiler taktiksel olarak ulusal otoyolları bloke etti ve başkentin giriş ve çıkış trafiğini aksattı.

Çiftçilerin süresiz oturma eylemi, eşi benzeri görülmemiş bir şekilde tüm ülkenin dikkatini üzerine çekti. Bir yıl önce gerçekleşen Shaheen Bagh protestolarına o kadar sempatik yaklaşmayan kesimlerden de destek aldı. Protestolar, çiftçileri destekleyen çok sayıda kişiyi eylemlerin devam ettiği yerlere çekti. Buralar, ortak mutfaklar, ürpertici Kuzey Hindistan kışıyla mücadele etmek için kurulan kamplar ve bağımsız haber yayıncılığının hayata geçirildiği küçük yerleşim birimlerine dönüştü.

Çiftçiler, üç çiftlik yasasının tamamen yürürlükten kaldırılmasını, devlet tedarikinin kabul edilebilir asgari destek fiyatlarla uygulanmasını ve yakıt ile elektrik giderleri için destek talep ediyor. Protestolar, hükümeti çiftçi temsilcileriyle istişareye zorlayacak kadar destek topladı ama on bir tur devam eden görüşmelerden herhangi bir sonuç çıkmadı. Gösterilerin yapıldığı alanlarda, çoğu intihar eden yaklaşık 70 çiftçi hayatını yitirdi. Hükümet, protestoları etkisiz hale getirmek için her zamanki hilelerini denedi. Devlet destekli medya, çoğunluğunu Sihlerin oluşturduğu protestocu çiftçileri Khalistanlı ve dolayısıyla ayrılıkçı ve vatansever karşıtı olarak göstermeye çalıştı.

26 Ocak'ta, Hindistan'ın 72. Cumhuriyet Bayramı’nda, protestocu çiftçiler Yeni Delhi'ye heybeti bir traktör yürüyüşü yaptı. Bu yürüyüşe farklı yönlerden yüz binlerce traktörle yaklaşık bir milyon çiftçinin katıldığı tahmin ediliyor. Yürüyüş rotası konusunda Delhi polisi ile önceden yapılan görüşmelere rağmen, çiftçileri belirlenen yolları kapatan barikat ve otobüsler karşıladı. Çiftçiler barikatları aşmaya çalışırken, polis çiftçilere cop ve biber gazıyla saldırdı. Bazı yerlerde çiftçiler misilleme yaptı, birkaç çiftçi ve polis yaralandı. Barikata çarpan bir çiftçinin traktörü devrildi ve hayatını kaybetti. Bazı protestocular Eski Delhi'deki Kızıl Kale'ye baskın düzenledi ve Kızıl Kale'de Sih bayrağı olan Nishan Sahib'i göndere çekti.

26 Ocak, çiftçi hareketi için bir gerileme günü oldu. Hindistan'da Gandhi liderliğindeki sömürge karşıtı mücadele, şiddet içermeyen eylem ve pasif direniş biçimleriyle kutsana geldi hep. Gandhi, İngilizlere karşı direnişte güç kullanılmasının ruhani az gelişmişliğin bir işareti olduğu kanaatindeydi; bunun yerine, yurttaşlarını zalimin vicdanına başvurmaya zorluyordu. Böylesi "güvenli" bir direnişin hem uluslararası hem de Hindistan içinde burjuva düzenin koruyucuları tarafından kutsanması ve Gandi'nin tanrılaştırılması şaşırtıcı değil. Neticede, bu kadar yüksek bir ahlak çıtası zalimlere değil, sadece direnenlere uygulanıyor. Gandhi direnişinin kalıntıları yüzünden, mutlak pasif direnişin üstün standartlarını karşılamayan herhangi bir protesto hareketi halkın gözünde meşruiyetini yitiriyor. Çiftçilerin protestoları da aynı kaderle karşılaştı.

26 Ocak'tan sonra, haber kanalları, Kızıl Kale'ye saldıran protestocuları ABD'de Ocak ayının başlarında Beyaz Saray'ı ele geçiren beyaz ırkın diğer ırklardan daha üstün olduğuna inanan kimselerle karşılaştırarak öfkeli protestocuların kamu mallarına verdiği zarardan yakındı. Sendika liderleri şiddetten kendilerini ayırdı; çiftçilerin mutabık kalınan yürüyüş planından ayrılması ve Kızıl Kale'yi ele geçirmeye çalışmasında onları buna teşvik eden dış güçlere işaret etti. Sendika liderlerinin hasar kontrolüne yönelik çabalarına rağmen, devlet bunu hareketi bastırma fırsatı olarak değerlendirmiş görünüyor. Polis, hareketin birçok sendika ve siyasi liderine karşı davalar açtı. Bu yazı kaleme alındığı sırada, çiftçileri geri dönmeye zorlamak için protestoların sürdüğü eylem alanlarına çok sayıda polis konuşlandırıldı ve protestoculara karşı göz yaşartıcı gaz kullanıldığına dair bilgiler geliyor. Durum gergin ve hızla gelişiyor.

Daha Geniş Siyasetle İlişkiler

Ölçeği eşi benzeri görülmemiş olsa da hem çiftçi protestoları hem de genel işçi grevlerinin bazı sınırları var. Süresiz oturma eylemine çeşitli eyaletlerden çiftçiler katılıyor ama çoğunluk olmasa bile protestoya katılan önemli sayıda çiftçi Pencap, Haryana ve batı Uttar Pradesh'ten. Bunlar, hali hazırda asgari destek fiyatının işlediği tahıl tedarikine sahip eyaletler ve bu nedenle, bu eyaletlerdeki çiftçiler, ülkenin en iyi durumda olanları ve en fazla kaybedecek şeyi olanlar. Diğer eyaletlerdeki çiftçiler zaten tahıllarını özel tüccarlara satıyorlar ve açıklandığı takdirde asgari destek fiyatı daha iyi durumda olan eyaletlere kıyasla önemli ölçüde daha düşük.

Daha genel olarak, asgari destek fiyatının yükseltilmesi talebi, gıda tahıllarının sattığından fazlası almayan küçük ve marjinal çiftçiler ve topraksız işçiler için çok anlamlı değil. Devam eden protestolar, tüm tarım işçisi sınıfını, özellikle topraksız işçileri değil, tarımsal küçük üreticilerin elit kesimlerini temsil ediyor.

Toprak sahibi tarımsal üreticiler ile topraksız işçiler arasındaki ayrım, kısmen kast sistemine, mesleği doğuma bağlayan hiyerarşik sosyal sınıflara ayırma sistemine bağlanabilir.

Tarihsel olarak, üst kastlar, toplumsal artık ürünü ve toprağın da dahil olduğu üretim araçlarını kontrol etti, alt kastlar ise el emeğine mahkûm oldular. Üst kastlar, tarihsel ayrıcalıklarını düzenli, maaşlı istihdama çevirebildiler. Doğrusu, örgütlü grev eylemleri yapmanın mümkün olduğu türden işleri üstlenmiş oldular. Kast hiyerarşisinin en altında yer alan Dalitler veya eski deyişle dokunulmazlar, tarım işçiliği dışında büyük ölçüde kayıt dışı sektörde güvencesiz günlük ücretli işlere mahkûm bırakıldı. Onlar, her iki örgütlü grev eyleminden de dışlanıyorlar ve sınıf ayrımının diğer ucunda yer alarak protestocu çiftçilerden ayrılıyorlar.

Genel işçi grevi ve çiftçi protestoları, daha güvencesiz koşullarda olan işçi sınıfının büyük kesimlerini dışlasa da Modi’nin sermaye yanlısı politikalarına karşı ilerici bir muhalif hareket. Modi’nin neoliberal politikaları ve Hindutva gündeminin birleşimiyle yüzleşmek için tüm çalışan sınıfların ve ötekileştirilmiş grupların daha geniş bir ittifakına ihtiyaç var.

*Yazar, New School for Social Research’de doktora öğrencisi, tarımsal değişimin ekonomi politiği üzerine çalışıyor. Sristhi Yadav’ın Marksist Teori için İngilizce yazdığı bu yazı Emre Altan çevirdi.

Kaynaklar

1 https://indianexpress.com/article/india/firms-with-up-to-300-workers-can-hire-and-fire-without-govt-nod-bill-in-lok-sabha-6602928/

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi