ANC’nin Kapitalist Güney Afrikası Ve İşçi Partisi İnşası

(...)

İşçi sınıfının sosyo-ekonomik koşulları, Güney Afrika’daki tüm politik partilerin mevcut politik önderlikleri altında sürekli kötüleşmektedir. Bu bir gerçektir. (...)

StatsSA işsizlik rakamlarını yüzde 27,7 olarak açıklamaktadır, ancak bu rakamlar iş bulma umudunu kestikleri için iş aramaktan vazgeçenleri hesaba katmamaktadır. Bu vazgeçmiş işçileri de eklersek, işsizlik yüzde 36 düzeyindedir ve sonuç olarak 30 milyondan fazla Güney Afrikalı masaya koyacak yiyecekten yoksun berbat bir fakirlik altında yaşamaktadır.

Çalışanlar ise çoğunlukla düşük ücretli ve güvencesizdir. Ama bazıları, Güney Afrika’da ulusal asgari ücreti, yaşanabilir ücretin oldukça altında olan 3500 Rand[1] olarak saptamakta kararlı görünüyor.(...)

2018’e Taşıdığımız Pislik

Şirket kapanmaları ekonomimizin tüm kesimlerini istikrarsızlaştırmaktadır. Bunu, Johnson Control gibi araba üreticilerine bağlı tedarikçiler ve parça üretim işletmelerinde gördük. Bu sanayisizleştirme şu an bizim gerçekliğimizdir. (...)

Neden bu pisliğin içindeyiz? Suçlu COSATU (Güney Afrika Sendikalar Kongresi)  ve SACP (Güney Afrika Komünist Partisi) tarafından da desteklenen, ekonomiyi yok eden ve istihdamda kan ağlatan bu politikaları uygulamaya kibirli bir şekilde devam eden ANC (Afrika Ulusal Kongresi) hükümetidir. Şu an çok açık ki, tüm ülkede, Rand’ın güçlenmesinde görüldüğü gibi, beyaz tekelcilerin adayı Cyril Ramaphosa’nın[2] Güney Afrikalı kapitalistlerin güvenini ve ANC konferansında da zaferi kazanmasının uygun şartları oluşturulmuş durumda.

Hatırlayın, 2013’te NUMSA’nın, ANC liderliğindeki ittifakı[3] Jacob Zuma’yı[4] görevden almaya çağırmasıyla dalga geçilmişti. Thabo Mbeki’den[5] kurtulup yerine Jacob Zuma’yı koymak neoliberal programın kırılması yolunda bir sonuç vermemişti. (...)

İttifak ortakları, SACP ve COSATU bu politikacıların yanında yer aldı. Daha kötüsü hala onları savunuyorlar, Nkandla fiyaskosu[6] sırasında Zuma için yaptıkları gibi onların yanlışlarını aklamaya çalışıyorlar ve ittifaktan kim konuşursa onun fedaisi oluyorlar. 2017’de ANC liderliğindeki ittifakta içe doğru bir patlamaya tanık olduk; çürümüşlüğü içsel olarak taşımanın imkanı kalmamıştı, kendi aralarında sürdürdükleri kavga kamuoyuna sıçradı. SACP ve kafadarlarının ittifak içindekiler tarafından tehdit edildiğine tanık olduğumuzda haklı olduğumuz kanıtlandı. (...)

NUMSA, marjinalize edilmiş ve mülksüzleştirilmişlerin ekonomik çıkarları doğrultusunda radikal talepler dile getirdiği için alaya alınagelmiştir. İttifak, belki de Güney Afrika ekonomisinin yeniden inşasının taslağı olabilecek Özgürlük Sözleşmesi’ni bir kenara bırakmıştır. Bunun yerine, toprak sorununu, kritik öneme sahip temel mülkiyet taleplerini ve ekonominin halk eliyle kontrolünü reddetmeyi tercih ettiler. Bunun yerine, ekonomimizin beyaz tekelci sermayenin elinde kalmasına izin verdiler ve GEAR (Büyüme, İstihdam ve Yeniden Dağıtım) ve NDP (Ulusal Kalkınma Planı) formunda gerici, sağcı, muhafazakar yapısal düzenleme programlarını uygulamaya koydular. NDP üretimi geliştirmiyor veya iş yaratmak için sanayileşme sağlamıyor. İnsanların girişimciler olarak kendi işlerini kendilerinin yaratmalarını istiyorlar, mesela temizlik hizmetleri ve kuaförler açarak. Siyah çoğunluğun erişiminden uzak tutulan bu ülkenin büyük zenginliğine dokunmuyor bunlar. Dönüşmeden kaldığını bildiğimiz iki sektör maden enerjisi ve finans işletmeleri.

ANC hükümeti, demokratik bir ülkenin gereği olarak siyah çoğunluğun kalkınma planlarında yer almasını sağlayan bir politik programı, RDP’yi (Yeniden İnşa ve Kalkınma Programı) çöpe attı. İktidar ilişkilerini değiştiren bir tutum içinde bu dönüşüme sadık kalmış olsaydık, ırkçılığın kökünü Güney Afrika’dan kazıyabilirdik. ANC liderliğindeki ittifak ve hükümet, bunun yerine Batı’dan gelen korkunç emperyalist tavsiyeyi, ki bu tavsiyenin Afrika kıtasına neler yaptığı bilinmesine rağmen, dinlemeyi seçti. (...)

Batı, beyaz tekelci sermayenin çıkarı için hizmet etmiştir, devletin rolünün ekonomiye müdahaleyi kapsamadığını ve onun rolünün sadece oyun alanını düzlemek ve özel sektörün kalkınmayı yürütmesine izin vermek olduğunu söylemiştir. (...)

Bu işler ANC hükümetinin, bizi çok derin bir yandaşlık ve yolsuzluk krizine daldıran ihale sistemi tarafından yok edildi. Ulusal hazineden milyarlar kaybedildi ve bu hükümet temel hizmetleri bile sağlayamaz durumda. Hükümetin taşeronlaşma ve zincir sistemini desteklemede başı çektiği ve devlet mallarını elden çıkardığı bu tip bir kalkınmaya NUMSA itiraz etti. Bu tip politikaları çöpe atmadıkları, toprak sorunuyla ilgilenmedikleri, Güney Afrika ekonomisini yeniden yapılandırmadıkları, Güney Afrika madenlerini ulusallaştırıp işçi denetimine vermedikleri ve iş odaklı bir sanayi stratejisinin benimsenmesini sağlamadıkları sürece sosyal bir krizin patlak verebileceği konusunda ANC’yi uyardık. Nüfusumuzun nerdeyse yüzde 60’ı yoksulluk içinde yaşamaktadır ve bu sayı her yıl artan oranda yükselmektedir. (...)

NUMSA, ANC’yi uyardığı için COSATU’dan atıldı. Ne için uyarmıştık: bu politikaların devam etmesi durumunda Güney Afrikalıların öfkesinin yükseleceği ve politik iktidarı Maimane[7] liderliğindeki, büyük şirketlerin partisi, sömürücü sınıfların politik çizgisindeki ırkçı Demokratik İttifak’a (Dİ) kaptıracakları konusunda. Tahmin edildiği gibi, tüm metropoller son seçimde Dİ’ye kaybedildi. Diğer rakipler, ANC liderliğindeki ittifakın önderlik eksiklikleriyle uğraşmamasından ve yetersizliğinden yararlanarak yükseldiler. Julius Malema[8], Zuma’nın bir yalakasıydı, ama ne zaman ANC’nin politik yönünü sorgulamaya cüret etti, o zaman ANCYL’den (ANC Gençlik Birliği) atıldı ve Ekonomik Özgürlük Savaşçıları’nı (EFF) yaratmak için hoşnutsuzluğu kendi tekeli altında biriktirdi.

Gerçekten de mülkiyet sorununu çözmeyi, yerli halkın kendi toprağına sahip olmasını ve kontrol etmesini sağlamayı başaramayan tüm devrimler, baskı ve sömürü saldırılarından ve sömürgeleştirmeden sonra ekonomi, sonunda daima emperyalist güçlerin yararına hizmet eden yolsuzluk ve diktatörlüğün kurbanı olurlar.

Bu, ANC’nin de kaderi oldu. ANC Ulusal Başkanı Gwede Mantashe[9] en büyük sorunun yolsuzluk olduğunu kabul etti, ama bunun yayılmasına olanak sağlayan politik çevrenin oluşmasında sorumluluk almayı reddetti. Yolsuzluğu yenebileceklerini, çünkü şimdi Ramaphosa’yla birlikte zengin bir ANC başkanına sahip olduklarını söylemeyi tercih etti. Mantashe iyi bir liderlik örneği veremediklerini ve sadece zenginlerin liderlik yapabileceğini ima ederek, onurlu işçi sınıfı erkek ve kadınlarını aşağılamış ve ANC’nin işçi sınıfını özgürleştirecek hiçbir devrimci programa sahip olmadığını açık etmiştir. (...)

Bu gelişmeler altında 2017 ANC konferansına giderken, “Radikal Ekonomik Dönüşüm” diye büyük bir gürültü koptu. Ancak NUMSA ve ANCYL, ANC Mangaung Konferansı’nı yöneten komisyonlarda ulusallaştırma tartışmasını kazanmıştı, ama önerge ANC önderliği tarafından gündem dışı tutulması için tek taraflı şekilde değiştirildi. Bu noktada, ANC içinde yoksul ve işçi sınıfı yanlısı gündemlerin demokratik süreçlerden ilerletilmesine dair inancımızı yitirmeye başladık.

2017 Konferansı’ndaki radikal ekonomik önergelere rağmen, ANC’nin radikal ekonomik dönüşümün peşinden gitmeyeceği açıktır ve buna inanan bir NUMSA üyesi “usenga inkunzi”dir (boğayı sağmaktadır). Merkez Bankası’nın ulusallaştırılması ve toprağın kamulaştırılması kitle desteğini harekete geçirmek için dillerde dolaştı, ama aslında önergelerin hiçbirini gerçekleştirmeye dönük bir bağlayıcılık olmadığına dair beyaz tekelci sermayeye garanti verilerek bu sözler hemen bastırıldı.

ANC tarafından bir radikal ekonomik dönüşüm olmayacak, çünkü beyaz tekelci sermaye ile ekonominin ve toprağın sahipliği ve kontrolü konusundaki anlaşmayla ANC tarafından 1994’te satılmıştık. Bu anlaşma Ramaphosa ve Rolf Meyer[10] tarafından müzakere edilmişti. Sınıfını arkasında bırakan bir işçi önderi ile gurur duymamız mı gerekiyor? O günden beri Ramaphosa zenginleşmekle meşgul, kişisel serveti yerleşmesine yardımcı olduğu politik ortamla mümkün oldu. Beyaz tekelci sermaye birikiminin egemenliğinin devamı için bir hizmetkara dönüştü. NUMSA saflarında Ramaphosa’nın beyaz tekelci sermayenin çıkarlarını temsil ettiğiyle ilgili bir kafa karışıklığı olmamalıdır. Ekonominin tüm sektörlerinde uzantılara sahip kanlı bir milyarderdir o. Açgözlü bir kapitalist, Güney Afrika’nın Trump’ıdır. Ramaphosa’nın Lonmin’de yönetici olduğunu ve polisi şiddetle müdahale için çağırdığında Marikana’da yasal grev haklarını kullanan işçilerin katledilmesine yol açtığını unutmayacağız. (...)

Ramaphosa’nın maden oligarşisi saflarına geçişi sağlandı ve şimdi Güney Afrika’da beyaz tekelci sermayenin bir birikim stratejisi olarak siyah emeğinin aşırı sömürüsü olan ırkçı ücretlendirmenin yürütücülüğünü yapmaktadır. Milyarder Ramaphosa ve onun NEDLAC’taki (Ulusal Ekonomik Kalkınma ve Emek Konseyi) satılık işbirlikçileri, saatlik 20 ve aylık 3500 Rand’lık ulusal asgari ücret ile işçileri aşağılamaktadırlar. Bu aylık 12500 Rand’lık bir ücret için mücadele ederken Marikana’da devlet tarafından katledilen işçilere bir hakarettir.

İttifak partnerlerinin mazeretleri artık tolere edilemez. Ulusal Demokratik Devrim ertelenmedi, tamamen terk edildi. Tüm bir jenerasyon devrimci bir programdan yoksun yetişti, “özgür doğanlar” efsanesi fakirliğe köle edildi. SACP önderliği işçi sınıfı ve işçiler için bir gelecek vizyonundan yoksun yalpalamaktadır. SACP liderleri kapitalist milyarder Ramaphosa’yı ANC ve ülke başkanlığı için desteklemeye karar verdiler. Bunun işçi sınıfının çıkarıyla hiçbir alakası yok, bu liderler bir sonraki köşeyi dönme treninde kendilerine parlamento için bilet ayırtıyorlar. Zuma bu ihanete, bu liderleri NEC’deki (ANC Ulusal Yürütme Komitesi) pozisyonlarından alarak karşılık verdi ve son hamlesi de SACP lideri Blade Nzimande’nin[11] kabineden çıkarılmasıydı. Zuma’ya karşı son kurusıkı meydan okuyuşları işçi sınıfının çıkarlarına duydukları ani bir ilgiden kaynaklanmamaktadır, aksine Ramaphosa’ya kendilerinin uygunluklarını göstermek için işçi sınıfını bir kez daha satışa giriştikleri bir şovdur.

Gerçekten de, ANC’nin iki kanadı da kapitalist çıkarlara hizmet etmektedir. (...)

Ramaphosa ve Enoch Ngodongwana’nın başkanlık ettiği ANC Ekonomik Dönüşüm Komitesi, Özgürlük Sözleşmesi’ni uygulamayı asla onaylamayacak; ekonominin ana ağırlık noktalarını ulusallaştırmayacak, tüm maden ve minerallerimizi işçi kontrolüne vermeyecek ve iş odaklı bir sanayileşme stratejisi ortaya koymayacaklar. Anayasadaki mülkiyet maddesini asla geri çekmeyecekler ve toprağı tazminatsız kamulaştırmayı ve devlet eline alıp işçi kontrolüne vermeyi asla onaylamayacaklar. (...)

GEAR ve NDP’nin yıkım politikalarından vazgeçmeyecekler. 2017’nin başında Pravin Gordon[12] eşliğinde Ramaphosa, küresel kapitalist liderlere ANC’nin kemer sıkma politikalarını yürütme ve devam ettirme sözünü vermek için Davos’a Dünya Ekonomik Forumu’na gitti.

Bu yeni bir şey değil, GEAR hep tasarruf politikalarını uygulamakla ilgili bir programdı. Hemşirelik, tarım, öğretmen yetiştirme okullarının kapanmasını şart koşan bir kemer sıkmayı dayattılar. Yoksul köylerdeki sulama sistemlerini kapattılar ve devlet destekli tarım sektörünü yok ettiler. Belediye sınırlarını yeniden belirleme süreciyle yoksul belediyeleri birleştirdiler ve bütçe ödeneklerini kıstılar. Böylece çoğu işçi sınıfı topluluğu anlamlı bir kalkınma planından yoksun kaldı ve hayalet şehirlere terk edildi, kırsal köyler ise fakir bir yaşama mahkum edildi.

Tüm yozlaşmış devlet işletmelerinin yönetimlerinin değiştirilmesi ve emekçilerin de bu yönetimlerde temsil edilmesi gerektiğine hemfikir olmayacaklar. Taşeronlardan kurtulmayı, tüm boş pozisyonları doldurmayı ve kamu sektöründe devletin hizmet kapasitesini artırmak için daha fazla iş yaratmayı kabul etmeyecekler. Merkez Bankası’nı ulusallaştırmayı, Merkez Bankası’nın sadece beyaz zenginliğini korumak amacıyla istihdamı yok eden yüksek faiz oranlarını sürdüren enflasyon hedefi belirleme politikasını değiştirmeyi düşünmeyecekler. IMF’ye, Dünya Bankası’na, Dünya Ticaret Örgütü’ne hizmet etmekten uzaklaşmayacaklar. Trevor Manuel[13], Tito Mboweni[14] ve Pravin Gordon tarafından desteklenmiş olan Mbeki’nin tasarruf önlemleri ve özelleştirme mirasını kırmayacaklar.

Taleplerimiz

NUMSA, ANC ve Ramaphosa’yı doğan her çocuğa ücretsiz ve zorunlu eğitimin cesurca arkasında durmaya çağırır, çünkü eğitim özgür bir toplumun anahtarıdır. Bu ancak Güney Afrika hükümeti zenginleri vergilendirirse mümkün olur; fakat bunun yerine, Trevor Manuel’in ekonomi bakanı olarak görev yaptığı dönemde şirket vergileri yüzde 48’den yüzde 28’e indirildi. Madenleri işçi kontrolü altında olacak şekilde ulusallaştırırsak, mineralleri çeşitlendirir ve endüstriyelleştirirsek ücretsiz ve zorunlu eğitim için gerekli paraya sahip oluruz. Ama Ramaphosa kendi maden oligarşisinin çıkarlarına dokunmaya cesaret edemez.

NUMSA, ANC hükümetinden mantıksız harcamalara ve Nükleer Anlaşma’ya son vermesini talep etmektedir. Medup, Khusile, Ngula’dan elde edilen yeterli elektrik kapasitesine sahibiz. Bunun yerine ve daha acil olarak, Eskom’daki (devlete bağlı elektrik şirketi) sorunlar düzeltilmelidir ki tesis toplumu ve ekonomiyi elektriklendirecek rekabet edebilir bir elektrik fiyatına erişebilsin. Tüm Eskom yönetimi ve tüm diğer SOES (devlet işletmeleri) yönetimleri görevden alınmalı ve hükümet, iş dünyası, emekçiler ve sivil toplumdan temsilcilerin olduğu istikrarlı bir yönetimle yer değiştirmelidir.

Yeni yönetimin ilk görevi, yetkili, nitelikli ve vasıflı bir CEO görevlendirmek olmalıdır. Madencilik şirketlerine devredilen tüm Eskom kömür ocakları geri alınmalı ve diğerleri de Eskom'a kaliteli ve ucuz kömür tedarik etmeleri için kamulaştırılmalıdır. Eskom, ucuz elektrik enerjisini ekonomiye sunma ve topluma elektrik ulaştırma esas görevlerine geri dönmelidir. Bu, ancak Eskom'un ticarileştirilmesinden uzaklaşmakla mümkün olabilir. Ayrıca NERSA (Güney Afrika Ulusal Enerji Düzenleyicisi), yüzde beş nedeniyle olumsuz etkilenen meslekler yüzünden zarar gören birçok şirketten dolayı ele alınmalı ve yeniden yapılandırılmalıdır.

NUMSA üyeleri ve SAFTU'daki (Güney Afrika Sendikalar Federasyonu) tüm çalışanlar, ulusal grev için hazırlanmalı ve işçilere yapılan saldırılara karşı savaşmak için 2018’de her yönden hazır olmalıdırlar.

İşçi bulma şirketlerini tek seferde ve herkes için yasaklamalıyız. Bir saati 20 Rand’lık veya aylığı 3500 Rand’lık asgari ücrete karşı 12500 Rand’lık taleple mücadele eden Marikana’da katliama uğramış işçileri onurlandırmalıyız.

Ulusal asgari ücret talebimizde kararlı durmalıyız, ancak bu kararlılığımız, önerilen apartheid sömürge ücretinin omurgasını kırmalı, siyah ve Afrikalı emeğinin aşırı sömürülmesi yoluyla elde edilen ırkçı kapitalist birikim stratejisini devam ettirmemelidir. NUMSA, bir başlangıç noktası olarak, işçilerin şu anda 12500 Rand’lık bir ulusal asgari ücret almaları ve tüm işverenlerin merkezi toplu pazarlık yoluyla müzakereye katılmalarının zorunlu kılınmasını talep etmektedir.

Ramaphosa, grev hakkını kısıtlamak için NEDLAC'ta hem siyasi hem de iş dünyasındaki pozisyonunu kullanarak bir gündem oluşturmaya çalışıyor. İşçilerin greve başlamadan önce oy kullanmalarını gerektiren bir apartheid uygulamasını geri getirmek istiyor. Zamanında bunu yenmiştik ve şimdi tekrar üstesinden geleceğiz. Kitlesel eylemleri körüklemeye hazır olmalıyız, bu uygulamaya anayasal hakkımıza yönelik bir saldırı olduğu gerekçesiyle mahkemede de itiraz edeceğiz. Bu tür eylemler, Ramaphosa ve ANC liderliğinin anti-işçi ve anti-sendikacı olduğunu kanıtlıyor. Grev hakkınızı savunun. Dİ’nin bu gerici gündemin tamamen arkasında olduğunu biliyoruz; bu nedenle üyelerimizin nasıl aklının karıştığını ve nasıl Dİ'ye oy verdiğini veya neden EFF gibi devrimci olduğunu iddia eden bir siyasi partinin Dİ ile işbirliği yaptığını asla anlamayacağız.

İşçi Partisi’nin İnşası

İşçi sınıfına devam eden ihaneti kabul edemiyoruz. NUMSA olarak, Birleşik Cephe’ye öncülük etmiş, işçiler için hem bir mızrak hem de bir kalkan olan yeni bir federasyonu, SAFTU’yu kurmuştuk. Ve şimdi ileriye doğru ilerliyoruz; ekonomik istismarı, yoksulluğu, işsizliği ve eşitsizliği sona erdirmek için kendi hayat süremiz içinde elde edeceğimiz bir sosyalizmi talep eden bir İşçi Partisi kurmaya karar verdik. Aralık 2017'de NUMSA Merkez Komitesi, yapıları bir araya getirmek için yaptığımız çalışmayı takdirle karşıladı ve 2018'de İşçi Partisi'nin kurulmasını destekledi. Bu yıl İşçi Partisi'ni resmi olarak kaydettirmekle kalmayacağız, ancak size aşağıdaki ayrıntıları da belirteceğiz:

  1. a) İşçi Partisi adı ve katılım ücreti bildirilecektir.
  2. b) Tüzüğü çok yakında açıklanacaktır.
  3. c) Ulusal çekirdeği tanıtılacaktır. İşçi Partisi’nin NUMSA’dan tamamen ayrı olacağını unutmayın. NUMSA, İşçi Partisi'nin oluşumunu destekleyen bağımsız, işçi kontrolündeki bir sendika olarak kalacaktır.
  4. d) Çok yakında İşçi Partisi'nin bir temsilciliği için kaç üye gerektiğini duyuracağız.
  5. e) Tişörtler yoluyla sembolünü açıklayacağız ve üyelerimizi İşçi Partisi kurmak için gönüllü olmaya ve maddi katkılar sağlamaya davet edeceğiz. Kapitalizmin mevcut sömürücü sistemine meydan okuyan bir Sosyalist Devrimci İşçi Partisi, kapitalist sınıf tarafından finanse edilmeyecektir.

Parti, NUMSA ve SAFTU üyeleri ve genel olarak işçi sınıfı için çalışacak ve onları destekleyecektir. İşçi sınıfının sefaletiyle başa çıkmak için kurulan bir parti net politikalara sahip olmalıdır. Üç kişiden birinin işsiz olması durumu kesinlikle kabul edilemez. Şirketler kapanırken onların yanında duran siyasetçiler işçi sınıfının dostu değildir. İşçi sınıfı neden iş olanaklarını yok ederek onu yoksulluğa iten politikaları savunan iktidar partilerine oy vermek zorunda kalsın? (...)

2017 yılı sona ererken, NUMSA’nın tüm dokuz bölgesini, küçülmeye giden ve tesislerini kapatan şirketlerin bir listesini bize vermeye çağırdık. Resim son derece kasvetli görünüyor. Bu, insanlarımızın umutsuzluğa ve çaresizliğe sürüklenmesine yol açan bir saatli bomba. Halkımızın ihtiyaçlarını karşılayan bir sanayi politikasını savunarak üretim kapasitemizi ve işlerimizi korumak zorundayız.

Eşitsizlik ulusal bir krizdir, Güney Afrika dünyada eşitsizliğin en çok olduğu ulustur. 40 milyondan fazla Güney Afrikalının yiyecek bir şeyi yok. NUMSA ve SAFTU üyeleri bunun sadece bir sayı olmadığını biliyorlar; bunlar, ne yiyeceğinin günlük mücadelesine kapılan halkımız, çocuklarımız, annelerimiz ve babalarımızdır. İşi olanlarımız şanslılar, ama yarın kırpılma sırası bizde olabilir. Artık ANC'ye üyelerimizin hayatları konusunda güvenemeyiz. Bir duruş sergileyip, işçiler için, onların çalışma hakları ve devletin iş garantisi vermesini talep etme hakları için savaşma zamanı geldi.

Bahsettiğimiz İşçi Partisi, geçmişte Plan-M[15] olarak adlandırdığımız halk iktidarı örgütlenmesinin inşasındaki temel noktalara geri dönmelidir. NUMSA, Birleşik Cephe ve İşçi Partisi, kapı kapı, sokak sokak gezerek, her haneyle ilgili bilgi toplanan bir kampanya başlatmalıdır. NUMSA ve SAFTU'nun her bir üyesi bunu sokaklarında yapmış olsaydı, topluluklarımız ve onların ihtiyaçları hakkında detaylı bir bilgiye sahip olurduk. İşçi Partisi aktivistlerinin, insanların demokratik bir şekilde sorunlarının çözümüyle ilgili ne yapılması gerektiğine dair önerilerini dinlemek için ve herkesin yiyecek bir şeyi ve bir yeri olduğundan emin olunmasını sağlayacak çözümlerin bulunması için topluluklar içinde genel toplantılar düzenlemesi gerekecek. Sokak ve bölge komitelerinin görevi ve misyonu, suçları sona erdirmek, gurur, haysiyet ve umudu topluluklarımızda yeniden tesis etmek olacaktır. Apartheid ve Milliyetçi Parti ile savaşıyorken topluluk örgütlemesinin bu biçimi geçmişte vardı ve kendi topluluklarında aktivist olmaya gönüllü olan sendikacılar bu çabaların başarısı için hayati önem taşımaktadır. Bu, bugünkü oportünist kiralama kültürüyle yığınları stadyumlara doldurmaktan ve hala onları 8 Ocak'taki ANC açıklamasına kadar yoksulluk mağduru kılmaktan farklıdır.

İşçi Partisi’nin, genç erkek ve kadınlardan oluşan dürüst bir liderliğe ihtiyacı olacak. Biz, kadınları ezen, işyerinde, evde ve toplumda onlara tepeden bakan ataerkilliğe karşı savaşmak zorundayız. İşçi Partisi ve hem NUMSA hem de SAFTU, kadınların erkeklerle eşitliğinin mücadelesini vermeli, kadınların aktif katılımını ve yapılarda ve önderlik pozisyonlarında yer almalarını desteklemelidir. (...)

Yapılması Gereken

(...)

2013’te ANC liderliğindeki ittifak tarafından yüz üstü bırakılan NUMSA, Özel Ulusal Kongresi’nde, İşçi Partisi’ni oluşturmanın yapıtaşlarını dizme anlamına gelecek olan sosyalizm iddialı bir hareket inşa ederek, işçi sınıfının kendisini, kendisi için sınıf olarak örgütlemesinin zamanının geldiğini kararlaştırdı. Bu, 2016 NUMSA Ulusal Kongresi'nde de kararlaştırılmış ve onaylanmıştır: “Aslında biliyoruz ki, bizim sendikamız, işçiler için hem kalkan hem de mızrak olacak İşçi Partisi'ni oluşturmak için katalizör olma kararına, işçi sınıfının devrimci bilincini yükseltmeye, yoksulluk, çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet ve istismar, eşitsizlikler ve işsizlik, ekonomik olarak marjinalleşme, siyah ve Afrikalı çoğunluk için toprak açlığı olarak türeyen tüm sosyal hastalıklara ve kapitalizme karşı mücadelelere girişmeye bağlı kalarak niyetini dürüstçe ve doğru olarak ilan etmiştir.”

İşçi Partisi'nin oluşumuna olan desteğimizin, işçi sınıfı çıkarlarının siyasi temsilini güvence altına almak için olduğuna emin olun. NUMSA, Güney Afrika'nın en büyük sendikası, işçiler tarafından kontrol edilmektedir ve böyle de kalmaya niyetlidir. Politik bir parti olma niyetinde değiliz. Bu girişime saldırmaya devam edenler var, çünkü doğuracağı şeylerden korkuyorlar. (...) Nihayetinde kurulduğunda bu İşçi Partisi, NUMSA'dan tamamen ayrı, sokaklarda işçiler ve yoksullarla birlikte olacak.

2018'de NUMSA'yı inşa ediyoruz ve işçilere yönelik herhangi bir saldırıya karşı direnmek ve saldırıları reddetmek için mücadeleci bir dev olarak büyümeye devam ediyoruz. (...)

Aynı zamanda Birleşik Cephe’yi inşa etmeye ve güçlendirmeye devam edeceğiz ve İşçi Partisi'ni başlatacağız. Misyonu ve görevi kapitalizmi devirip kapitalizmin açgözlülüğünü parçalayacak bir sistem, ki bu sistem sosyalizmdir, kurmak olan devrimci bir İşçi Partisi’ne katılmak isteyen herkes bunu yapmakta özgürdür. NUMSA İşçi Partisi'ni inşa etme girişiminin bir parçasıdır, ancak üyelik isteğe bağlıdır. NUMSA, siyasi bağları ne olursa olsun tüm işçileri örgütlemeye adanmıştır. Son derece dikkatli olmalı ve siyasi bağları ne olursa olsun tüm işçiler için bir yuva olan NUMSA'daki birliği kıskançça korumalıyız. Oportünistlerin saflarımızda karışıklık yaratmalarına ve işleri bu devrimci göreve saldırmak olanların başarılı olmalarına izin vermemeliyiz.

Aralık 2016'da NUMSA 10. Ulusal Kongresi'nin kapanışında, NUMSA Başkanı Andrew Chirwa, konu hakkında, alternatif bir İşçi Partisi kurma konusundaki bu önemli ama zorlu yolculuktan ve Güney Afrika'da bir sosyalist cumhuriyet için işçilerin kapitalizme karşı sınıf mücadelesini sürdürme ihtiyacından bahsediyordu:

“İşçi sınıfının, kendi kurtarıcıları, kendi efendileri olmaları için devrimci mücadeleyi örgütlemekten başka alternatifi yoktur. Bu muazzam devrimci görevi üstlenmekten başka seçeneğimiz yok. Alternatifi kalıcı sefalet, yoksulluk, işsizlik ve acı veren aşırı eşitsizliklerdir. Bütün bunlar elbette, işçi sınıfının çoğunluğunu acımasız, acılı ve kısa ömürlere götürür. Güney Afrika'da sosyalizm mücadelesine öncülük etmek için devrimci öncü kitle partisini yaratmalıyız. Alternatif, kapitalizmin devam eden vahşiliği, barbarlığı ve iç savaşlardır.

2018'de muzaffer olalım. Sizi, NUMSA’nın zamanının geldiğini ve onun zamanının gelişini bir İşçi Partisi biçiminde gelişen bir işçi sınıfı devrimci hareketine dönüştürmenin acil ihtiyacını daha iyi anlatan Lenin’in “Ne Yapmalı? Dogmatizm ve 'Eleştiri Özgürlüğü'”nden (1901) bir alıntıyla baş başa bırakayım.

"Kaynaşmış bir grup halinde, sarp ve zorlu bir yolda, birbirimizin ellerine sıkı sıkıya sarılmış olarak ilerliyoruz. Düşman tarafından her yandan sarılmış durumdayız ve bunların ateşi altında hemen hemen hiç durmadan ilerlemek zorundayız. Özgürce benimsediğimiz bir kararla, düşmanla savaşmak amacıyla, daha başında kendimizi tek başına bir grup olarak ayırdığımız için ve uzlaşma yolu yerine mücadele yolunu seçmiş olduğumuz için, bizi suçlayan kimselerin bulunduğu yakınımızdaki bataklığa çekilmemek amacıyla birleşmiş bulunuyoruz. Ve şimdi aramızdan bazıları şöyle bağırmaya başlıyorlar: gelin bataklığa gidelim! Ve onları ayıplamaya başladığımız zaman da, karşılıkları şu oluyor: ne geri insanlarsınız! Sizi daha iyi bir yola çağırma özgürlüğünü bize tanımamaktan utanmıyor musunuz? Evet beyler! Yalnızca bizi çağırmakta değil, istediğiniz yere, hatta bataklığa bile gitmekte özgürsünüz. Aslında bize göre sizin gerçek yeriniz bataklıktır, oraya ulaşmanız için size her türlü yardımı yapmaya da hazırız. Yeter ki ellerimizi bırakın, yakamıza yapışmayın ve o büyük özgürlük sözcüğünü kirletmeyin, çünkü biz de dilediğimiz yere gitmekte özgürüz, yalnızca bataklığa karşı değil, yüzlerini bataklığa doğru çevirenlere karşı da savaşmakta özgürüz!"

Viva NUMSA Viva!

Dipnotlar

Güney Afrika Metal İşçileri Ulusal Birliği, Mayıs 1987’de beş sendikanın birleşmesiyle kuruldu. Kendisini Afrika kıtasının en büyük marksist-leninist sendikalarından biri olarak tanımladı. Başlangıçta COSATU bünyesinde faaliyet sürdürdü. NUMSA, ANC iktidarının neoliberal politikalarına, burjuva yozlaşmasına, beyaz tekelci sermaye yanlısı ve işçi sınıfı karşıtı çizgisine tepki olarak, 2013’teki kongresinde aldığı kararla, ANC liderliğindeki ittifakla ve COSATU’yla bağını kopardı. 2014’te örgütlülüğü 340 bin üyeye ulaştı. NUMSA Genel Sekreteri Irvin Jim’in NUMSA üyelerine seslendiği 2018 yılı mesajını kısaltarak yayınlıyoruz. Başlık ile parantez içindeki ve dipnot biçimindeki açıklamalar Marksist Teori tarafından konulmuştur.

[1] Rand: Güney Afrika para birimi, 1 ABD doları yaklaşık 12 Rand.

[2] ANC öncülüğündeki ANC-COSATU-SACP ittifakı kastediliyor.

[3] Cyril Ramaphosa: 2018’de Güney Afrika’nın apartheid sonrası beşinci devlet başkanı oldu.

[4] Jacob Zuma: Güney Afrika’nın 2009’dan 2018’e değin görevde kalan, yolsuzluk skandalları sonucu istifa eden dördüncü devlet başkanı.

[5] Thabo Mbeki: 1999-2008 arası dönemde Güney Afrika’nın apartheid sonrası ikinci devlet başkanı.

[6] Nkandla fiyaskosu: Zuma’nın devlet kaynaklarından 23 milyon dolarlık usulsüz harcamayla memleketi Nkandla’da kendisine malikane yaptırması olayına atıf yapılıyor.

[7] Mmusi Maimane: Demokratik İttifak adlı sağcı muhafazakar burjuva muhalefet partisinin lideri.

[8] Julius Malema: 2008’den 2012’ye kadar ANC Gençlik Birliği lideriydi, daha sonra Ekonomik Özgürlük Savaşçıları adlı hareketi kurdu, Zuma’yı destekledi.

[9] Gwede Mantashe: SACP eski başkanı ve ANC eski genel sekreteri, 2017 sonuna kadar da ANC ulusal başkanı. Ramaphosa tarafından mineral kaynaklar bakanı olarak atandı.

[10] Rolf Meyer: Apartheid rejiminin eski adalet bakanı, apartheid dönemi sona ererken baş müzakereci.

[11] Blade Nzimande: 1998’den beri SACP genel sekreteri, Zuma’nın ve şimdi Ramaphosa’nın destekçisi, ulaştırma bakanı.

[12] Pravin Gordon: Ramaphosa’nın kamu işletmeleri bakanı.

[13] Trevor Manuel: 1996’dan 2014’e kadar çeşitli bakanlıklarda bulunan ANC yöneticisi.

[14] Tito Mboweni: Ramaphosa’nın maliye bakanı, mali sermaye patronu ve Goldman Sachs’ın uluslararası danışmanı.

[15] Plan-M: Mandela’nın ANC’yi yeraltı örgütlenmesine hazırlamak için 1953’te önerdiği plana atıf yapılıyor.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi