III. Enternasyonal’de Siyah Sorunu Üzerine

III. Enternasyonal’de (Komintern) ırkçılık ve Siyah Sorunu’nun nasıl ele alındığına gelmeden önce bu sorunun Marks ve ABD’de komünist güçler tarafından nasıl ele alındığını belirtmekte yarar var. Ne Marks ne de Engels yaşadıkları dönemde var olan ırkçılığı sistematik olarak analiz etti. Bunun nedenleri üzerine çok şey söylenebilir. Ancak, göz önünde tutulması gereken şudur: Emperyalizmin şafağında yeni yeni şekillenen ırkçılık henüz toplumsal sorun bazında önemli bir olgu olmamıştı. Diğer taraftan ırkçılığın gelişmesinde oldukça önemli bir faktör olan kitlesel göçler de onların yaşadıkları dönemde henüz başlamamıştı.

Bu iki olguya rağmen Marks ve Engels yazılarında görünümü ne olursa olsun ırkçılığa karşı durdular. Ekonomi ve toplum üzerine analizlerinde toplumsal altüst oluşu sağlayabilecek yegâne gücün işçi sınıfı olduğu sonucuna vardılar. Bu nedenle sınıfın örgütsel (siyasi ve pratik) birliğinin önemini sürekli vurgularken hangi biçimde olursa olsun işçi sınıfının birliğini zedeleyebilecek, bölecek her türden gelişmeye karşı oldular. Bunun devrim için bir tehlike olduğunu vurguladılar.1

Marks, ırkçılığın farklı kökenden işçileri karşı karşıya getirdiğini ve bu durumdan da hâkim sınıfların yararlandığını görüyordu. Bu nedenle işçi sınıfının ırklara göre ayrışmasını sınıfın, sınıf olarak örgütlenmesini ve mücadelesini engellediğini görüyordu. Bu anlamda Amerikan iç savaşı döneminde Abraham Lincoln’a yazdığı mektupta şunları söyler:

“Kuzeyin gerçek siyasal gücü olan işçiler, köleliğin kendi cumhuriyetlerini pisletmesine göz yumdukları sürece, kendi rızası olmaksızın egemen olunan ve satılan zencinin karşısında, kendisini satmasının ve kendi efendisini seçmesinin beyaz tenli işçinin en yüce hakkı olmasıyla övündükleri sürece, gerçek emek özgürlüğünü sağlayamıyorlar ya da Avrupalı kardeşlerini kurtuluş uğruna verdikleri mücadelede destekleyemiyorlardı; ama ilerlemenin önünde duran bu engel, iç savaşını kızıl deniziyle kaldırılıp atılmıştır.”2   

Aynı mektubunda Marks, iç savaşta kuzeyin zafer kazanmasının uluslararası işçi sınıfı için yeni bir çağ olacağını; aynı zamanda güneyin yenilmesinin Amerikan toplumunun ilerlemesi, kurumsal ırkçılığın ve köleciliğin yok edilmesi için ne denli önemli olduğunu da açıklar.

Marks, ırkçılığı söz konusu ettiği çok az sayıdaki yazısında ırkçılık konusunda şu önemli anlayışı geliştirmiştir:

a) Kapitalizm, işçiler arasında rekabeti körükler, geliştirir.

b) İşçileri etnik kökenlerine ayırmak ve kontrol edebilmek için ırkçılığı bilinçli olarak kullanır.

Irkçılığın yeni geliştiği dönemde yapılan bu tespitler, elbette bugün ırkçılık bağlamında yeterli değildir, ama hala geçerli olan “akçe”dir; ırk ideolojisinin dayanaklarındandır.

 “Marksizm veya Marks ve Engels bu sorunlara cevap vermediler, ilgilenmediler, göz ardı ettiler” türünden söylemler yersizdir. Çünkü konu, günün koşullarında yeni yeni toplumsal mücadele bakımından gündemleşiyordu.

19. yüzyılın ikinci yarısında, ama özellikle de son çeyreğinde ırkçılığın nasıl ele alınması konusunda zamanın devrimcileri arasında görüş birliği yoktu. Bunun ötesinde o zamanın sosyalist hareketi içinde, az da olsa ırkçılar da vardı. Ayrıca ırkçılık sorununun devrimle çözüleceği görüşü de savunuluyordu. Irkçılığa karşı aktif mücadele doğrultusunda düşünceler etkili değildi.

Ancak, Rusya’da gelişen devrimci mücadele ve nihayetinde Ekim Devrimi döneminde salt ekonomik olmayan sorunların da yoğun bir biçimde gündemleştirilmesi sonucunda ırkçılığa karşı mücadele tartışmaları hız kazandı. Bunda Lenin’in rolü büyüktür.

 

Ulusal kurtuluş sorunu ve Lenin

1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın gösterdiği gibi kendi burjuvazisinin safında yer alan II. Enternasyonal’in reformist, revizyonist partilerinin Marksizm’e ihaneti büyük olmuştu. Bu dönemde Lenin’in emperyalizm ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, sömürgeciliğe karşı mücadele, ulusal kurtuluş mücadelesi üzerine yazıları (tezleri) dünya çapında komünistler üzerinde etkisini gösteriyordu. ABD’li komünistler de en çok etkilenenler arasındaydı.

20. yüzyılın başında ırkçılık tartışmasında en çok etkilenen, soruna konu olan ülke ABD’ydi. Siyahların nüfus içindeki ağırlığı, kaldırılmasına rağmen kölecilik sorununun devam etmesi bağlamlarında gelişen ırkçılık devrimcilerin ve komünistlerin en sık karşı karşıya kaldıkları sorundu.

Yükselen emperyalist güç olarak ABD, sömürgeciliğin toplumsal etkisinden hala kurtulamayan ırkçılığın hâkim olduğu bir ülke konumundaydı.

Öncellerinden farklı olarak Komünist Partisi (ABD)3 ırkçılığa karşı mücadelesini geliştirebildi. Bu anti-ırkçı mücadelenin sonucunda nispeten kısa bir süreç içinde binlerce Siyah işçiyi örgütleyebildi ve böylece Siyah halk içinde önemli bir tabana sahip olabildi. Geliştirilen ve etkili olan bu anti-ırkçı politikanın nedenleri vardı: Özellikle I. Dünya Savaşı’ndan sonra Siyah halkın güneyden kuzeye göçü ve bu göç sonucunda kuzeyde mücadeleci bir Siyah işçi sınıfının oluşması. İkinci neden, küçük bir grup olan Siyah komünistlerin “African Blood Brotherhood” (Afrika Kan Kardeşliği) örgütlenmesiyle sürdürdükleri mücadele ve bu mücadele sonucunda komünist parti içinde etkili olması. Üçüncü neden ise Amerikan Komünist Partisi’ndeki tartışmalara Lenin ve Komünist Enternasyonal’in müdahil olmaları. Tabii, bu Amerikan Komünist Partisi’nin içişlerine karışmak anlamında değil; tecrübeleri aktarmak, sorunlarının çözümünde yardımcı olmak anlamındadır.

Komünist Enternasyonal ve ABD’de Siyah Sorunu

Komünist Enternasyonal’in II. Kongresi: İlk defa II. Kongre tezlerinde ulusal sorun çerçevesinde Siyah Sorunu da yer alır. Amaç, ezilen ulusların, eşit olmayan ulusların, sömürgelerin özgürlük mücadelesinin desteklenmesidir.  

Lenin, Amerikalı John Reed’den Siyahların durumunu açıklaması için kısa bir konuşma yapmasını talep eder. Kısa konuşmasında J. Reed, ABD’de Siyah nüfusun yaygın yoksulluğunu, baskı altında tutulmasını anlatır; komünistlerin Siyahlar arasında daha çok faaliyet sürdürmeleri gerektiğini açıklar. Ancak, geleneksel pozisyonu terk etmez ve baskıya karşı mücadele etmek için Siyahların kendilerini öncelikle işçi olarak örgütlemeleri gerektiğini söyler:

“Güneyde Siyahın hiçbir hakkı yoktur ve yasanın koruması altında da değildir. Siyah çoğunlukla cezasız öldürülebilir. Siyahların linç edilmesi beyazların korkunç bir yapılanmasıdır.

Bizzat Siyahlar arasında ırk bilinci boy attı. Şimdilerde Siyahlar arasında Beyazlara karşı silahlı ayaklanmayı vazeden bir bölüm var. Savaştan geri dönen Siyahlar, özsavunma için, linç hukukunun beyaz taraftarlarına karşı mücadele için her tarafta dernekler kurdular.

Siyahları, boyunduruğa vurulmuş ve ezilen bir halk olarak görelim. İki görevimiz var: Bir taraftan güçlü bir ırk hareketi, diğer taraftan süratle sınıf bilinçli olan güçlü bir proleter işçi hareketi. Siyahlar ulusal bağımsızlık talebini yükseltmiyorlar. Özgün ulusal varlığı amaç edinen, örneğin birkaç sene önce gözlemlenen “Afrika’ya geri dönelim” gibi bir hareketin Siyahlar arasında başarı (şansı) yoktur. Onlar, kendilerini her şeyden önce Amerikalı olarak görüyorlar, Birleşik Devletler’de evlerinde olduklarını hissediyorlar. Bu, komünistlerin görevini oldukça kolaylaştırıyor.

Amerikan Komünist Partisi’nin Siyahlar için yegâne doğru politikası şudur: Onları, her şeyden önce işçi olarak görmek... Kuzeyde sanayi işçisi olarak çalışan Siyahlar arasında komünist çalışma yapılabilir. Ülkenin her iki bölümünde Siyahların örgütlenmesi, beyazlar ile ortaklaşmış birliklerde olması için çaba harcanmalıdır. Bu, ırk önyargılarının kökünü kazımak ve sınıf dayanışmasını uyandırmak için en iyi ve en hızlı araçtır.

Komünistler, Siyahların, sosyal ve siyasal eşitliğini talep eden ve şimdilerde, ırk bilincinin hızlı büyüdüğü bu günlerde siyahlar arasında hızla yaygınlaşan harekete uzak durmamalılar.  Burjuva eşitlik yalanını ve sadece bütün işçileri kölelikten kurtarmak için değil, aynı zamanda boyunduruk altına alınmış bütün Siyah halkın kurtuluşu için yegâne araç olan sosyal devrimin zorunluluğunu vurgulamak için komünistler bu hareketten yararlanmalılar.”4

Kongrede Lenin ve başka komünistler ırkçılık konusunda Amerikan komünistleriyle tartışarak, Siyah Sorunu’nu daha özenli ele almaları konusunda onları eleştirdiler.

Lenin’in sunduğu ve kabul edilen “Ulusal ve Sömürge Sorunu Üzerine Tezler Taslağı’nda yer alan 9. tezde şu tespit yapılır: 

“Komünist Enternasyonal’in devlet içi ilişkiler alanındaki ulusal siyaseti, ulusal eşitliği, burjuva demokratların -hem böyle olduğunu içtenlikle kabul edenlerin hem de İkinci Enternasyonal sosyalistleri gibi kendilerine “sosyalist” adı takanların- yaptığı gibi, yalınkat, biçimsel, salt bildirisel nitelikte ve herhangi bir bağlantı altına girmeksizin tanımakla yetinemez.

Bütün propaganda ve uyarmalarında —hem parlamento içinde hem parlamento dışında— komünist partileri, bütün kapitalist ülkelerde, "demokratik" anayasalarına karşın, ulusların eşitliğine ve ulusal azınlıkların güven altına alınmış haklarına yönelik ihlalleri sürekli olarak gözler önüne sermelidirler. Bunun yanı sıra, önce proleterleri sonra da tüm emekçi nüfusu, burjuvaziye karşı savaşımda birleştirerek, ulusların gerçek eşitliğini güven altına alabilecek tek sistemin Sovyet sistemi olduğu sürekli olarak açıklanmalıdır; ikinci olarak da komünist partiler bağımlı ve yoksun uluslardaki (örneğin İrlanda, Amerikalı zenciler, vb.) ve sömürgelerdeki devrimci hareketlere doğrudan doğruya yardım etmelidirler.

Özellikle önem taşıyan bu ikinci koşula uyulmaksızın, hem bağımlı ülkelerle sömürgelerin boyunduruğa karşı mücadeleleri, hem onların ayrılma haklarının kabulü, İkinci Enternasyonal’deki partilerin ortaya koyduğu üzere, sahte birer işaret levhası olmaktan öteye geçemez.”5

Komünist Enternasyonal’in III. Kongresi: Bu kongrede, öncelikle Güney Afrika ve ABD’de olmak üzere Siyah halkın sorununu ele alması gereken bir komisyon kuruldu. Önde gelen komünistler ABD’de Siyah Sorunu’nun sömürge sorunundan ayrı ele alınamayacağı görüşündeydiler. ABD’de ırkçılık, Avrupa ülkelerinde antisemitizm ve sömürgeciliğin oynadığı rolü oynayarak, işçi sınıfını farklı kamplara bölmektedir. Böylece ırkçılık, anti-semitizm ve sömürgecilik devrimci hareketin gelişmesinin önünde, mücadele edilmesi gereken önemli bir engel oluşturmaktadır.

Komünist Enternasyonal’in IV. Kongresi: Siyah Sorunu bu kongrede daha önceki kongrelerde olduğundan daha güçlü olarak ele alındı. Önceki kongrelerde ABD’de Siyahların sorununa sadece değinilmiş, sorun detaylı ve kapsamlı olarak ele alınmamıştı. Nitekim 22. oturuma başkanlık eden Korczewa Ppolony oturum sonunda “Komünist Enternasyonal Dünya Kongresi'nin ilk kez Siyah sorunuyla uğraştığına dikkat çekiyorum ve bu sorunun önemine dikkat çekmek zorunda olduğumu düşünmüyorum. Burada söz konusu olan, şimdiye kadar en çok ezilmiş olan bir ırkın kazanılmasıdır” açıklamasını yapar.6

İlk defa bu kongrede Amerikan Komünist Partisi’nin Siyah komünistleri Siyah Sorunu üzerine bizzat konuştular. Jamaika kökenli Amerikalı şair ve parti sempatizanı olan Claude McKay, yoldaşlarının örtülü ırkçılık ve ekonomizm anlayışlarını dile getirdi ve Komünist Enternasyonali Siyahlar arasında daha güçlü faaliyet yürütmeye çağırdı. Bu tanınmış şair Lenin ve başkaca önde gelen Bolşeviklerin desteğini aldı ve Amerikalı komünistlere Claude McKay’in sözlerinin ciddiye alınması gerektiğini söylediler.

Siyah Sorunu üzerine önerge kabul edildi, dünya devriminin çok önemli bir sorunu olarak ele alındı. ABD’de Siyah Sorunu, yarı sömürge Asya ülkelerinde halkların proleter devrime katkısı neyse ABD’de de Siyahların katkısının aynı olduğu değerlendirmesi yapıldı.

“Siyah ırkın uluslararası mücadelesi kapitalizme ve emperyalizme karşı bir mücadeledir. Dünyanın siyah hareketi bu temelde, Amerika'da siyah kültürünün merkezi ve siyah protestolarının odak noktası olarak örgütlenmelidir; Afrika'da, kapitalizmin daha da geliştirilmesi için insan emeğinin rezervuarı; Amerikan emperyalizminin hüküm sürdüğü Orta Amerika'da (Kosta Rika, Guatemala, Kolombiya, Nikaragua ve diğer "bağımsız" cumhuriyetler); Porto Riko, Haiti, San-Domingo ve Karayip Denizi'ndeki diğer adalarda, siyah halkımıza Amerikan işgal güçleri tarafından yapılan acımasız muamele, bilinçli siyahlarda ve dünyadaki devrimci beyaz işçilerde  protesto uyandırdı.   

Komünist Enternasyonal, sadece Avrupa ve Amerika'daki köleleştirilmiş beyaz işçilerin örgütü değil, aynı zamanda dünyanın ezilen renkli halklarının örgütlenmesidir. Komünist Enternasyonal, ortak düşmana karşı mücadelelerinde uluslararası siyah örgütünü desteklemeyi ve teşvik etmeyi kendi görevini olarak görür...

Siyah sorunu dünya devriminin yaşamsal önemi olan sorunu haline geldi; yarı sömürge ülkelerde Asya'nın renkli halklarının proleter devrime nasıl kıymetli bir yardım olduğunu gören III. Enternasyonal, kapitalist düzenin yıkılması ve proleter devrim için ezilen Siyah insanların desteğini de mutlak zorunlu olarak görmektedir.”

Bu bildirgede sonuç itibariyle 4 nokta ön plana çıkartılıyordu:

“1. IV. Kongre, kapitalizmin altını oyan veya zayıflatan veya da ilerlemesinin önüne engeller koyan Siyah hareketinin her biçimde desteklenmesinin gerektiğini kabul eder.

2. Komünist Enternasyonal beyaz ve siyah ırkın eşitliği; eşit ücretler ve eşit siyasi ve sosyal haklar için mücadele eder.

3. Komünist Enternasyonal, sendikaları siyahi işçileri kabul etmeye zorlamak için veya da bu hakkın ismen de zaten mevcut olduğu yerlerde siyahların sendikalara girmesi için özel bir propaganda yapmak için her türlü aracı kullanacaktır. Bunun imkânsız olduğu ortaya çıkarsa, Komünist Enternasyonal Siyahları kendi sendikalarında örgütleyecek ve onların kabulünü zorlamak için birleşik cephe taktiğini kullanacak.

4. Komünist Enternasyonal derhal genel bir Siyah kongresi veya konferansı toplamak için adımlar atacaktır.”7

Kongrede Siyah Sorunu üzerine alınan bu karar, ırkçılığa karşı mücadele ve uluslararası hareket bakımından birçok yönüyle oldukça önemliydi.

Irkçılığa karşı tutarlı mücadelenin aynı zamanda devrimci mücadelenin başarısı olarak görülmesi gerektiği komünist partileri tarafından kabul edildi.

Siyahların kendi kurtuluşları için mücadelede aktif özne olduğu genel kabul gördü. Önceki dönemlerde ırkçılık karşıtı mücadeleler söz konusu olduğunda devrimciler çoğunlukla bir kenarda durup seyirci oluyor ve sınıf sorununu öne sürüyorlardı. Bildirge, anti-ırkçı mücadelenin önemini vurguladı ve siyahların mücadelesi desteklenmeye başlandı.

Sendikalarda ırkçılığa karşı aktif mücadele için siyasi faaliyetin yönü somutlaştırıldı; işçi hareketi içinde ırkçılık alt edildiğinde Beyaz ve Siyah işçi arasındaki birlik ideolojik olarak sağlanabileceği gibi, fiili olarak da gerçekleştirilebilir.

Siyah kongre oldukça gecikmeli olarak 1930’da Hamburg’da gerçekleştirildi. Bu kongrede Amerikan delegeleri Billings ve McKay de konuştu:

Billings -Gerçek adı; Otto Huiswoud- şunları söylemişti:

“Yoldaşlar! Sömürge sorununun dünya devrimi için önemi Komünist Enternasyonal 2. Kongresi tarafından kabul edildi. Doğudaki yoldaşların saflarından ve sömürgelerden gelen bazı yoldaşlardan, bu konuya çok ihmal edilmiş bir şekilde muamele edildiği ve dünya devriminin kısmi bir sorunu değilmiş gibi dikkat edilmediği suçlaması yapılıyor. Siyah Sorunu, şimdiye kadar ihmal edilmiş olan ırk ve sömürge sorununun başka bir parçasıdır. İkinci Enternasyonal'in şimdiye kadar Siyah Sorunu’na özel bir önem göstermediğini söylemek isterim. Bu nedenle 2. Kongre tezlerinde 2. Enternasyonal'in uluslararası bir beyaz işçi ve Komünist Enternasyonal'in dünyadaki işçilerin bir Enternasyonali olduğunu belirtiyoruz.”8  

McKay ise şu sözleri tarihe not olarak düşmüştü:

“Siyah ırk şu anda dünyanın ekonomik yaşamında çok özel bir konuma sahiptir. Beyazların ve siyahların birlikte çalışmak zorunda kaldıkları her ülkede, kapitalistler, birini diğerinin karşısına koyuyorlar. Uluslararası burjuvazi, Siyah ırkı dünya devrimine karşı mücadelede bir koz olarak kullanmak istiyor gibi görünüyor.
Ancak Amerikan kapitalistlerinin, işçilerin çıkarlarına karşı mücadelelerinde siyah askerleri kullanması gerçeğinden daha önemli olan, Amerikan kapitalistlerinin, örgütlü işçilerle savaşmak için Amerika'daki tüm siyah ırkı seferber etmeye hazırlanmalarıdır.

Güneydeki Siyahlar arasında çalışma, kuzeyde düzenlenen yasal propaganda yoluyla yapılmalıdır, çünkü Amerika'nın güney eyaletlerindeki -toplam on milyon nüfus içinde dokuz milyon Siyah nüfus- durum şu; Siyahların liberal burjuvazisi ve küçük burjuvazisi bile yasal hükümlerden dolayı reformist propaganda geliştirmek için kendi basın organlarını yayınlayamıyorlar.”9

Komünist Enternasyonal’in VI. Kongresi: Bu kongrede ABD’nin güneyinde Siyahların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bölgelerde bağımsız Siyah Cumhuriyetinin kurulması talebi dile getirilmiştir.

“Birleşik Devletler’de takriben 12 milyon Siyah yaşamaktadır. Bunların çoğunluğu (tarımda) kiracıdır; kirayı ayni olarak ödüyorlar ve yarı-feodal ilişkiler içinde yaşıyorlar. Bu Siyah kiracıların durumu, tarım işçilerinin durumunun aynısıdır ve yasal yoldan ortadan kaldırılan kölecilikten sadece biçimsel olarak farklıdır. Büyük toprak sahiplerini, tüccarı, tefeciyi bir kişi olarak temsil eden çiftlik sahipleri, kölecilik dönemi sömürüsünün en kötü biçimlerini üretiyorlar.

Güneyin sanayileşmesinden dolayı Siyah proletaryanın oluşması başladı bile. Aynı zamanda giderek artan tempoda Siyahların kuzeye göçü devam etmektedir; orada Siyahların ezici çoğunluğu niteliksiz işçi oluyorlar. Siyah proletaryanın artışı son yılların en önemli görüntüsüdür. Ama aynı zamanda Siyahların semtlerinde bir küçük burjuvazi oluşuyor; bu burjuvazi içinden de bir aydın kesimi ve emperyalizmin ajanı olan burjuvazinin küçük bir tabakası oluşuyor.

Komünist partinin en önemli görevlerinden biri, Siyahların tam eşit haklara sahip olması, sosyal ve siyasi eşitsizliğin ve ırklara eşit olmayan davranışın kaldırılması mücadelesidir. Komünist partisi, beyaz şovenizminin bütün görünümlere karşı en enerjik mücadeleyi yürütmekle,  linç adaletine karşı aktif direnmekle, faaliyetini Siyah proletarya arasında arttırmakla, Siyah işçilerin sınıf bilinçli unsurlarını partiye çekmekle, Siyahların beyaz işçilerin bütün örgütlerine, öncelikle de sendikalara alınması için -Bu, acil durumlarda özel sendikaların örgütlenmesini dışlamaz-, köylüleri ve güneyin kır proletaryası kitlesini örgütlemekle, Siyahların küçük burjuva kitleleri arasında faaliyet sürdürmekle, onları, Garvayizm10 türünden küçük burjuva akımların ütopik-gerici karakteri üzerine aydınlatmakla ve bu akımların işçi sınıfı üzerindeki etkisine karşı mücadele etmekle yükümlüdür. 

Yoğun Siyah kitlelerin yaşadığı güney bölgelerinde Siyahlar için kendi kaderini tayin etme şiarı yükseltilmelidir. Güney devletlerinin tarım düzeninin radikal altüst edilişi devrimin temel görevlerinden birisidir. Siyah komünistler, Siyah işçileri ve köylüleri şunlar üzerine aydınlatmalıdırlar;

-Sadece beyaz proletarya ile sıkı bir ittifak;

-Amerikan burjuvazisine karşı sadece, ortaklaşmış mücadelenin kendilerine barbar sömürüden kurtuluşu getirebilecektir;

-Sadece, muzaffer bir proleter devrim, Birleşik Devletler’in güneyde tarım sorununu ve ulusal sorunu nihai olarak, ülkenin Siyah nüfusunun çoğunluğunun çıkarına göre sonuçlandıracaktır.”11

Komünist Enternasyonal’in kongrelerinde Siyahlar üzerine tartışmalarda söz konusu olan görüşler yukarıya aktardıklarımız kadar. 

Çıkardığım bazı sonuçlar ise şöyle:

1- Amerikan sosyalist/komünist partileri, özelikle Sosyalist İşçi Partisi Siyah Sorunu’nu anlamadılar. Sorunu anlayan ve Siyahların sendikalara üye olmasını talep eden tekil komünistler yok değildi. Ama sorunu kavratmakta etkili olamadılar. Amerikan sosyalist/komünist partilerinde beyazcı, şovenist tutum, Bolşeviklerin, Komintern’in müdahil olmalarına kadar hâkim olmuştur.

2- Daha 19. yüzyılın ikinci yarısında, Amerikan iç savaşı döneminde ve sonrasında ABD’de Siyah Sorunu’nun ulusal sorun olarak geliştiğini de Amerikan sosyalist/komünist partileri anlamadılar.

Başta Lenin olmak üzere Bolşevikler Amerikan komünist hareketine doğru çizgi geliştirebilmeleri, Siyah Sorunu’nda doğru anlayışa gelebilmeleri için sürekli yardımcı oldular.

3- Komintern, ABD’de Siyah Sorunu’nu bir sömürge, ulusal kurtuluş mücadelesi olarak görmüştür. Komintern, ayrıca tekil olarak Bolşevikler Siyahların özel durumlarına özen gösterilmesi, ırkçılığa karşı mücadele edilmesi ve Siyahların beyaz işçilere karşı savunulması konularında ısrarcı oldular ve Amerikan seksiyonunu bu konularda uyararak yardımcı oldular.  

4- Özellikle iç savaştan sonra Siyahların kuzeye kitlesel göçü ve sanayide çalışmaları, Siyah işçi sınıfının oluşmasını beraberinde getirmişti. Önemli olan bu sınıfın, ABD’de sınıf mücadelesinde oynayacağı rolün görülmesiydi. Siyah proleterlerin duyarlılığında, bilinçlenmesinde maruz kaldıkları baskı ve şiddetin de önemli bir payı vardı. Komintern, bunun da görülmesi ve kavranması için mücadele etti. 

5- Komintern, siyahların mücadelesine önem verdi; onların mücadelesini öncelikli görev olarak gördü. Sendikaların Siyahları kabul etmeleri ve böylece siyasi ve sosyal eşitliğin sağlanması için mücadele edilmesi gerekiyordu. Bu sancılı ve ırkçılığın, ayrımcılığın en çok yansıdığı alanda mücadele sonuçlar verdi: Özellikle büyük kriz döneminde, 1930’larda yükselen işçi sınıfı mücadelesi sürecinde beyaz ve Siyah proleterler omuz omuza mücadele ettiler; o güne kadar olmadığı kadar ortaklaştırılmış mücadelede yer aldılar.

6- ABD’de Siyahların ırkçılığa, ayrımcılığa karşı, özgürlük ve eşit haklara sahip olma mücadelesi sürecinde Siyah nasyonalizmi/milliyetçiliği gelişmiş ve belli bir dönem etkili de olmuştur. Siyah burjuvazi/kapitalist sınıfı, Siyah sermayesi, Siyahlar, Siyahların ürettiklerini satın almalılar anlayışı, daha ziyade Siyah ırkın kültür mirasına dayanan seçkin Pan-Afrikacılık ve nihayetinde "Yeniden Afrika'ya" talebi etrafında oluşan Siyah nasyonalizmi/milliyetçiliği. Bu hareketin başını çeken Marcus Garvey’di (1887–1940).  (Bu konuda bkz. Dipnot 10)

7- Komintern Siyah Sorunu’nu ulusal bir sorun olarak gördü ve 6. kongresinde de nüfusun çoğunluğunun Siyahlardan oluştuğu eyaletlerde bu sorunun çözümü için ulusların kendi kaderini kendilerinin tayin etmeleri hakkı temelinde bir çözümü savundu.

8- Ancak, Komintern Siyah halkın mücadelesine duyduğu ilginin enternasyonal alanda bir “Siyah Enternasyonalizmi”ne doğru gelişmesini yanlış buldu, 1931’de Komünist Enternasyonal’in Yürütme Komitesi bu türden inisiyatifi reddetti.

9-Yine Siyah işçilerin inisiyatifi ve Komintern’in onları önünü açma amaçlı olarak Kızıl Sendika Enternasyonal’inde bir Siyahlar Bürosu açıldı. (1928)

Kaynaklar

1 Marks tarafından kaleme alının 1. Enternasyonal’in Geçici Tüzüğü’nden: “İşçi sınıfının iktisadi kurtuluşunun, bu nedenle, her siyasal hareketin, bir araç olarak, tabi olması gereken amaç olduğunu; Bu büyük amacı hedefleyen bütün çabaların, her ülkedeki çeşitli iş kolları arasında dayanışmanın eksik oluşu ve değişik ülkelerin işçi sınıfları arasında kardeşçe bir birlik bağının bulunmayışı yüzünden bugüne dek başarısız kaldığını; İşçi sınıfının özgürleşmesinin ne yerel ve ne de ulusal bir sorun olmayıp, modern toplumu içeren bütün ülkeleri kucaklayan ve çözümü en ileri ülkelerin pratik ve teorik iş birliğine dayanan toplumsal bir sorun olduğunu.” Marks, Provisorische Statuten der Internationalen Arbeiter-Assoziation, METE, C. 16, s. 14.


2 Marks, An Abraham Lincoln, Präsident der Vereinigten Staaten von Amerika, Marks-Engels Werke, METE, C. 16, s. 19.

3 Amerikan Komünist Partisi’nin ilk yılları, iç fraksiyonel çatışmalardan ve kendi dışında kalan sola karşı kendini sınırlandırmasından dolayı oldukça kaotikti. 1919’da III. Enternasyonal’in önerisi üzerine Sosyalist Parti’den iki grup ayrılır. Bu gruplardan biri Amerika Komünist Partisi (CPA) ve diğeri de Komünist İşçi Partisi’ni (CLP) kurar. Her iki grubun (partinin) amacı, ABD’de devrimci bir işçi partisi kurmaktı. Ancak, iki sene sonra, III. Enternasyonal’in yoğun baskıları sonucunda Komünist Parti adı altında birleşme sağlanabildi. ABD’de komünist hareketin ilk yıllarının çalkantılı olmasının bir nedeni de komünistlerin yarı-legal, yarı-illegal faaliyet sürdürmeleriydi. O zaman Komünist Enternasyonal’in legal partisi “İşçi Partisi” idi. Bu parti, sol ve radikal güçlerin toplanma yeriydi. Biçimsel olarak illegal olan Komünist Parti de bu güçlere önderlik ediyordu. Bu durum, zaten yeteri kadar karmaşık olan iş çekilmeleri artırıyor, bütünselliğin sağlanması ve yek vücut olunmasını zorlaştırıyordu. Zorlaştırıcı bir sorun da partinin çoğunluğunun yabancılardan oluşmasıydı. Amerikan işçi hareketinde faal olan göçmen gruplarının kendi dillerini kullandıkları çok sayıda dernekleri vardı. Örneğin Avrupa’da Türkiyeli göçmenlerin örgütlenmelerine benzer bir yapı ABD’de de vardı. Sosyalist Parti’de hâkim olanlar, öncelikle Batı ve Kuzey Avrupa’dan gelen göçmenlerdi. Komünist Parti’de hâkim olanlar ise Doğu Avrupa’dan gelen göçmenlerdi. Bu her iki partinin kuruluşunda, üyelerinin örgütlediği 12 dil derneği vardı. 1919’da en fazlasıyla 40 bin kadar örgütlü komünistin sadece yüzde 10’u İngilizce konuşuyordu. Siyah üye sayısı sadece birdi. Bakınız: William Foster, “Geschichte der Kommunistischen Partei der Vereinigten Staaten” (Birleşik Devletler Komünist Partisi’nin Tarihi-Berlin 1956) ve “Zur Geschichte der Komunistischen Partei der UAS” (ABD Komünist Partisi Tarihi Üzerine- Berlin 1986)

4 J. Reed’in konuşmasından; Protokolle des Zweiten Kongresses der Kommunistischen Internationale (Komünist Enternasyonal II. Kongre Tutanakları), s.152-157

5 Lenin, Cilt 31, s.132-139 ve Protokolle des Zweiten Kongresses der Kommunistischen Internationale, s. 224- 231

6 Korczewa Ppolony’nin konuşması; “Protokolle des Vierten Kongresses der Kommunistischen Internationale” (Komünist Enternasyonal IV. Kongre Tutanakları)- 1922, s.701

7 Siyah Sorunu Üzerine Bildirge; “Protokolle des Vierten Kongresses der Kommunistischen Internationale” (Komünist Enternasyonal IV. Kongre Tutanakları)-1922, s. 825-829.

8 Billings’in (Amerika) konuşması: “Protokolle des Vierten Kongresses der Kommunistischen Internationale” (Komünist Enternasyonal IV. Kongre Tutanakları)- 1922, s. 692-697.

9 McKAY’in konuşması (Amerika): “Protokolle des Vierten Kongresses der Kommunistischen Internationale” (Komünist Enternasyonal IV. Kongre Tutanakları)-1922, s. 697-701.

10 “Amerika'daki zenci küçük-burjuvazisinin ve zenci işçilerinin ideolojisi olan ve bugün hala zenci kitleler üzerinde belirli bir etkiye sahip bulunan Garveycilik, bugün aynı biçimde, bu kitlelerin devrimcileşmesini engellemektedir. Başlangıçta zencilerin toplumsal bakımdan tam anlamıyla eşit haklara sahip olmaları hedefiyle ortaya çıkmışken, daha sonra Amerikan emperyalizmine karşı mücadele yerine ‘Yeniden Afrika'ya’ sloganını ileri süren bir tür ‘zenci siyonizmi’ haline gelmiştir. Herhangi bir demokratik öğeden yoksun bulunan ve var olmayan bir ‘zenci imparatorluğu’nun aristokratik nitelikleriyle oynayıp duran bu tehlikeli ideolojiye karşı en sert biçimde mücadele edilmelidir, çünkü o zenci kitlelerinin Amerikan emperyalizmine karşı verdikleri kurtuluş mücadelesini teşvik etmemekte, engellemektedir.” (Komünist Enternasyonal programından: Protokolle des Sechsten Kongresses der Kommunistischen Internationale (Komünist Enternasyonal VI. Kongre Tutanakları)- 1928, Kitap 4, s. 93.) Not: O dönem “siyah” kelimesi henüz kullanılmadığı için alıntıdaki “zenci” kelimesi, kullanıldığı haliyle çevrilmişti.

11 Protokolle des Sechsten Kongresses der Kommunistischen Internationale (Komünist Enternasyonal VI. Kongre Tutanakları)-1928, Kitap 4, s. 196-197.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi